KUR'AN-I KERİM VE EHL-İ BEYİT

Konu, 'Alevi İnancı ve İbadetleri' kısmında karagül tarafından paylaşıldı.

  1. karagül

    karagül Daimi Üye

    Ahzâb Sûresi´nin 33. âyeti: “İnnemâ yüriydullahü liyüzhibe ankümürricse ehlelbeyti ve yütahhireküm tathiyrâ”
    Meâli: “Ey «Ehl-i Beyt», Allah sizden günahı, her türlü fenalıkları ve kötülükleri giderip sizi kemâl üzre tertemiz tathir etmek ve pâk kılmak murad eder.”
    Açıklama: Bu âyet-i kerîme nâzil olduğunda, Hz.Peygamber zevcelerinden Ümmü Seleme´nin evinde idi. Hz.Muhammed; Hz.Ali, Hz.Fâtıma, Hz.Hasan ile Hz.Hüseyin´i çağırdı, onları örtündüğü abasının altına aldı ve “Allah´ım, işte bunlar benim «Ehl-i Beyt´im» dir” buyurmuşlardır.

    Ahzâb Sûresi´nin 56. âyeti:
    “İnnallâhe ve melâiketehü yusallûne alennebiyy, yâ eyyühelleziyne âmenû sallû aleyhi ve sellimû tesliymâ”
    Meâli: “Şüphe yok ki Allah ve melâikesi Peygamber´e selâvat getirirler. Ey îman edenler! Siz de O´na selâvat getirin; selâm getirin.”
    Açıklama: Kendilerinden; “Sana nasıl selâvat edelim” diye sorduklarında Hz.Peygamber; “Allahümme salli Alâ Muhammedin ve Alâ Âl-i Muhammed” deyin buyurmuşlardır.
    Şu halde, Allah ve Peygamber´in emriyle Peygamber´e selât ve selâm verilirken Âl-i´ne; Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin´e de selât ve selâm veriliyor.

