Kontrgerilla cumhuriyeti yikilmadan 2 temmuzlar bitmez

Konu, 'Siyaset' kısmında Baskoylu tarafından paylaşıldı.

  1. Baskoylu

    Baskoylu Daimi Üye

    Kontrgerilla Cumhuriyetinin,en önemli katliamlarından biridir;2 Temmuz.Temmuzun sıcağında faşist devlet ve onun sivil-asker –polis sürülerinin bağıra çağıra geliyoruz dedikleri bir kara gün.37 insanı diri diri yaktıkları ve Sivas´ın kanlı zalimin yurdu,Pir Sultanlar kadar Hınzır Paşalarında olduğunun yeniden altını çizdikleri kömür karası bir gün.Sanki Sivas,Pir Sultanların,Aşık Veysellerin,nice ozan,şair ve halk adamının şehri değilmiş gibi.
    Kontrgerilla Cumhuriyetinin ne ilk ne de son katliamıdır Sivas.Ama Sivas,Çorum ya da Maraş´ların seçilmesi hiçte tesadüfi değildir.Kontrgerilla ve onun sivil-resmi tüm uşaklarının,iç savaş stratejilerine uygun olarak öteden beridir hedef aldıkları yerdir.Alevi-Kızılbaşlar ile Sünnileri karşı karşıya getirip kırdırma-iç savaş oyununun bir parçasıdır bu katliamlar.Ama dün olduğu gibi,bugün de ve de görünen o ki;yarında emekçi proleter yığınlar,kontrgerilla devletinin oyununun bir parçası olmayacaklardır ve olmamalıdırlar.
    Özellikle katliamların ve provokasyonların yapıldığı yerler,nüfusça karışık bir şekilde yaşanılan ve de köklü bir geleneksel alt yapının olduğu yerlerdir.Yüz yıllar boyu Osmanlı gerici-feodallerinin baskı-kıyım ve katliamına maruz kalmış olan Alevi-Kızılbaşlar,cumhuriyetle birlikte bu katliam,ayrımcı-asimilasyoncu-kıyıcı politika ve eylemlere yine maruz kalmışlardır.Hala da kalmaktadırlar.Alevi-Kızılbaşlar,tarihsel olarak kültürlerinden gelen kısmi ilerici özellikleri sonucu,sürekli bir biçimde muhalefet hareketinin bir parçası olagelmişlerdir.Bu ilerici muhalefet hareketine esasen yön veren biçim ise;egemenlerin sürekli baskı-kıyım-asimilasyonlarına maruz kalmalarıdır.Ama tüm bu katliam provaları ve karşı karşıya getirme politikalarına rağmen,Alevi –Kızılbaşlar Sünni emekçi kardeşlerine düşmanca bir tavır içerisine girmemekle birlikte;tam tersine sürecin ardındaki güçlerin kimler olduğunun anlatılması-ajite edilmesi ve gerçek egemenlerin teşhir edilmesi sürecinin de bir parçası olmuşlardır.
    Ve fakat Sivasların olması engellenememiştir.Hala diken üstünde yeni Sivaslar ,Çorumlar,Maraşlar yaşanacak mı endişesi yaşamaktadır Alevi-Kızılbaşlar.Bu anlamda sisteme güvensizlik özel olarak öne çıkmaktadır.Dün uygulana gelen sistemli asimilasyon,baskı,ayrımcı ,kıyıcı politika bu günde sürmektedir.Faşist devlet eliyle büyütülen Amerikan kırması dinci gericilik,bu anlamda temel silahı olmaktadır Kontrgerilla Cumhuriyetinin.Dinci gericilik ve faşizm,Faşist devletin her zaman ve her koşulda koltuk değneği olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.Bu bağlamda,sürekli bir yumuşak karın olan bu soruna karşı ,Alevi –Kızılbaşlar ve proleter komünist devrimci hareket ciddi bir politika oluşturmak zorundadır.
