Hayallerimizde çizdiğimiz pembe bir dünya ve sonunda kabul etmek zorunda kaldığımız gri gerçekler evet griçünki dünya yaşamı ne pembedir nede siyah ne istediklerimizi verir nede tüm güzelliklerini uzaktan göstermekten vazgeçer içinde bütün güzel çiçeklerin olduğu bir bahçe gösterir bu çiçeklerin adı aşk'tırzenginliktirsevgidirmutluluktur vs.vs.vs elimizi uzattığımızdaysa avucumuza bir papatya koyar hayat o bahçeye gitmek için bir sürü tuzaklarla dolu yollardan geçmek zorunda kalırız ve yolun sonundabir avucumuzdaki papatyaya bakarız birde düştüğümüz tuzaklardan sonraharabeye dönmüş kendimize her insanda doğuştan var olan ulaşılması kolay ve dünyada olan çiçeklerin çok daha güzellerinin çok daha fazlasının olduğu bir bahçe vardır halbuki ama bizbütün çiçeklerinin adı mutluluk olan bu bahçenin farkında olmadan dünyanın ne rengi ne kokusu olan sahte bahçesine aldanırız peki gerçek mutluluğun olduğu içimizdeki bahçeye nasıl ulaşacağız? çok kolay dünyanın sahte güzelliklerinin farkına vararak nasılmı? pembe rengin yalangri'nin gerçek olduğunu kabullenerek işte sizepembe renginin altındaki griama gerçek dünya AŞK... ilahi bir duygudur sanılanın aksineiki kişi arasında bedenen yaşanan bir şey değildir iki insanın birbirlerinden hoşlanmaları tabiki çok normaldir çünki bu yaratılışımızda varevlenip çoğalmamız için bu gereklidir bunun adı sevgidirhoşlanmadırama asla aşk değildir işte tertemizgencecik yüreklerinen çok aldandığı şey budur bu gayet normal olan hissi alır kafalarında süsler büyütür ve adını aşk koyar çoğunuz duymuştur HAK AŞIKLARI denir yani ALLAH'a olan sevgidir şimdi bir düşünün bakalım eğer aşkbir çok kişinin düşündüğü gibi birşey olsaydı ulaşamadığımızdokunamadığımızgöremediğimiz bir varlığa aşık olunabilirmiydi bu kişileryani hak aşıkları gerçek aşk'ı bulmuş kişilerdir o zaman gayet normal olan bir duygunun adını aşk koymaya ne kadar hakkımız var EVLİLİK... resmi bir kurumdur evetçevrenizde gördüğünüz en mutlu evlilikler bile pembe panjurlu bir evbahçesinde oynayan çocuklar her anı neşe ve mutluluk içinde yaşanacak bir birliktelik hep bu beklentiler ve umutlarla başlanır ama çok kısa bir sürede erkeğin para kazanıp evini geçindiren kadının çocuklara bakıp (tabi bunuda ALLAH nasip ederse) ev işleriyle uğraşanve ikisininde sırtlarında oldukça ağır sorumluluklar taşıyan kişiler haline dönüşmesi kaçınılmazdır evlendikten en fazla birkaç ay sonra bazı gerçekler açığa çıkmaya başlar zaten o herşeyimizi feda ettiğimizaşk sandığımız duygu ilk o terkeder bizi sonra sırasıyla bazı duygularda yavaş yavaş uzaklaşır görevleri bitmiştir artık evlenmeden önce gözlerimizde bir perde oluşturan bu sahte duygular gittikten sonra gerçeklerle yüzyüze kalırızama artık çok geçtir şöyle bir bakarız elimizde kalanlara sevgisaygısorumluluklarve zorunluluklardır kalan sevgi ve saygıda her an kaçacakmış gibidir zorda olsa bu kalanları elimizde tutmaya çalışarak ve dışarıya mutlu bir çift görüntüsü vererek devam ettirmeye çaba gösteririz bu resmi kurumu (evlilik bazı güzel şeyleri paylaşmak değil karakterleri birbirine doğal olarak zıt olan bir kadınla bir