Madımak'ta evlatlarını yitiren analar: Mücadelemiz sürecek

Konu, 'Güncel Olaylar' kısmında prkacin tarafından paylaşıldı.

  1. prkacin

    prkacin Super Moderator

    Ankara - Madımak katliamı davasında zaman aşımı nedeniyle katliamda evlatlarını yitiren analar, öfkeli ve üzgün fakat sonuna kadar mücadele etmede kararlı. 18 yıllık hukuki süreç boyunca hakaretlere uğradıklarını ve mağdur edildiklerini dile getiren analar, “Acılarımız hiç dinmedi. Yılmadan, usanmadan da mücadele ettik ve sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz. Insan öldürmenin, diri diri yakmanın zaman aşımı mı olur? Davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne (AIHM) götüreceğiz” dedi.

    Takvim yaprakları 2 Temmuz 1993´ü gösterdiğinde tarihe sadece karanlık bir katliam olarak düşmedi Madımak. Günler ayların, aylar yılların üstüne birikirken, onların, anaların yürekleri de diri diri yandı. Evlatlarını yitiren anaların gözlerinde çocuklarına olan hasretin buğusu, yüreklerinde ise halen süren bir yangın var. “Acılarımız hiç dinmedi. Soframızda, sohbetimizde acılarımız halen canlı” sözleriyle özetliyor analar, evlatlarından sonraki yaşamlarını. Madımak katliamı davasına ilişkin “Modern hukukta da 20 yıl sonra davalar zaman aşımına uğruyor” şeklindeki açıklamaya karşın öfkelerini sert bir biçimde dile getiren analar, “İnsan öldürmenin, diri diri yakmanın zaman aşımı mı olur?” diyerek isyan ediyor.

    Henüz 22 yaşındayken katliamda hayatını kaybeden müzisyen, ressam Gülsün Karababa´nın annesi Sultan Karababa, devletin kendi eliyle çocuklarını katlettiğini ifade ederek, “Kültür Bakanı Fikri Sağlar götürdü çocuklarımızı. Peki, devlet nasıl hem evlatlarımızı götürdü hem de koruyamadı? On saat boyunca orada insanlar yakıldı. Neredeydiniz? Yabancı ülke olsa yine yetişilir. Benim kızım sanatçıydı. Oraya niye geldiler diyorlar. Çile çeken, ölen biz olduk. Sinir hastasıyım, ilaç kullanıyorum. Şimdi kalkmış zaman aşımı diyorlar. İnsan öldürmenin zaman aşımı mı olur?” dedi.

    ‘BAŞBAKAN ÖNCE MARAŞ´IN, SIVAS´IN, GAZI´NIN HESABINI SORSUN´

    Başbakan Erdoğan´ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu´na “Dersim katliamının hesabını sordun mu” sözlerine atıfta bulunan Karababa, şunları ifade etti: “Sen Maraş´ın, Sivas´ın, Çorum´un, Gazi´nin hesabını sordun mu ki? Demirel, Çiller, hepsi katliamcı. Erdal İnönü vardı o tarihte. Hepsi meclisteydi, kurtarmadılar yavrularımızı. Ama katliamı yapanları ödüllendirdiler. Bakan oldular, milletvekili oldular şimdi. Zaman aşımıyla katilleri içeriden çıkaracaklar, yeni katliamlar yapsınlar diye. Demek ki bizim hakkımız, insan hakları yok. Alevilere azınlık, cem evlerine cümbüş yeri diyorlar. Inanın ki bu memlekette yaşamak istemiyorum. Ama evlatlarımızın hatırası var. Onlar için kaldık. Çocuklarımız devlete mi karşı geldi, hırsızlık mı yaptı? Ama meclis hırsız, katil dolu. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı, hiçbiri beni temsil etmiyor. Oları tanımıyorum, kabul etmiyorum. Kırım yapıyorlar.”

