Devrimciliğin pekte revaçta olmadığı ve geçmişe özlemle bakıldığı yıllarda yaşamamızla birlikte; hala kendince kendini devrimci sayıp ortalıkta onlarca insan! dolaşmaktadır.Bu ilginç paradoks elbette incelemeye değer bir durumdur. Bu ilginç paradoksun aslında en önemli nedeni psikolojik olarak arada gidip gelen ara sınıfların, küçük burjuvazinin ve kendini her şeyden sanan bir küçük ve de küçülüp proletaryaya katılan azınlığın durumunu yansıtmaktadır. Ne kendinden olur, ne de başkasından. Gittiği her yerde kendini dayatmaya ve elindeki imkan ve olanakları karşısındaki gücü teslim almaya ya da onu mahkum kılmaya dönük kullanmaya çalışır. Olmadık yerlerde gereksiz ucube sorunlar çıkarıpâ ben ya da hareketin kendisi â demeye kadar gidebilecek küçük burjuva yaklaşımın beslendiği ana damar; kesinlikle ülke topraklarında devrimci hareketin köklü bir geleneğin, değer yapısının,ahlaki â toplumsal- kültürel bir akımın yaratılamayışıdır. Bu yaşamın her alanına sirayet etmiş hastalıklı bir ruh halinin ürünüdür. Hezeyanlar içinde ve ruhani dünyasında hayaller ile yaşayan hastalıklı yapı, kendisini her şeyin üstünde görür. Her şeyin kendisinden menkul olduğu ve âdünyanın da kendi çevresinde döndüğünü sanırâ ahmakça. Kendi ateşinde bir kez yanmamış olanların , toplumsal ateşler içinde nasıl yanacaklarını varın sizler düşününüz. Kalemin bile dilinin çözüldüğü anlarda söylemekten imtina edeceği her türden pisliğin içinde debelenenlerin; kendileri dışında her şeyi tukaka ilan etmeleri kadar olağan bir şey olmamakla birlikte cüretleri ise bine bir para koyacak kadar aşağılıkçadır. Küçük ya da büyük tüm dağları yaratmış bu megalomanlar, halbuki yaşamlarının hiçbir devresinde taşı taş üstüne koymamışlardır. Bir kez bile devrimci bir sınavdan geçmemişlerdir. Ama iş devrimcilik ve yoruma gelince mangalda kül bırakmayan ukalalara dönüşürler bu gibileri. Devrimci yaşamın bir kez bile yanından geçmemişler, değerler-ahlak-kimlik söz konusu olduğunda kendilerinden başkalarını anlamazlar. At izi it izine karışsa da , ortada hala değerleri-ahlakı-kimliği ile gerçek devrimciler tükenmediği için, bu tüplerin ilk elde saldırdığı kimseler bunlar olurlar. Bunlar sırtından kendilerin yer ve konum kapma ya da kendilerini dayatma fırsatı yaratmaya çalışırlar. Yalan-dolan-dalavere bunların lügatında sıradan olaylardır. Asla ve kesinlikle kendilerine bakıp , süzgeçten geçirip sorgulamayı kendileri için saymazlar. Onlar için özeleştiri denilen bir şey yoktur. Sadece eleştiri adı altında karalama, çamurlama,aşağılama,değerlere saldırma vardır. Bunlar ile devrimin yolunun keşişmesi asla ve kesinlikle olanaklı değildir. Yaşamları dar kalıplar ve sınırlar içinde ve kendi dünyaları ile sınırlı bu insanlara nefes borusu açıldığında ise, kendilerini o alanların vaz geçilemezleri sanırlar. Ellerindeki maddi olanakları , devrimci değerlere sahip olmuşcasına büyük bir nimet gibi sunarlar. Ellerindeki maddi imkanları , devrimci değerleri satın alabilir gibi bir iddia içinde hareket etmekten çekinmezler utanmazca. Sanki devrimcilik ve değerleri yitip , ölüp gitmiş gibi. Bu kerameti kendinden menkuller ile devrimci değerler, devrimci yaşam asla birlikte olamaz. Bu tipler asla ve kesinlikle devrimci olamazlar. Kendisi olamayan , asla ve kesinlikle devrimci olamaz. Kendisi ile sorunlarını aşamayan , kendisi ile hiçbir biçimde barışık olmayan asla ve kesinlikle devrimci değerlere sahip olamaz. Kendisi dışında dünyayla bağı olmayan ve dünyayı kendinden ibaret gören küçük ve hastalıklı ruh hallerini devrimcilikle bağdaştırmak hakaret olacaktır. KENDİNİ AŞAMAYANLAR ASLA DEVRİMCİ OLAMAZLAR. Mahmut Halil Can ( Sendiren)