erkeğin karşılıklı fedakarlıklarla birbirlerine katlanma çabalarıdır) ZENGİNLİK... tok iken yemek yemeye benzer ALLAH bir kulundan razı olmazda ona bir dert vermeyi dilerse o kuluna zenginlik verirmiş çünki zengin olan bir insan hiçbir şeyden zevk almaz yukardada söylediğim gibi tok olan bir insan yemeğin lezzetini alamaz dünya nimetlerinin hiç biri ona zevk vermez dışarıdan görünen şatafatlı yaşamlarının altında bedenen bitmişruhen çökmüş kişiler vardır hiçbirşeyden memnun olmaz hiçbirşey onları mutlu etmeye yetmez ne bir amaçları vardırnede beklentileri garajında on tane arabası olan bir çocuğa bir araba daha almak onu ne kadar mutlu edebilir değilmi ama bir fakirin bayramdan bayrama eşine çocuğuna aldığı bir çift ayakkabı yada bir elbise hem çocuğunu hem eşini hemde kendini bir sonraki bayrama kadar dünyanın en mutlu insanları yapar manevi açıdanda o bir çift ayakkabı bir otomobilden çok daha değerlidir öyleyse mutluluğun anahtarı zenginlikte değildir MUTLULUK... başkalarından beklememektir eğer mutluluğu başkalarının vereceği kırıntılarda ararsak bir gün güler on gün ağlarız içimizde var olan sonsuz mutluluk ve huzuru bulmak için dışarıya sosyalkendi içimizde anti sosyal yani yalnız olmalıyız yalnızlık sanılanın aksine kötü birşey değil insanın kendini bulmasıdır kendini bulmakta içimizdeki o büyük hazineye ulaşmanın tek yoludur kendimizden başka bizi ne mutlu edebilir aşk'mıevlilikmizenginlikmi? bunların bizleri mutlu edemeyeceğini yukarda gördük tabiki arkadaşlarımız olacak okulda iş yerinde toplumda çevremizde bir sürü insanlar olacak ama hayatımızı onların yönlendirmesine izin vermemeli en önemliside mutlu olmak için onların bize vereceği küçük mutluluk kırıntılarına el açmamalıyız yani etrafımızdaki kalabalığa rağmen kendi içimizdebeynimizdekalbimizde yalnız olacağızki istediğimize ulaşalım bazen bana sorarlar hiçmi kimseye güvenmeyeceğiz? bende şu cevabı veririm insanlar topraktan yaratılmıştır ve yarısından çoğuda sudur bu ikisinin karışımı insanların mayasını oluşturur (ÇAMUR) en sevdiğimiz en güvendiğimiz kişiyle bile aramızda bir karış olsun mesafe bırakmalıyız kırk sene birlikte olup herşeyimizi paylaştığımız bir kişinin bir gün gelip bizi arkadan vurmayacağını kim garanti edebilir insanlara küsün filan demiyorum sadece mutluluk için onlardan çok şey beklemeyin ve herşeyinizi paylaşacak kadar güvenmeyin son sözüm ve anlatmak istediğim şey mutlu olmak için ne dünyanın sahte güzelliklerine aldanın nede bir başkasından bekleyin sizi sizden başka kimse sizin kadar sevemez sizi sizden başka kimse sizin kadar düşünmez yani sizi sizden başka hiç bir şey ve hiç kimse mutlu edemez peki içimizdeki o huzuru ve mutluluğu bulduğumuzda nasıl anlarız? en güzel mevsimin bahar değilde sonbahar olduğunu düşündüğünüzde ay ışığının güneşin ışığından daha güzel olduğunu gördüğünüzde her akşam başınızı yastığa koyduğunuz zaman dudaklarınızdaki küçük bir tebessümün farkına vardığınızda artık hiç birşey ve hiç kimse sizi mutsuz edemez..
keske hersey bu kafdar kolay olabılse kaptan bunları yapınca mutlu olurmuyum dersın?.... sanmıyorum emegıne saglık ...