Hz. Ebu'l Fazl'il-Abbas (a.s)'ın Su Getirmesi

Discussion in 'Yazılar, Makaleler, Araştırmalar' started by kartal1977, Jul 20, 2009.

  1. kartal1977

    kartal1977 Daimi Üye

    İmam Hüseyin (a.s) ve kardeşi Hz. Abbas (a.s) bu konuda görüş alışverişinde bulundular ve gecenin ka-ranlığından yararlanarak yaklaşık otuz atlı ve yirmi yayayla birlikte Fırat nehrine inerek su kaplarını dol-durup çadırlara getirme kararı aldılar.1

    Abbas (a.s)'ın su getirme hazırlıklarına koyulduğu bir sırada, düşman tarafından gelen bir ses, Imam Hüseyin (a.s) ve dostlarını muhatap alarak bir yudum suya bile izin verilmediğini ve susuzluktan öleceklerini duyurdu.

    İmam Hüseyin (a.s) ve Abbas (a.s), gizli konuşma-larının düşmana iletildiğini fark edince, bu işi yapan için şöyle bedduada bulundular: "İlahi, bu şahsı susuz bir şekilde öldür ve onu her zaman için ğufran, bağış-lanma ve rahmetinden mahrum et."

    Elbette Imam Hüseyin (a.s)'ın yanındakilerden

    1- EI-Kamil-u fi't- Tarih, c. 2, s. 556; Ebsar'ul- Ayn, s. 27; el-Kamil-u fi't- Tarih, c. 3, s. 414; Nasih'ut- Tevarih, c. 2, s. 196



    ba-zıları bu şahsı tanıyorlardı. Bu adam Kerbela ola-ymdan birkaç gün sonra Kufe sokaklannda gezerken kuduz bir ***** tarafından ısırıldı. Dolayısıyla o za-man çaresi olmayan kuduz hastalığına yakalandı. Bilindiği gibi, bu hastalığın ilacı, yillar ve asirlar sonra Fransiz bilgin Pastor tarafından bulunmuştur. 0 za-manlar öldürücü olan bu hastalık, ateşin yükselmesine ve asm susuzluga sebep uluyordu. Bu belaya duçar olan biri, her ne kadar su içerse içsin, susuzluğu daha çok artıyor ve ateşler içinde kalıyordu. Bu şahıs da su-suz bir şekilde kıyamette hesap vermek iizere, Azrail'e buyun eğdi. Zira Allah-u Teala, Imam Hüseyin (a.s)'ın bu şahsa olan bedduasını kabul etmişti.

    Önceden alınmış karar doğrultusunda Hz. Abbas (a.s), yanma yardimcilanm da alarak, Fırat'a doğru i-lerledi ve suya ulaştı. Önceden de dediğimiz gibi, ne-hir Ömer b. Haccac tarafmdan piyadeler haricinde yaklaşık beş yüz atlı tarafmdan sarılmış ve Imam Hü-seyin (a.s) ile yakinlannin sudan faydalanması önlen-mişti. Bu arada Abbas (a.s)'in atmm ayak seslerini duyan düşman: "Kim o?" diye bağırdı.

    Abbas (a.s)'la birlikte olanlardan Nafi b. Hilal-i Beceli admda biri: "Biz, mahrum ettiğiniz sudan içmek için geldik" diye cevap verdi.

    Haccac: "Sen kimsin?" diye sordu.

    Nafi yükseksesle kendisini tanıttı.

    Haccac: "Siz Hüseyin'in adamlanndan misimz?" dedi.

    Nafi: "Evet" dedi.

    Haccac: "Sorun yoktur, doyuncaya kadar su içiniz, afiyet olsun ama Hüseyin ile Abbas'a bir



    yudum dahi götüremezsiniz" dedi.

    Nafi: Sinirli bir halde feryat ederek şöyle dedi: "Allah'a andolsun ki Imam Hüseyin (a.s) susuz olduk-ça bizler bir yudum dahi su içmeyeceğiz. Biliniz ki, Hüseyin'in kardeşi Abbas da bizimledir."

    Haccac: "Bilmelisiniz ki, burada çok askerimiz var-dir ve yaklaştığınız an hücum edeceğiz."

    Derken; Abbas (a.s), kılıcını çekerek müdafaaya hazırlandı. Bu arada yardımcıları ve beraberindekiler-den bir kısmı, yirmi civannda su kabını suyla doldur-dular, diğerleri ise, onlan korumaya koyuldular. Çün-kü Haccac hücum emri vermiş ve çatışma başlamıştı.

    Abbas (a.s)'m, Allah-u Ekber sesiyle düşmanın i-çine korku düşmüştü. Abbas, hem hücum eden düş-man atlılarını savıyor, hem de beraberindekileri koru-yordu. Su nehrini kuşatan düşman askerleri ise, her ne kadar onlann su götürmelerini engellemeğe çalışıyor-lardıysa da, Abbas (a.s)'ın şecaati ve korkusuz ham-leleri karşısında dağılmaya yüz tutmuşlardı. Nihayet, Abbas (a.s) ve beraberindekiler, yara almadan, salim bir şekilde sularıyla beraber çadırlara ulaştılar. Iste Abbas (a.s)'a "Sakka" ve "Ebu Kirba" lakaplarmm ve-rilmesi bundan dolayidir.1

    Burada dikkat edilmesi gereken önemli konulardan birisi, Abbas (a.s)'m kendisinin susuz olduğu halde, I-mam Hüseyin (a.s) ve çocuklardan önce su içmeme-sidir. Bu, onun Imam (a.s)'a ne kadar sadık olduğunun göstergesidir. Bundan dolayı Abbas (a.s) susuzlara su veren anlaminda

    1 - Bihar'ul- Envar, c. 44, s. 388



    "Saki" olarak adlandırılmıştır. Zira onun su getirmek için harcadığı çabalar olağan üstü ve tehlike içermekteydi. Ama iş Allah için olduğu zaman mutlaka O'nun yardımına da mazhar olacaktır.

