[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Aleviliğin-Bektaşiliğin dününü sağlıklı algılayabilmek için halk takviminin iyi bilinmesi gerekir. Halk takviminde yıl öncelikle soğuk-yarı ve sıcak-yarı olmak üzere ikiye ayrılır. Yılın soğuk yarısı, 8 Kasımda başlar ve 179 gün boyunca devam eder; 21 Martta, yani Nevruz’da, doğanın doğum gününde son bulur. 8 Kasımda başlayıp 22 Aralıkta biten 45 günlük süreye Kasım; 22 Aralıkta başlayıp 5 Şubat’ta biten 45 günlük süreye Zemheri; 5 Şubat’ta başlayıp 21 Mart’ta biten 50 günlük(ya da 45 günlük) süreye de Hamsin adı verilir. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]10-20 Kasım arası Koç Katımı’dır. 21 Aralık kışın başlangıcıdır. 21 Aralıkta başlayıp 30 Ocak’ta sona eren 40 günlük süreye Büyük Çile(Erbain); 30 Ocak’ta başlayıp 20 Şubat’ta sona eren 20 günlük süreye Küçük Çile adı verilir. Büyük Çile karakış olarak bilinir; 6-9 Ocak arasında Zemheri Fırtınası olur. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Küçük Çile günleriyle birlikte Hızır erkânı başlar: Hızır Bâtınilikte, simgesel anlamda, doğuran doğanın doktorudur. Ötesinde kendisinden hırka giyilen, yani el alınan, abıhayattan içmiş ölümsüz mürşittir. Hızır-İlyas dendiğinde Alevilik-Bektaşilikte, Ehli Haklarda ve Yezidilikte, yeniden dirilmenin, canlanmanın, dönüşen zamanın simgesi anlaşılır. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Alevilik-Bektaşilik bir yanıyla tarihin uzak geçmişinde yaratılan ve geleceğe esin kaynağı olmak üzere gönüllerde yaşatılagelen halk bilgeliğidir. Buna bir örnek olmak üzere Hace Bektaş Veli Vilâyetna-mesi’ne kulak verelim: [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hünkâr’a bir ikindi üzeri, güzel yüzlü, tatlı sözlü, Alevi saçlı, yeşil giysili bir aziz geldi. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Boz donlu bir ata binmişti; Saru İsmail karşıladı, atını tuttu. O kişi teklifsizce doğru Kızılcahalvet’e yöneldi ve içeri girdi. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Saru İsmail, ‘Acaba bu atını tuttuğum er kim ola, şimdiye değin bunun gibi nurlu, güzel yüzlü ve heybetli bir er görmedim’, diye düşüncelere dalmıştı. O sırada halifelerden biri geldi; İsmail’e, ‘Tut şu atı’, dedi ve Kızılcahalvet’in kapısına vardı. O aziz kişinin, Hünkâr’ın karşısında oturmakta olduğunu gördü. Tam bu anda Hünkâr, ‘Ne yapalım Hızırım Ulu Tanrı seni bu işe koşmuş, Tanrı kullarını zordan kurtarman gerek; şu anda Karadeniz’de bir gemi batmak üzere, seni çağırıyorlar; sohbetine can atıyoruz ama ne çare; tez imdatlarına yetiş; Tanrı izin verirse yine şerefleniriz’, diyordu. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hızır Peygamber hemen kalktı. Saru İsmail dışarıda atı tuttu. Hızır dışarı çıkınca İsmail Hızır’ın üzengisini öptü. Hızır atını sıçrattığı gibi at, bir adımını Sulucakarahöyük’ün üstüne bastı, öbür adımda güneşle birlikte dolunay oldu ve gözden yitti; yalnızca karşıdan nalının parıltısı göründü. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Saru İsmail, huzura varıp gördüğünü anlatarak, ‘Erenler Şahı, bu giden aziz kimdir?, diye sorunca Hünkâr, ‘Kardeşimiz Hızır Peygamber’dir. Karadeniz’de bir gemi batmak üzereydi, oraya imdada koştu; O’nun yürüyüşü böyledir’, dedi. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Saru İsmail Hızır’ı gördüğüne çok sevindi. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bu söylence somut olarak gerçekleşmiş bir olay değil, Anadolu halkının kendisini temsil eden bir kimliğe yüklediği ve özlemini-dileğini yaşama geçirmek üzere soyut olarak düzenlediği bir kurgudur, yani bir halk bilgeliği ürünüdür. Hace Bektaş Veli bu tasarımda, halkın yüzyıllar içinde yarattığı Hızır tapımından yararlanır. [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Söylencede Hace Bektaş Veli’nin bireyüstü, doğaüstü gücü anlamına gelen Hızır kimliği nedir? [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hızır özlemin atlısıdır bir bakıma. Anadolu halk inancında Hızır, ulu bir ermiş kabul edilir. Ölümsüz-lük suyu içmiştir. Zaman zaman dünyaya gelip halkın arasına katılarak darda olanların yardımına koşar ve doğaya yeniden can verir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Üzerinde çiçeklerden yapılan bir cübbesi bulunan, kırmızı pabuçlu, ak sakallı ve nur yüzlü bir yaşlı olarak betimlenir. Bastığı yerde güller, çiçekler açar; ekinler yeşerir; bülbüller ötmeye başlar. Elini sürdüğü kişi dertlerden, uğursuzluklardan ve hastalıklardan arınır; ömür boyu sürecek bir bolluğa kavuşur. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hızır kültü, hemen hemen tüm halkların söylencelerini süsleyen bir öğedir. Söylencenin çok özel bir yeri olduğu Alevilik-Bektaşilik inancında-kültüründe ise daha bir anlamlıdır. Anadolu Aleviliğinin kurucu piri Hace Bektaş Veli’nin söylence zemininde birinci dereceden yardımcısıdır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hızır, bir türlü gerçekleştirilemeyen isteklerin, dileklerin nesnelleşmesine, toplumsallaşmasına duyulan özlemlerin beslediği, giydirip kuşattığı; doğaüstü yetilerle belirgin bir düş varlığıdır, bir kurtarıcıdır. Söylence dünyasında oynanan kumarda, talih oyununda, bireyden yana tavır koyan, kimi kez onu kazandıran, onun dileğinin, özleminin gerçekleşmesini sağlayan kutlu kişidir. Bir anda yanlışı doğruya çevirebildiği gibi çirkini de güzelleştiriverir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bireyin-halkın inanç kanalında gönül coşkusunu dışa vurabilmek, bunu yaparken önündeki aşılamaz engelleri aşabilmek için yarattığı, zaman zaman kendi dünyasına soktuğu, eliyle saçıyla ya da bir sözüyle kutsadığı bir inanç kişisidir Hızır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bu bağlamda, insan için olanaksız olan zemine, özlem denen ata”binilerek yapılan gezintinin baş kişisidir Hızır; rüyalarda muştulayıcıdır. Dondan dona girerek yeri geldiğinde insanı sorgulayan, yeri