KAZAK ABDAL

Konu, 'Ozanlarımız' kısmında seyduna tarafından paylaşıldı.

  1. seyduna

    seyduna Daimi Üye

    Kazak Abdal
    Eşeği saldım çayıra,
    Otlaya karnın doyura
    Gördüğü düşü hayıra.
    Yoranın da ...


    Kazak Abdal nutkeyledi,
    Cümle halkı ta'neyledi
    Sorarlarsa kim söyledi,
    Soranın da ...


    Romanya Türklerindendir. Onyedinci yüzyılda yaşadığı sanılan bir ozandır. Şiirlerinin bir kısmı hiciv örnekleriyle doludur. Dili yalın ve sadedir. Rahat okunur. Şiirleri güncelliğini halen korumaktadır.

    Kazak Abdal'ın, Bektaşi gelenekleri içinde, yaşam öyküsü ilgi çekicidir. Bu öykü Turgut Koca'nın Bektaşi Şairleri ve Nefesleri kitabında şöyle anlatılmaktadır:
    ''Rus Çarı'nın kızı bir çocuk doğurur. Fakat bu çocuk, annesinden süt emmez. Bu duruma ne hekimler, ne de papazlar çare bulamazlar. Sonunda Deliorman dergahından, Rusya'dan Tuz parası almak üzere gelen Demir Baba'ya: ''Sen keramet ehli bir azizsin. Bu çocuğu tutulduğu hastalıktan kurtar.'' diye yalvarırlar. Demir Baba da: ''Bu çocuğun süt emmesini sağlar isem, tekkeme nezreder misiniz?'' der. Kabul ederler. Demir Baba çocuğa: ''Em!'' der. Çocuk, anasının memesini emer. Delikanlılık çağına erince, Demir Baba dergahına gönderirler. Böylece Demir Baba, çocuğu evlat edinir. Adını Ahmed kor. Bu çocuk daha sonraları Balım Sultan'a giderek, el alır ve adı da ''Kazak Abdal'' olur''. söylence böyle bitiyor.

    Kazak Abdal'ın ucu tenteneli ve taşlanmış bir mendilinin, Demir Baba dergahında bulunduğunu, Deliorman'dan gelen göçmenler söylemektedirler. Kazak Abdal, Denizli'deki dergahında yatmaktadır.

    Elimizde bir kaç şiiri olan Kazak Abdal'ın, kim olduğu, ne zaman yaşadığı kesin olarak bilinmiyor. Sadettin Nüzhet, XVII. yüzyıl yaşamış Bektaşi şairlerinden olduğunu, şiirlerine rastlanan yazma dergilerin bu yüzyıl sonlarında yazılmış olmasına bağlıyor. Balım Sultan'a (ölm. 1516) övgü olan şiir onunsa daha önce yaşadığı da ileri sürülebilir. Gerçi Bektaşiliğin ikinci piri sayılan Balım Sultan'ın aynı tarikatın dervişlerinden birince övülmesi doğaldır. Ama bütün özellikleriyle canlı bir biçimde anlatılışı, hele yürüyüşünü yansıtan şu dörtlük,

    "Arslan gibi apıl apıl yürüyen
    Kendi özün hak sırrına bürüyen
    Kepeneğin yanı sıra yürüyen
    Mürsel baba oğlu Sultan Balım'dır."

    bir gözlem sonucu olsa gerektir. Yine de, ünlü pirin söylencelerde ayrıntılarıyla anlatılan kişiliğinin şairin hayaline yön verdiği düşünülebilir. Kazak Abdal'ın Romanya Türklerin-den olduğu söylenmektedir. Hayali bir resmi de yapılmıştır. Bir şiirinden ise asıl adının Ahmet olduğu anlaşılıyor. Kendine özgü ve gerçekçi bir bakışı vardır. Ali sevgisi Ali'de Tanrı'nın dile geldiği, görünüş alanına çıktığı, onun insan biçiminde tanrı olduğu inançla anılır, anlatılır.

    Kazak Abdal'ın toplumsal kurumları, yerleşik inançları, gelenekleri yeren iki şiiri gü-nümüzde de değerini korumaktadır. Belli bir toplumsal düzenin oluşturduğu insanın alabildiğine yerildiği bu şiirler, yerginin ötesinde mizahi öğeler de taşır. Azmi'yi ve Kaygusuz Abdal'ı anımsatır. Ali de Tanrı'nın dile geldiğini görünüş alanına çıktığını söyler. Tanrı'yı insanlaştırır.