    Alevi-Kızılbaşlar da sınıfsal ayrışma,kesinlikle tamamlanmıştır.Artık ister mezhebi deyin,ister yaşam biçimi-tarzı deyin,isterse aynı inanç ve felsefi bakış açısına sahip toplumsal bir kesim deyin;Alevi-Kızılbaşlar,kesinlikle emperyalist kapitalizmin ruhuna-doğasına uygun olarak sınıfsal olarak ayrışmışlardır ve ayrışmak zorundadırlar.Bu ayrışmayı,komünist devrimci hareketin desteklemesi-omuz vermesi-kolaylaştırması-safların netleşmesi açısından deşifre etmesi özel bir zorunluluktur.Nitekim,İzzettin Doğan´lardan tutun da Reha Çamuroğlu´na kadar bir çok Alevi-Kızılbaş kökenli işbirlikçi-burjuva sınıf parçaları süreç ilerledikçe kendi yollarını bulmaktalar ve de Emekçi proleter Alevi-Kızılbaşlar ile aralarında sınıfsal mevzilenmeler olmaktadır.Dediğimiz gibi,bu gelişmeler doğal ve olumludur.Önemli olan Alevi-Kızılbaşların bu gerçeği kavramış olmaları ve bu ayrımın-ayrışmanın sınıfsal olduğunu bilmeleridir.Ve aralarına kalın sınırlar çizmeleri ve kendilerini bu burjuva uşaklarına sömürtmemelidirler.Ayrıca,Alevi-Kızılbaşlığın bu işbirlikçi burjuva kesimlerce kullanılmasının önüne geçmelidirler.
    Öte yandan,özellikle son yıllarda Faşist kontrgerilla devletinin dinci gericiliğe karşı Alevi-Kızılbaşları düzene yedekleme-eklemleme operasyonu sürmektedir.Yükseltilen ve beslenen dinci gericiliğin karşısına Alevi-Kızılbaşları çıkarıp hem iç savaşa taraf hale getirme ve hem de sanki katliam-kıyım-provokasyon-asimilasyon ve ayrımcılığı kendisi yapmıyormuş gibi,faşist kontrgerilla devleti bu kesimi düzene eklemlemeye çalışıyor.Geçtiğimiz yıl düzenlenen ve kontrgerilla eliyle düzenlendiği giderek daha fazla açık hale gelen Cumhuriyet mitingleri gibi eylemsel aktivitelerle düzenle olan bağlarını güçlendirmeye çalışmaktadırlar Alevi-Kızılbaşların.Ama ,hafızalara kazılı katliamlar,kıyımlar,insan yakmalar,hamile kadınları kama ile öldürmeleri nasıl unutturacaklardır?Nispi oranda bu kontrgerilla eylemlerine katılım sağlamış Alevi-Kızılbaşlar ve hala yedeklenmeye çalışılanlar,Komünist devrimci hareket tarafından uyarılmak,gerçeklerin açıklanması-ajitasyonu ve propagandası ile olmaları gereken yerde yani Kontrgerilla devletinin karşısında olmaları sağlanmalıdır.
    Devrimci demokrat,ilerici hareketler de Alevi-Kızılbaşları düzene karşı mücadelelerinde sürekli olarak bir yedek gibi görme alışkanlığından vazgeçmelidirler.Gerek kadro devşirilmesi ve gerekse de çalışma alanlarının özel olarak bu kesimlerin yaşadığı yerden seçilmesi ister istemez hareketi dün olduğu gibi bugün de sınırlamaktadır,daraltmaktadır.Doğal olarak bu kesimlere harcanan enerjinin gerçek ve olması gereken pratik mücadele alanlarına-işçi sınıfı,dini gericiliğin egemen alanları-yöneltilememesi dolayısıyla ,saydığımız kesimler düzenin hazır-taze kuvvetleri olarak kalmakta;işçi sınıfı ve emekçiler sarı-faşist –gerici sendikalar ve örgütlülükler aracılığıyla sistemle barışık yaşamaya devam etmektedirler.Devrimci demokrat hareketler ile Komünist devrimci hareket,bu konuda üstüne düşen özeleştiriyi yapmalı ve olması gereken yerde olmalıdır.Yoksa tarihsel süreç içinde ve sonuçta gelişmeler gereği asıl isimleri farklılaşacaktır kaçınılmaz olarak.İsimlerinde komünist,devrimci vs adlandırmalar yerine dinsel-mezhebi simgelerle bezeli bir yapıya dönüşeceklerdir.