geldiğinde onurlandıran, ödüllendiren, kimi kez ipuçları vererek araştırmaya özendirendir. Kısaca insanoğlunun özlemle yarattığı, özlemle devindirdiği, iyilikle, saflıkla donattığı; kendi isteğiyle güdümüne girdiği, yönlendiriciliğinden hoşlandığı, zaman zaman birlikte eğlenip birlikte güldüğü, ağladığı, tümüyle kendi yaratısı olan düşsel varlığın adıdır Hızır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Aleviler-Bektaşiler, halk bilgeliği ürünü kimlikleri kutsarlar: Bu bağlamda Hz. Ali Hızır’ın yeni bedenidir, yani don değiştirmiş biçimidir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Küçük Çile günlerinin 13-14 ve 15 şubat günleri, doğanın döllenmesi, Hızır ile İlyas’ın buluşması anısına, Hz Hasan ile Hz Hüseyin hastalandığında üç gün yemek yemeyen Hz Fatma ile Hz Ali’nin eylemelerinin hatırlanması anısına üç gün Hızır orucu tutulur. Hızır orucu sonunda, yani Şubat ayının ortasında, oniki hayvanlı Türk takvimine göre yılbaşında Hıdır-Nebi ya da Hızır-Nebi Bayramı kutlanır. Hızır orucuna başlarken niyet gülbangı, sonlandırırken de açma gülbangı okunur: [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]-Bismişah!... Allah Allah!... [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hak-Muhammet-Ali aşkına; dertlerimize derman, hastalarımıza şifa, borçlarımıza kolaylıklar versin diye çağırdığımız Hızır için, Hızır orucu tutmaya niyet ettim. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ulu Dergâh kabul etsin. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gerçeğe Hû! Eyvallah! [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]-Bismişah!... Allah Allah!... [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hızırı çağıranlar aşkına tuttuğum umut orucunu Ulu Dergâh kabul etsin. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gerçek erenler demine Hû! Eyvallah! [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]17-18-19 Şubat günleri Hızır’ın dünyayı ziyaret günleri olarak algılanır. Dünyayı ziyaret eden Hızır kor-ateş anlamında cemre kimliğine bürünür ve 20 Şubat’ta havaya düşer, yani havayı döller; 27 Şubat’ta suya, 6 Mart’ta toprağa düşer, yani onları döller. 20 Şubat’ta hava bayramı, 27 Şubat’ta su bayramı ve 6 Mart’ta toprak bayramı kutlanır. 13 Mart’ta ise sıcaklık yürüyen hava, su ve toprak ısınır ateş olur. Bu nedenle bugün de ateş bayramı olarak kutlanır. 21 Mart’ta, yani Nevruz’da, doğanın doğum gününde, Hz Ali’nin doğum gününde, daha önce ateşle buluşup gebe kalan hava, su ve toprak doğurur. Ve hava, su ve toprak bayramı kutlanır. Doğanın doğumunun ilk müjdecisi çiğdem olduğu için bu bitkinin pembemsi beyaz yaprak rengi ya da sarı erkek organı rengi Ehlibeyt’i simgeler. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Halk takviminde 6 Mayıs, yazın başlangıcıdır ve bugün Hıdrellez olarak kutlanır. Söylenceye göre, ölümsüzlük suyundan içen iki ermiş olarak algılanan Hızır ve İlyas, her yıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece buluşup doğaya can vermek üzere anlaşırlar. Hızır bitkilerin ve bereketin, İlyas ise suların ve hayvanların koruyucudur. Her şeyin yeniden hayat bulduğu Hıdrellez gecesinde dilenen dileklerin gerçekleşeceğine, hastaların iyileşeceğine, uğursuzlukların sona ereceğine, kısmetlerin açılacağına inanılır. Hızır erkânı kapsamında Hızır Gülbangı okunur: [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]-Tanrı’dan ruhsat alıp gebe kalan doğaya göz-kulak ya Hızır: Yetiş ya Hızır bizi kurtar. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] Gel artık darda olanlarımıza elini uzat. Destur alıp cümle varlık doğurmak üzere; onlara ebelik yap. Girdiğin evlere dert girmesin; bastığın yerlerde güller açsın, ekinler yeşersin, bülbüller ötsün. Dokunduğun canlar dertlerden, uğursuzluklardan ve hastalıklardan arınsın. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gel artık bir türlü gerçekleştiremediğimiz isteklerimiz, dileklerimiz berekete dönüşsün; özlemlerimiz kırılsın yeni özlemler oluşsun. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gel artık özlem denen atımıza bindirelim seni, düşlerimizde gezdirelim. Ali ol, Hace Bektaş Veli ol; dondan dona bürün, bize öğretmenlik yap. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Senin için oruç tutuyoruz gel artık: Umudumuzu doğurtalım. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Dil bizden, nefes hizmet pirlerimizden olsun. Gerçek erenler demine Hû! Eyvallah! [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Or*ta As*ya va*ro*luş ta*sa*rım*la*rın*da, kış*tan son*ra ge*len ılık gün*ler, Gök*tan*rı’nın sper*ma*sı ola*rak al*gı*la*nan kut*sal ışıktan ge*be ka*lan ha*va*nın, su*yun, top*ra*ğın, ya*ni nes*ne-ananın, öte*sin*de bit*ki-ananın ve hay*van-ananın do*ğum yap*tı*ğı gün*ler ola*rak al*gı*la*nır. Kış*tan ön*ce öl*müş olan*lar, kış*tan son*ra ye*ni*den do*ğar. Ata*lar ta*pı*mı, do*ğa ta*pı*mı*nın üze*ri*ne ta*şı*nır ve da*ha ön*ce öl*müş ata ruh*la*rı*nın, bu*gün*ler*de di*ri*le*ce*ği*ne ina*nı*lır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bu ne*den*le Or*ta As*ya top*lu*luk*la*rın*da ba*har bay*ram*la*rı, Tan*rı ma*ka*mı ve ata ruh*la*rı*nın evi ola*rak al*gı*la*nan yük*sek te*pe*ler*de*ki me*zar*lık*lar*da kut*la*nır. Gök ve Yer tan*rı*la*rı*na kur*ban*lar su*nu*lur, kı*mız içi*lir ve şen*lik*ler dü*zen*le*nir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Orta Asya bahar bayramlarının izleri Anadolu coğrafyasında son derece canlıdır: Nevruz ve Hıdırellez bayramları, benzer özellikler gösterir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Alevilik-Bektaşilikte Nevruz ya da Newroz, Hz. Ali’nin doğduğu ve evlendiği gün olarak algılanan, eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür(21 Mart). Doğa-tanrıcılık ve insan-tanrıcılık temelli tasarımlarda ise [FONT=Arial]ya*şam ve ölüm*süz*lük de*po*su ola*rak al*gı*la*nan do*ğa*nın ya da gebe kalan kışın çocuğu olan ateşin doğum