    Âl-i İmran Sûresi´nin 61. âyeti:
    “Femen hacceke fiyhi min ba´di mâ câeke minel´ilmi fekul te´âlev,ned´u ebnâenâ ve ebnâeküm ve nisâena ve nisâeküm ve enfüsenâ ve enfüseküm sümme nebtehil fenec´al la´netallahi alelkâzibiyn”
    Meâli: “Sana ilim vâsıl olduktan sonra Îsâ hakkında her kim sana karşı çene çalarsa onlara dersin: Gelin oğullarımızı, oğullarınızı;kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım siz de gelin biz de gelelim sonra lânetleşelim, Allah´ın lâneti yalancılara olsun, diye niyaz edelim.”
    Açıklama: Bu âyet “Ehl-i Beyt” hakkında nâzil olmuştur. Kitap ehlinin vergi vererek dinlerinde kalabilecekleri teşri edilmiş ve İslâm iktidarı altındaki kitap ehlinin hepsi de buna râzı olmuştu. Ancak Necran Hıristiyanları, buna râzı olmamışlardı.
    Bunların içlerinde Ebû Hârise adlı bilgili bir keşiş de vardı. Hz.Peygamber´e; Hz.Îsâ Peygamber ile ilgili sorular sordular ve “Biz senin Peygamberliğine inanmıyoruz bize bunu ispat et” dediklerinde, yukarıdaki âyet-i kerîme nâzil olmuştur.
    Bunun üzerine Hz.Muhammed, Necran Hıristiyanlarına hitaben:
    “Her ne kadar size hüccet(delil) getirdim ise siz inat ettiniz ve nizâyı artırdınız” diyerek onları mübâheleye, yani bir araya gelip Allah´ın lânetini yalancıya havale etmeye çağırdı. O gün mühlet istediler, ertesi güne bırakalım bu işi dediler. İçlerinden, Ebû Harise adlı keşiş onlara; “Muhammed yarın «Ehl-i Beyt´i» ile gelirse, sakın onunla mübâheleye girişmeyin; ashâbıyla gelirse mübâheleye girişin” dedi.
    Ertesi günü, mübâhele yerine geldiler. Hz.Muhammed; Hz.Hasan ile Hz.Hüseyin önlerinde, Hz.Fâtıma arkalarında olduğu ve Hz.Ali´nin elini tuttuğu halde teşrif buyurdular. Necranlılar da aralarında oğullarının ve kadınlarının da bulunduğu, yetmiş kişiyle gelmişlerdi.
    Ebû Hârise, tercümanlarına;
    “Muhammed´le beraber gelenlerin kimler olduklarını” sordu. Kızı Fâtıma, dâmâdı Ali, onların iki oğlu Hasan ve Hüseyin olduğunu anlayınca, taifesine dönüp; “Bakın görün dedi, nasıl kendisinden emin; bir şüphesi, bir tereddüdü olsaydı bunlarla gelmez, mübâheleye cesaret edemezdi. Kayser´den korkmasaydık îman ederdik; mübâheleye kalkışmayalım; yoksa yeryüzünde su içer bir tek Hıristiyan kalmaz” demiş ve “Mübâheleye girişmeyeceklerini” söyleyip, vergi vermeye râzı olmuşlardır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Bakara Sûresi´nin 274. âyeti:
    “Elleziyne yünfikuüne emvâlehüm billeyli vennehâri sırren ve alâniyeten felehüm ecrühüm inde rabbihim, ve lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.”
    Meâli: “Gece, gündüz, gizli, âşikâr olarak mallarını harceden kimselerin Rableri yanında mükâfatları vardır; onlar için korku yoktur, onlar mahzûn da olmazlar.”
    Açıklama: Bu âyet-i kerîme Hz.Ali hakkında nâzil olmuştur. Dört dirhemi varsa birini sırren, birini alenen, birini gece karanlıkta ve birini de gündüz aydınlıkta verirdi.
    Hz.Muhammed:
    “Niçin böyle verirdin?” diye sorduklarında:
    Hz.Ali:
    “Şâyet, biri kabul olur ümidiyle…” diye cevap verdi.
    » Maide Sûresi´nin 55. âyeti:
    “İnnemâ veliyyikümullâhü ve resûlühü velleziyne âmenülleziyne yukıymûnessalâte ve yü´tûnezzekâte ve hüm râki´Ã»n”
    Meâli: “Sizin yârınız, işinizi gören ancak Allah´tır, Peygamberidir, namazı dosdoğru kılan, zekât veren, rükûda bulunan mü´minlerdir.”
    Açıklama: Bu âyet-i kerîmenin Hz.Ali hakkında nâzil olduğunu, tefsirciler hem de Hz.Resûlullah´ın duâsı ile beraber aynen yazmışlardır. Bu âyetin nâzil olmasına sebep olan olayı Ebû Zer-Gaffari Hazretleri şöyle anlatır:
    “Bir gün, mescide giren bir muhtaç kişi, Yâ Rabbî şâhid ol! Resûlullah´ın mescidine geldim, şey´en lill´âh(yardım) istedim kimse bana bir şey vermedi” diye yakındı.
    Hz.Ali namaz kılıyordu ve rükû da idi. Yoksula serçe parmağındaki yüzüğünü alması için işaret etti ve elini uzattı o da sevinerek yüzüğü çıkarıp aldı. Bu durumu Resûlullah bakışlarıyla izliyordu. Bakışlarındaki hâli, orada bulunan sahâbelere bir heyecan vermişti.
    Bundan duygulanan Hz.Muhammed mübarek ellerini kaldırarak:
    “Allah´ım! Kardeşim Mûsâ, birlik makamından; «Yâ Rabb! Meşakkete tahammül için göğsümü aç, Firavun´a karşı işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz ki, sözümü anlasınlar. Bana ailemden birini, kardeşim Harun´u vezir yap da onunla arkamı kavi kıl. Onu işimde bana ortak yap. Şunun için ki seni çok tesbih edelim, seni çok analım»” diye yalvardı.
    (Tâ-Hâ 25-34. âyetler)
    Ve “Allah´ım!Ben de Peygamberin Muhammedim. Benimde göğsümde genişlik ver, işimi kolaylaştır, bana da ehlimden Ali´yi vezir yap ve bununla güçlendir beni” diye duâ etti.
    Henüz sözlerini bitirmeden Cebrâil nâzil oldu:
    “Yâ Muhammed! İnnemâ veliyyikümullâhü ve resûlühü” âyetini oku dedi. Maide Sûresi´nin 55. âyeti bunun için nâzil olmuştur. Allah´ın emirlerine uyarak Hz.Ali´nin halîfe tayin edilmesi Kur´ân buyruğudur.