    ‘ALEVILER, KÜRTLER YOK SAYILIYOR´

    Yargı süreci boyunca kendilerinin konuşturulmadığını vurgulayan Karababa, mahkemenin basına kapalı olduğunu, sanıkların kendilerine bakıp gülerek, “Çıkarsak yine yapacağız. Hiç korkumuz yok” dediklerini söyledi. “Katilleri idam etsinler, ondan sonra zaman aşımını kabul edelim” diyen Karababa, “50 yıldır seni, insanı yok sayıyorlar. Alevileri, Kürtleri yok sayıyorlar, onlar insan değil mi? Ben ne Türkçüyüm ne Kürtçüyüm, insanım insan. Deniz Gezmiş, karıncanın canını incitmemiş. Idam ettiler boynunu kırarak” ifadelerinde bulundu.

    ‘ONLAR IÇIN MÜCADELE EDECEĞIZ, AIHM´E GIDECEĞIZ´

    Kızının gazetecilik okumayı istediğini söyleyen Karababa, “Ben de gazetecileri öldürüyorlar kızım derdim. O bana ‘Olsun, bu da şandır. Anne ben anı olacağım. Ölmeyeceğiz bizim anımız sürecek´ dedi. Hepsi benim kızım, evladım. Onlar için mücadele edeceğiz ve Avrupa Insan Hakları Mahkemesi´ne gideceğiz. Aileler hep hasta. Ilaçla geziyoruz. Yaşamak değil bu. Ama her şeye rağmen duruşmaları aksatmadık. Kimi aileler ise gelmiyor. Mücadele etmezsek yarın doğan çocuklarımıza zarar vereceğiz. Yılmadan usanmadan direndik. Ardında sağlam durduk, halkımız bizimle yürüdü sağ olsun. Ölene kadar da gideceğiz” diye konuştu.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]‘SOFRAMIZDA, SOHBETIMIZDE ACIMIZ HEP TAZE´

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Katliamda hayatlarını kaybeden 14 yaşındaki Menekşe ve 12 yaşındaki Koray Kaya kardeşlerin annesi Hüsne Kaya, o gün orada bulunanlardan. Anne Kaya, “Yaralarımız kanıyor. Soframızda, sohbetimizde, gece gündüz her saniye acılarımız dinmiyor” sözleriyle başlıyor o günleri anlatmaya. Anlatırken de gözleri dolu, sesi çatallaşıyor. “Devlet bile bile yaktı” diyen Kaya, şunları belirtti: “Ben oradaydım ama bayılmışım. Gözümü açtığımda Ankara´daydım. Sürekli sakinleştirici iğne yapıyorlardı. Bu yaşamak değil. Bu ülkede yaşam zor. Tabi onlara değil, bize zor. Katliamdan sonra 1994 Ekim´inde bir kızım daha oldu ve adını yine Menekşe koydum. Giden geri gelmiyor elbet ama tek tesellimiz katillerin hapiste oluşu. O da zaman aşımı ile serbest kalacaklar, yaralarımız kanamaya devam edecek.”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Yaşadıklarını anlatmaktan yorulduğunu söyleyen Kaya, “Çocuklarımın bisikletleri halen kömürlükte ve ne zaman görsem canım yanıyor. Ben son 3 yıldır 2 Temmuz anmalarına gidebiliyorum. Çünkü öncesinde gittiğim zaman kendimden geçiyordum ve gözümü açtığımda Ankara´da olduğumu anlıyordum. Bu yüzden uzun süre gidemedim oraya. Maddi manevi yitirdiklerimizin tarifi yok. Ancak bu mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Koray´ım çok iyi bağlama çalardı. Menekşe de öyleydi. Ikisi de ayrıca semah ve tiyatro grubundaydılar. Öyle yetenekli ve geleceğin büyük insanları olacak kişilerdi” dedi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]‘ÖLEN BIZ HAKARET GÖREN YINE BIZ´