günüdür Nevruz ya da Newroz. Bu ortak algılanışa karşın kimi topluluklarda ya da etnik yapılarda farklı anlamlar kazanarak zenginleşmiştir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Nev*ruz ya da Newroz, do*ğa*nın de*ği*şi*min*den kay*nak*la*nan, za*man*la hal*kın ya*şa*mı*na, ya*şam fel*se*fe*si*ne sı*zan ve top*lum vic*da*nın*da or*tak bir yargı du*ru*mu*na dö*nü*şen gül*me, se*vin*me, ışık*la be*zen*me gü*cü*dür. Bir ba*kı*ma kı*şın so*ğu*ğun*dan, ka*rın*dan kur*tu*luş, ye*şe*ren, can bu*lan do*ğa*ya çığ*lık çığ*lı*ğa bir öy*kün*me*dir. Bu ne*den*le Nev*ruz ya da Newroz, dün*ya*nın can*lan*ma*sını, ka*ran*lık gün*le*rin ge*ri*de kal*ma*sını, sı*cak gün*le*rin dev*re*ye gir*me*si*ni, ay*dın*lı*ğın ço*ğal*ma*sını ve bol*lu*ğu, be*re*ke*ti tem*sil eder. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Tanrı ola*rak al*gı*la*nan do*ğa, bu*gün doğ*muş*tur; bu do*ğum*la gö*rün*me*yen tan*rı*sal öz, bu*gün gö*rü*nü*şe ta*şın*mış; su, top*rak, ateş, ma*den ve bit*ki, Tan*rı’nın ço*cuk*ları ola*rak bu*gün dün*ya*ya gel*miş*tir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İnanç*ta, doğ*ma*yan ve öl*me*yen do*ğa bir ola*nak*sız*lık*tır; do*ğan ve ölen do*ğa ise bir ola*nak*tır. İlk do*ğum ürü*nü ışıktır: Işığı içen ge*be ka*lır ve do*ğu*rur. Çün*kü ışık, do*ğa*nın do*ğur*ma gü*cü*nü sim*ge*ler; inanç*ta, Tan*rı’nın sper*ma*la*rı*dır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Nev*ruz ya da Newroz ol*gu*su*nun dü*şün*ce*de gö*rü*le*bil*me*si, so*mut*ta kav*ra*na*bil*me*si için ışık ta*sa*rı*mı*nın doğ*ru al*gı*lan*ması ge*re*kir. Işık, do*ğa*da*ki gi*zil nes*nel*li*ğin açı*ğa çık*mış bi*çi*mi*dir. İnanç*ta bu bi*çim Gök*tan*rı’nın ru*hu ola*rak kim*lik*len*di*ril*miş*tir. Ba*har gün*le*ri*nin yak*laş*ma*sıy*la ışık ha*vayı, su*yu, top*rağı, hay*vanı ya da bit*ki*yi döl*ler; ge*be*lik sü*re*si do*lar; 21 Mart*ta do*ğum ger*çek*le*şir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Türk*ler’de ve Mo*ğol*lar’da, top*lum*sal ye*ni*den di*ri*liş ta*sa*rım*ları, Er*ge*ne*kon des*ta*nı*na bağ*lan*mış*tır: Oğuz Han’ın ölü*mün*den son*ra Gök*türk*ler’e sı*ra*sıy*la Gök Han, Ay Han, Yıl*dız Han, De*niz Han ve İl Han baş*buğ olur. Son baş*buğ dö*ne*min*de Gök*türk ege*men*li*ği*ne gir*mek is*te*me*yen ya*bancı boy*lar; özel*lik*le Ta*tar*lar, bir*le*şip İl Han’a sal*dı*rır: Sa*vaş*ta Gök*türk*ler ye*ni*lir ve kı*lıç*tan ge*çi*ri*lir. İl Han’ın oğ*lu Kayı ile ye*ğe*ni Do*kuz Oğuz ve eş*le*ri tut*sak edi*lir. Tut*sak*lar, bir sü*re son*ra ka*ça*rak Gök*türk yur*du*na gi*der*ler; top*la*dık*ları hay*van*ları da yan*la*rı*na ala*rak gü*ven*li bir yurt pe*şi*ne dü*şer*ler. Bir kur*dun ayak iz*le*ri*ni ta*kip ede*rek, gel*dik*le*ri yol*dan baş*ka ge*çi*di ol*ma*yan yem*ye*şil bir yer bu*lur*lar. Ve bu*ra*ya Er*ge*ne*kon adını ve*rir*ler. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bu iki Gök*türk’ün ço*cuk*ları, bir*bir*le*riy*le ev*le*ne*rek ço*ğa*lır*lar. Ara*dan 400 yıl ge*çer ve ar*tık Er*ge*ne*kon’a sığ*maz olur*lar; çık*mak is*ter*ler ama çı*kış yo*lu*nu bu*la*maz*lar. Der*ken bir de*mir*ci ge*lir; dağ*da bir de*mir ma*de*ni ol*du*ğu*nu, da*ğın ate*şe ve*ril*me*si du*ru*mun*da çı*kış yo*lu*nun açı*la*bi*le*ce*ği*ni söy*ler. De*mir*ci*nin öne*ri*si*ne uyu*lur ve da*ğın çev*re*si*ne ye*te*ri ka*dar odun-kö*mür yı*ğı*lır; yet*miş bü*yük kö*rük*le tu*tuş*tu*ru*la*rak dağ ate*şe ve*ri*lir. Böy*le*ce dağ erir ve bir çı*kış tü*ne*li açı*lır. Gök*türk*ler, bu tü*nel*den ya*rar*la*na*rak Er*ge*ne*kon’dan çı*kar*lar (21 Mart). Ve çı*kış gü*nü, ya*ni nev*ruz, her yıl bir par*ça de*mir eri*ti*le*rek kut*la*nır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bu des*ta*nın farklı bir an*la*tımı da var*dır: Gök*türk*ler, kom*şu bir ül*ke*ye ye*ni*lin*ce, 10 ya*şın*da*ki bir ço*cuk dı*şın*da hep*si yok edi*lir. Ço*cu*ğun eli*ni, aya*ğını ke*se*rek bir ba*tak*lı*ğa atar*lar. Bir di*şi kurt ge*lir, ço*cu*ğu bes*ler. Ço*cuk bü*yü*yün*ce di*şi kurt*la bir*le*şir; kurt ge*be ka*lır. Düş*man*ları onun ya*şa*dı*ğını du*yun*ca as*ker gön*de*rir. Kurt, ço*cuk*la bir*lik*te bir da*ğın ete*ğin*de*ki ma*ğa*ra*ya sı*ğı*nır. Bu*ra*da 10 oğ*lan do*ğu*rup bü*yü*tür. Oğ*lan*lar ev*le*ne*rek ço*ğa*lır*lar; ber bi*rin*den bir soy tü*rer. Bir*kaç ku*şak son*ra ma*ğa*ra*dan çı*kar*lar (21 Mart) ve Avar*lar’a de*mir*ci olur*lar. Bu ne*den*le nev*ruz bay*ramı, ata*lar ma*ğa*ra*sı*nın önün*de kut*la*nır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Er*ge*ne*kon Des*tanı, son*ra*ları Mo*ğol*la*ra uyar*lan*mış*tır: Mo*ğol*lar’ın ba*şın*da İl Han var*dır; Ta*tar*lar’ın ba*şın*da ise Se*vinç Han. Se*vinç Han, Mo*ğol*lar’ın üze*ri*ne yü*rür; 10 gün sü*ren sa*vaşı Mo*ğol*lar ka*za*nır. Bu kez Se*vinç Han, hi*le*ye baş vu*rur: Ça*dır*la*rını kal*dı*rıp koş*ma*ya baş*lar; Mo*ğol*lar oyu*na ge*lir, on*la*rın pe*şi*ne dü*şer. Pu*su da*ha ön*ce*den ku*rul*muş*tur; ya*pı*lan çar*pış*ma*da bu kez Mo*ğol*lar ye*nik dü*şer: Tüm ye*tiş*kin*ler kı*lıç*tan ge*çi*ri*lir; ço*cuk*lar tut*sak alı*nır. İl Han’ın en kü*çük ço*cuğu Kı*yan ha*yat*ta kal*mış*tır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ba*şı*boş hay*van*ları da top*la*ya*rak ka*çar*lar. Kar*la kaplı bir yo*lu iz*le*ye*rek ve*rim*li ye*şil bir alan bu*lup ora*ya yer*le*şir*ler. Ve yer*leş*tik*leri ye*re Er*ge*ne*kon adını ve*rir*ler. 400 yıl bu*ra*da ço*ğa*lır*lar. Sığ*ma*yın*ca göç*me*ye ka*rar ve*rir*ler. Bir çı*kış yo*lu arar*lar, an*cak bu*la*maz*lar. Der*ken bir de*mir*ci ge*lir; dağ*da bir de*mir ma*de*ni bu*lun*du*ğu*nu, eri*ti*lir*se çı*kış yo*lu açı*la*bi*le*ce*ği*ni be*lir*tir. De*mir*ci*nin öne*ri*si*ne uyu*lur; da*ğın çev*re*si*ne ye*te*ri ka*dar odun-kö*mür yı*ğı*lır; 70 kö*rük*le can*lan*dı*rı*la*rak dağ ate*şe ve*ri*lir; dağ eri*yin*ce çı*kış tü*ne*li açı*lır. Mo*ğol*lar, Er*ge*ne*kon’dan kur*tu*lur ve ye*ni*den do*ğuş ger*çek*le*şir (21 Mart). [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Zerdüştî zeminde