    Abbas (a.s) başarılı bir şekilde çadırlara döndüğün-de Zuheyr b. Kayn O'na hitaben şöyle dedi: "Baban evleneceği zaman, nesep ve soy sop ilminden anlayan kardeşi Akil b. Ebu Talib'e kendisi için şecaatli bir ço-cuk dünyaya getirecek bir eş bulmasını istemişti. An-nen Ümm'ül- Benin de gerçekten Kerbela'da Imam Hüseyin (a.s)'a yardım edecek şecaatli bir evlat dün-yaya getirmiştir. Baban seni bu günlere saklamıştır. Sen Hüseyin'e, kardeşlerine ve Ehl-i Beyte yardımını esirgememelisin."

    Bu sözleri dinleyen Abbas (a.s) şöyle buyurdu: "Ey Zuheyr! Böyle bir ğünde beni teşvik ettin." Ve gülüm-seyerek şöyle devam etti: "Allah'a andolsun ki bu za-lim düşmanlara şimdiye kadar şahit olmadiklan birşecaat örneği ğöstereceğim."

    İmam Hüseyin (a.s)'ın Düşman Komutanı İle Görüşmesi

    İmam Hüseyin (a.s), Ömer-i Sa'd'a elçi göndererek gece karanlığında iki ordu arasında görüşme önerisin-de bulundu. Ömer, bu öneriyi kabul etti ve yirmi koru-masıyla birlikte kararlaştırılan yere geldi. İmam Hüse-yin (a.s) da yirmi koruması ve ashabıyla birlikte oraya gitti. Ama Ömer-i Sa'd, İmam (a.s)'ın yanına gel-diğinde, İmam, yanındakilerden, Abbas ve Ali Ekber dışındakilerin geri dönmelerini istedi. Ömer de oğlu ve kölesinden başkalarını geri gönderdi


    Imam ile Sa'd'ın oğlu Ömer arasındaki konuşmala-ra Abbas (a.s) da şahit idi. Bu görüşmeden sonra Ö-mer-i Sa'd, Kufe valisi İbn-i Ziyad'a şu mektubu yaz-dı: "Allah, kendi rahmeti ve lütfü ile savaş ateşini sön-dürdü. Ümmet arasında vahdet ve sulh oluştu. Imam Hüseyin bana buradan geldiği yere veya uzak yerler-den birine geri dönme sözü verdi. Normal Müslüman-lardan biri gibi, hiçbir işe karışmadan yaşamını sürdü-recek. O'nun bizimle ve bizim de O'nunla bir işimiz olmayacak. Bu durumda hem sizin istediğiniz olacak, hem de ümmetin."1

    Burada şu hususa dikkat edilmelidir ki; Imam (a.s) bu gibi şeyleri Ömer'e söylemiş değildi. Tarih-i Tabe-ri'de de nakledildiği gibi bu, Ömer'in kendi algılaması ve konuşmalardan çıkarmış olduğu sonuç idi. Bu mek-tup Ibn-i Ziyad'ın eline geçince o, Şimr b. Zilcuşen Me bir görüşme yaparak onu mektubun içeriğinden haber-dar etti.

    Şimr şöyle dedi: Hüseyin'den böyle bir öneriyi kabul etmemeliyiz. 0 bizimle savaşmak için geldi ve şu an bi-zim elimizdedir. Allah'a andolsun ki eğer Hüseyin'i serbest bırakırsak, biat için elini, müminlerin emiri Ye-zid'in eline vermeden, kudret ve izzete kavuşacak, senin ise güç ve kuvvetin kalmayacaktır. Hüseyin'in sözlerini kabul etmemelisin, kendisi, kardeşleri ve ashabı sana tes-lim olmalıdırlar, ister cezalandırır ister affedersin. Şimr'in bu önerisi, Ibn-i Ziyad'ın gururunu bir kat daha artırdı. Ve Ömer-i Sa'd'ı pasif ve ciddiyetsiz bulan Ibn-i Ziyad, ona şöyle bir mektup yazdı: "Ey Sa'd'ın oğlu! Ben seni Hüse-yin'e merhamet etmen, benim yanımda O'na şefaatçi olman ve O'nun hayatını koruman için göndermedim. Hüseyin'e karşı ciddi ol. Eğer 0 ve yanındakiler teslim olurlarsa, onları tutukla ve salim bir halde yanıma getir. Eğer boyun eğmezlerse onları öldür ve bedenlerini parça parça et. Hüseyin'in bedeni üzerinde atları koştur. Şunu da bilmelisin ki, eğer bizim emirlerimize amel edersen ya-nımızda büyük bir ödüle layık olursun. Ama bu emirleri yerine getirmezsen, ordunun komutasını Şimr b. Zilcu-şen'e bırak ki biz ona yapacaklarını bildirdik vesselam."1

    Netice itibarıyla, Ibn-i Ziyad, böyle bir mektubu yazmış ve bunun yazılma emri de Yezid'den gelmiştir.

    Bu arada Imam Hüseyin (a.s)'ın dostlarının az, karşı tarafın ise fazla olması, Şimr'i bir an evvel sa-vaşı başlatmaya itiyordu
     
  2. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    degerlı paylasımın ıcın tesekkurler abıcım ....
     

Share This Page