    Yerici -alaycı tutumu, güldürücü diliyle yobazlara, sofulara kulaktan dolma tutarsız bilgilerle bilgin görünmeye çalışan cahillere ses kalabalığı ile başkalarını susturmaya çalışanlara şiirlerinde sataşır, onların olumsuz yanlarını sergiler. Aslında şiirleri açıktır, yoruma gerek duymaz. Yerginin içinde gerçeği sunar. Kimlere çattığını açıkça söyler.

    Kazak Abdal, kendine özgü söyleyişi, buluşu olan, olaylara çok alaycı yerici gözle bakmasını bilen, yazınımıza değişik bir ses getirmiş ozanımızdır. Alaycılığı ve yericiliğiyle 16. yüzyılda yaşamış Azmi'yi anımsatıyor. Kırsal kesimin ozanlarınca da çalınmış söylenmiştir. Bu şiir türünde onun gibi başarılısı görülmemiştir. Hacı Bektaş Veli'ye yürekten bağılıdır. çağını aşan tutumu ile köklü bir direniş içindedir, gerçekçidir.



    Eserlerinden bazıları:

    1
    Benim pirim Hacı Bektaş Veli'dir
    Pirim piri Şahımerdan Ali'dir
    Seyyit Ali Sultanın kendisidir
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    Erenlerin lokmasından yer isen
    Gerçek imamların aslı der isen
    Dinle pendi sana derim er isen
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    Arslan gibi apıl apıl yürüyen
    Kendi özün Hak sırrına bürüyen
    Kepenegin yanı sıra yürüyen
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    Mümin olan lokmasını yedirir
    Her sözleri rumuz ile bildirir
    Gümansız bil anı gerçek Velidir
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    Kızıl Deli ocağında uyanan
    Baştan başa yeşillere boyanan
    Varıp pirin eşiğine dayanan
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    Mekan tutmuş Hanbağında bucağın
    Bulutlara ağıp tutan sancağın
    Uyandırdı pirimizin ocağın
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    Kazak Abdal der rivayet eyledim
    Üç yüz altmış er ziyaret eyledim
    Bu da söz başı bir hikayet eyledim
    Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

    2
    Eşeği saldım çayıra,
    Otlaya karnın doyura
    Gördüğü düşü hayıra.
    Yoranın da anasını

    Münkir münafıkın huyu,
    Yıktı harap etti köyü
    Mezarına bir tas suyu,
    Dökenin de anasını

    Dağdan tahta indirenin,
    Iskatına oturanın
    Mezarına götürenin,
    İmamın da anasını

    Derince kazın kuyusun,
    İnim inim inlesin
    Kefenin diken iğnesin,
    Dikenin de anasını

    Müfsidin bir de gammazın,
    Malı vardır da yemezin
    İkisin meyit namazın,
    Kılanın da anasını

    Kazak Abdal nutkeyledi,
    Cümle halkı ta'neyledi
    Sorarlarsa kim söyledi,
    Soranın da anasını

    3
    Ormanda büyüyen adam azgını
    Çarşıda pazarda insan beğenmez
    Medrese kaçkını softa bozgunu
    Selam vermeğe dervişan beğenmez

    Alemi taneder yanına varsan
    Seni yanıltır mes'ele sorsan
    Bir cim çıkmaz eğer kamını yarsan
    Camiye gelir de erkan beğenmez

    Elin kapusunda kul kardaş olan
    Burnu sümüklü hem gözü yaş olan
    Bayramdan bayrama bir traş olan
    Berber dükkanında oğlan beğenmez

    Dağlarda bayırda gezen bir yörük
    Kimi timarlı sipahi kimi serbölük
    Bir elife dili dönmiyen hödük
    Şehristana gelir ezan beğenmez

    Bir çubuğu vardır gayet küçücek
    Zu'mu fasidince keyif sürecek
    Kırık çanağı yok ayran içecek
    Kahveye gelir de fincan beğenmez

    Yaz olunca yayla yayla göçenler
    Topuz korkusundan şardan kaçanlar
    Meşe yaprağını kıyıp içenler
    Rumeli Yenicesi duhan beğenmez

    Aslında, neslinde giymemiş hare
    İş gelmez elinden gitmez bir kare
    Sandığı gömleksiz duran mekkare
    Bedestana gelir kaftan beğenmez

    Kazak Abdal söyler bu türlü sözü
    Yoğurt ayran ile hallolmuş özü
    Köyden şehre gelse bir Türkün kızı
    İnci yakut ister mercan beğenmez
     
  2. alevi_atakan

    alevi_atakan Daimi Üye

    paylaşımın için saol
     

Sayfayı Paylaş