    --------------------------------------------------------------------------------

    İnsan (Dehr) Sûresi'nin 8 ve 9. âyetleri :
    “ ( 8 ) Ve yut´ımûnettâ´âme alâ hubbihi miskiynen ve yetiymen ve esiyrâ. (9) İnnemâ nut´ımüküm livechillâhi lâ nüriydü minküm cezâen ve lâ şükûrâ.”
    Meâli: “ ( 8 ) Onlarda taamın azlığı ve ihtiyaçları varken, Allahü Taâlâya muhabbetlerinden dolayı fakiri, yetimi ve esiri it´âm ederler. (9) Bu it´amımız size ancak livechillâhtır. Sizden onun için mükâfat ve teşekkür murat etmeyiz.”
    Açıklama : Bu âyet-i kerîmeler; Hz.Ali, Hz.Fatıma, Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin hakkında nâzil olmuştur. İmâm-ı Hasan ve İmâm-ı Hüseyin bir gün hastalandıklarında, Hz.Peygamber ve ashâbın ileri gelenleri onları ziyaret etmeye geldiler. Hz.Resûlullah, iki hazretin iyileşmeleri için İmâm-ı Ali´ye nezir tutmalarını önerir. İmâm-ı Ali, bunun üzerine üç gün nezir olarak oruç tutmaya karar verir.
    Orucun birinci gününde, arpadan yapılmış ekmekler akşam namazından sonra sofraya konulduğunda, yoksul biri kapıya gelip; “Aç olduğunu söyleyerek bir şeyler ister”. Bunun üzerine hazırlamış oldukları ekmekleri o yoksula verip, su ile iftar ederler.
    İkinci oruç gününün sonunda, iftar vaktinde kapıya bir yetim gelip; “Yiyecek bir şeyler ister.” Hazırlamış oldukları o ekmekleri yetime verip, o gün de su ile iftar ederler.
    Üçüncü günün sonunda da aynı hazırlık yapıldıktan sonra, kapıya bir esir gelip; “Yiyecek bir şeyler ister.” Ona da hazırlamış oldukları ekmekleri verip, su ile iftar ederler.
    Dördüncü gün olduğunda İmâm-ı Ali; İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin´in ellerini tutarak Hz.Resûlullah´ın huzûruna gider. Hz.Resûlullah, onların bu durumlarını gördüğünde ağladı ve o anda Cebrâil Aleyhisselâm´da, Kur´ân-ı Kerîm´in şu âyetini getirdi:
    “İnne hâzâ kâne leküm cezâen ve kâne sa´yüküm meşkûrâ” (İnsan 22. âyet)
    Meâli: Bütün bunlar mükâfat olarak size verilecek. Sa´yiniz hoşa gidecek, makbul olacak.

    ŞÃ»ra Sûresi´nin 23. âyeti:
    “Kul lâ es´eleküm aleyhi ecren illelmeveddete fiylkurbâ”
    Meâli: “De ki; Risaletimin (Peygamberliğimin) tebliği hususunda, akrabamı (Ehl-i Beyt´imi) sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum.”
    Açıklama: Bu âyet-i kerîme nâzil olduğunda, sahâbe suâl ettiler ki; “Yâ Resûlullah, meveddet buyurulmuş bu kurbâ kimlerdir?”
    Hz.Muhammed cevâben; “Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin” demişlerdir.


    ALINTIDIR.
     
  2. selenayy

    selenayy Daimi Üye

    o kadar açık o kadar net ki herşey tabii görmesini bilene görmek isteyene; emeğine sağlık can :cry: :cry: :cry:
     

Sayfayı Paylaş