    Devrimci demokrat ve komünist devrimci hareketler,2 Temmuz gibi katliam-kıyım günlerini elbette hatırlamalı,hatırlatmalı ve hesabını sormalıdır.Ama bunu Alevi-Kızılbaşlara anımsatmak yerine-ki zaten onların hafızalarında bitmek bilmiyor bu günler,bu karalı günler-ya da bu günleri kaşımak yerine;asıl hatırlatma ve kaşıma kesinlikle proleter ve emekçi yığınlara ve özellikle de egemen çoğunluk olan Sünni mezhebinden emekçiler ve proleterlere yapılmalıdır.Aslen onlara bu günleri,katliamları,kıyımları ve bunun gerçek sahibinin emperyalist kapitalist düzen ve onun burjuva faşist kontrgerilla devletinin olduğunu kmalıdır.Alevi-Kızılbaşların sadece ve sadece Alevi-Kızılbaş olarak ,maruz kaldıkları her türden şiddetin kaynağının neresi-kimler ve nasıl olduğunun,nelerin hedeflendiğinin altı çizilmelidir.Basit sloganvari söylem ve etkinliklere sıkıştırılmış anma etkinlikleri ile bunun başarılması olanaklı değildir.Takvimlere sığdırılmış ya da sığdırılmaya çalışılan bir çalışma tarzının devrimcilik olmadığı akıllara kazınmalı ve bu durum aşılmalıdır.
    2 Temmuzları yaratan,besleyen ve katliam-kıyım ve şiddet ile büyüten faşist kontrgerilla Cumhuriyeti ortadan kaldırılmadan;özgürlük-devrim ve sosyalizm inşa edilmeden bu türden günlerin olması kaçınılmazdır.Zira faşizmin besin kaynağıdır kan,göz yaşı,düşmanlık.Sınıf kardeşliği temelinde verilecek kavgadır,faşizmin dümenini kıracak olan.2 Temmuzların kaynağını kurutmadan ve su kaynağından kesilmeden süreç,dün olduğu gibi bu günde dediğimiz gibi yürüyecektir.Özgürlük ve sosyalizm mücadelesidir kardeşlik-barış-eşitlik-adalet-ayrımsızlık vs yi sağlayacak olan.Kontrgerilla Devleti,ebediyen tarih sayfasından silinmedikçe tüm evrensel-insani değerler bir hülya olarak kalacaktır.Bizler de bu rüyaları sürekli gören düşbazlar olacağız.2 Temmuzları tarihin karanlık dehlizlerine bir daha geri gelmemecesine göndermek için ,emperyalist kapitalizmi ortadan kaldırmalıyız.Tüm emekçi proleter yığınlar,komünizmin kızıl kardeşlik bayrağı altında toplanmadıkça,başarılı olmak olanaksızdır.Bu açıdan geçmişe bakış açımız ve de yaşananlara yaklaşımımız,geleceğe,başarımıza doğru tuttuğu ışık kadar olmalıdır.Geçmişi olmayanların geleceği olamaz.Geçmişimizle doğru,dürüst,öz eleştirel bağlar kurmadıkça;devrimi ancak rüyalarında görenlerden oluruz.Kendini değiştirmekten aciz olanlar,dünyayı değiştiremezler.Kendi ateşlerinde yanmayanlar,ateşte yananların acısını bilemez.Kendilerini ateşler içine atamayanlar,başkalarını ateşler içine atamazlar.2 Temmuzla birlikte kendi ateşlerimizle yanmayı becermek için mücadeleye.Kavganın her alanında,düzeni ateşler içinde yakmak ve yerine sosyalizm ve komünizmi kurmak şiarıyla haydi kızıl bayrağın altına….


    Mahmut Halil Can (Sendiren)
     
  2. emrah06

    emrah06 Yeni Üye

    Arkadaşlar tarih boyunca hiçbir zaman ülkemizde Alevi - Sünni kavgası olmamıştır. Anadolu'da alevi-sünni karışık 1500 köy kardeşliğin en güzel örneğidir. Alevilerin kavgası her zaman bozuk düzenle olmuştur. Tarihte çıkan isyanların hiçbiri Sünnilere karşı bir isyan değildir. Hep kötü yöneticilere isyan edilmiştir. Baba İshak tan Pir Sultan'a kadar.. Ancak bu kötü yöneticiler her zaman Alevilerle sünnileri Sivas olayları gibi entrikalarla birbirine düşürerek ince hesaplar da yapmışlardır. Birisi bana şunu açıklasın öğle vaktinde olaylar başlıyor, Yangın akşam 8'de çıkıyor. ve Sivas'ın göbeğinde.. Bir tek müdahale bile olmuyor.. Bu gizli bir oyun değil de nedir
     

Sayfayı Paylaş