İnançlara yönelik korku ve yasaklar tarih boyunca iki eksene dayanmıştır. Ya doğrudan halkın çoğunluğu, farklı yada yeni olana, aykırı yerde durana karşı baskı uygulamıştır ya da bu tutum devlet eliyle işletilmiştir. Baskı, dışlanma yada ayrımcılığa uğrayan açısından iki durumun farklı yansımaları olabilmektedir. Bu iki mekanizma bazen birlikte işlemekte, birbirini beslemektedir. İsviçre'de minarelerin referandum yoluyla yasaklanması, toplumun özgürlükler konusundaki algısını yansıtmaktadır. Irkçı, yabancı düşmanı akımların toplumda ciddi taraftar bulduğu ve devletin bu yaklaşımları frenlemeye çalıştığına dair bir çok örnekten söz edebiliriz. ABD ve Avrupa'da özellikle siyaha, doğuluya, Müslüman vatandaşlara yönelik tepkiler aşırı sağcı siyasal gençlik hareketlerinden kaynaklanmaktadır. Hukuk düzeni, bu akımları tehlikeli görmekte, suç örgütü kapsamında ele almaktadır. Bizde ise bu güne kadar genellikle tersi örneklere rastladık. Halkın bir kısmını, başka kesimlere karşı harekete geçirmek, örgütlemek önemli bir yöntemi olagelmiştir. Türkiye'de devlet, baskı ve yasağa dayalı ayrımcı uygulamaların bizzat faili konumundadır. Genellikle toplumsal gerilim ve çatışmaların arkasında devlet güncü kullananların müdahaleleri bulunmaktadır. Türkiye'de inkar ve tahammülsüzlük, doğrudan devletin resmi ideolojiye dayalı algısından beslenmektedir. İsviçre'de kullandıkları oy dolayısı ile halkı suçlayan Türk siyasetçilerinin kendi topraklarında ki uygulamaları masaya yatırmaktan geri durmaması gerekmektedir.Yıllardır hazır beklediği halde kullanım izni alınamayan kiliseler bunun en açık örneğidir. Hala cem evleri konusunda sergilenen tavır bir başka örnektir. Yaşadığımız tablo, deyim yerinde ise 'başkasının gözündeki çöpü görüp kendi gözündeki merteği görmeme' halidir. Camilerin sembolü konumundaki minareler karşısında sergilenen tepki elbette İsviçre halkı için kötü bir sınav olmuştur. Benzer bir referandum kiliselerde ki haç yada çan için Türkiye'de yapılsa nasıl bir oranın ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Düne kadar başörtüsü konusunu referandumla çözmeyi gündeme getirenlerin şimdi, özgürlükler referandum konusu yapılamaz, şeklindeki yaklaşımları elbette sevindiricidir. Ama Türkiye'de yasaklar zaten halka sorma ihtiyacı duyulmaksızın bizzat devlet eliyle, kanunlar marifetiyle işletilmektedir. Ayhan Bilgen