    [COLOR=#333333][FONT=arial]19 yaşında diri diri yakılan Dersimli Serkan Doğan´ın annesi Perize Doğan da mahkemelerde salonlara alınmadıklarını, polis tarafından hakaret ve şiddete maruz kaldıklarını söyledi. “Orada üç beş çapulcunun işi değil bu katliam. Planlı bir şekilde devlet yaptı bunu” diyen anne Doğan, “Temel Karamollaoğlu, kalkmış televizyonlarda bitmesin diyor bu dava. Bunu bitiren zaten sizsiniz. Orada polisiniz olsaydı çocuklarımız bugün yaşıyor olurdu ve bu katliam olmazdı. Nasıl oluyor da Kültür Bakanlığı götürüyor ve bir katliam oluyor? Yabancı yer mi orası? Pasaportla mı giriliyor? Nerede bu güvenlik güçleri? Iki genç harçları protesto ediyor, polisler yapmadığını bırakmıyorlar. Sivas´ta ise yobazları öne sürüp kibriti çaktılar. Asker, polis geri durdu. Ama baklava çaldığı için insanlar yıllarca cezaevinde kalıyor. Bunlar ise katliam yaptı, insan öldürdü. Yüz karası ama aman aşımı diyorlar. Adıyaman´da da evlere çarpı işaretleri koyuyorlar. Buradan çıkartıp orada katliam yaptıracaklar” diye konuştu.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]‘SONUNA KADAR DIRENECEĞIZ´

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Madımak´ın utanç müzesi olması için direndiklerini belirten Doğan, “Halen direniyoruz. Benim çocuğumun isminin üzerine ölen yobazların ismi yazılmış, kabul etmiyoruz. 35 kişiyi kabul ediyoruz ama o iki kişiyi kabul etmiyoruz. Yazılamaz. Utanç müzesi olana kadar her yıl Madımak´tayız” diye kaydetti. Hukuki açıdan yaşadıklarına dikkat çeken Doğan, “Herşey olduğu gibi hukuk da onların elinde. Ilk zamanlarda katiller çıktığı zaman duruşma salonunda mahkeme heyetine çakmak, bozuk para fırlattılar. Bize de hakaret ettiler. Kadın avukatlarımıza da hakaretler edildi. Eğer ki bizim gençler böyle bir şey yapsaydı üzerine on yıl daha verirler. Bizim beklentimiz yok bunlardan. Budur yani. 19 yıl sonra kalkıp zaman aşımı dediler. Oğlum 19 yaşında kaldı büyümedi. Ama onlar büyüdü, yaşadı. Bizler sonuna kadar direneceğiz” dedi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]ÖLÜM VE HAYAT ARASINDAKI SESIN ÖYKÜSÜ

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Semah ve tiyatro grubunda yer alan Serkan Doğan´ın ağabeyi Serdar Doğan da katliamdan sağ kurtulanlardan. Öldü sanılarak morga kaldırılan Serdar Doğan´ın öyküsünü ise şöyle anlatıyor anne Doğan: “Serdar yaralı kurtuldu. Ölü diye morga götürülmüş. Dayısı onun olduğu yerde babası da Serkan´ın olduğu yerde bekliyormuş. Dayısı Serdar´ın hırıltılarını ve çıkardığı sesi duyunca heyecanlanıyor. Bakıyorlar nabzı atıyor. Sonra Serdar´ın yaşadığı anlaşılıyor. Serdar´ı alıp GATA´ya getirdik. Doktorlar umutsuz bir tablo çizdi ve yaşamasının yüzde 1 ihtimale sahip olduğunu söyledi. Ancak oğlum direndi ve hayata döndü. Sonra üniversiteyi okudu ve tiyatro yazarlığı yapıyor şimdi. Dersim´i, Sivas´ı yazdı.”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]ANF NEWS AGENCY[/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR]
     

Sayfayı Paylaş