ışık, do*ğa*da*ki gi*zil nes*nel*li*ğin açı*ğa çık*mış bi*çi*mi*dir. İnanç*ta bu bi*çim, Ahu*ra*maz*da ya da O’nun kut*sal ru*hu Spen*ta-Ma*in*yu ola*rak kim*lik*len*di*ril*miş*tir. Ay*nı kim*lik*len*dir*me Mit*hra*izm’de Mit*hra için ge*çer*li*dir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]De*mek ki Zer*düşt*lük’te Ahu*ra*maz*da, Mit*hra*izm’de Mit*hra, do*ğa*nın ilk ço*cuk*la*rı*dır. İnanç*ta bu ço*cuk*la*rın se*rü*ve*ni, gi*zil nes*nel*li*ğin var*laş*ma*sı*na en*gel du*rum*da bu*lu*nan güç*ler*le sa*va*şı bi*çi*min*de an*la*tı*lır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Işık do*nun*da*ki bu ço*cuk, 21 Mart’a yak*la*şı*lır*ken ön*ce ha*va*yı, ar*dın*dan su*yu, top*ra*ğı, bit*ki*yi ve hay*va*nı döl*ler: Ha*va*nın döl*len*me*siy*le ha*va ateş olur; su, top*rak, cev*her, bit*ki ve hay*van ge*be ka*lır; 21 Mart’ta do*ğum ger*çek*le*şir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]New*roz gü*nü, ateş*ler ya*kı*lır ve üze*rin*den at*la*nır: Bu do*ğa*nın do*ğur*ma gü*cü ola*rak al*gı*la*nan ve her şe*yin var*laş*ma ne*de*ni olan ate*şin, ışı*ğın, bu*nun kim*lik*len*di*ril*miş bi*çi*mi olan Ahu*ra*maz*da’nın kut*san*ma*sı*dır; kut*sa*na*rak ateş*le, ışık*la yı*kan*ma*dır; yı*ka*na*rak gü*nah*lar*dan, olum*suz*luk*lar*dan arın*ma*dır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Geç*miş*te Mit*hra ta*pı*mı*nın ege*men ol*du*ğu top*rak*lar*da, bo*ğa kur*ban edi*le*rek ev*re*nin var*lı*ğa ge*li*şi, ya*ni do*ğa*nın do*ğu*mu kut*sa*nır*dı: Bo*ğa*nın ka*nı, ya*şam su*yu ola*rak inan*ca ta*şı*nır ve su, ha*o*ma ya da şa*rap*la tem*sil edi*lir*di. Bo*ğa*nın eti ise ya*şam yi*ye*ce*ği ola*rak inan*ca ta*şı*nır ve ek*mek*le tem*sil edi*lir*di. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bir taht üs*tün*de Ba*bil’e gö*tü*rü*len Kral Cem*şid’in yü*zü o ka*dar par*lar ki halk O’nu Gü*neş’e ben*ze*tir ve -Gök*te iki Gü*neş gö*rün*dü!, der*ler. Ve Bu*gün ye*ni bir gün*dür an*la*mı*na ge*len new*roz söz*cü*ğü*nü kul*la*nır*lar. Bu olay, iz*le*yen dö*nem*de tak*vi*me bağ*la*nır; her yıl za*fer ve ba*har bay*ra*mı ola*rak kut*lan*ma*ya baş*la*nır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]De*mir*ci Ka*wa, Cem*şid’in Ba*bil’i ele ge*çir*me*sin*den bu ya*na kut*la*na*ge*len za*fer ve ba*har bay*ra*mın*dan ya*rar*la*nır. Bay*ram için top*la*nan hal*kı dağ*la*ra çı*ka*rır ve ateş*ler yak*tı*ra*rak is*ya*nı baş*la*tır. Za*man*la new*roz bay*ra*mı ile baş*kal*dı*rı ola*yı bü*tün*le*şir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Söy*len*ce*ye gö*re, Med Kra*lı Fe*ri*dun’un ba*ba*sı Abi*din, bir ars*lan tu*za*ğı*na dü*şü*rü*le*rek ya*ka*la*nır ve bey*ni, Za*lim Dah*hâk’ın yı*lan*la*rı*na ye*di*ri*lir. Çün*kü Za*lim Dah*hâk’ın omu*zun*da iki ka*ra yı*lan var*dır ve her bi*ri her gün, bi*rer in*san bey*ni yi*ye*rek ya*şa*mak du*ru*mun*da*dır. İn*saf*lı ki*şi*ler, 17 oğ*lu*nun be*yin*le*ri Dah*hâk’ın yı*lan*la*rı*na ye*di*ri*len ço*cuk*la*rın ba*ba*sı De*mir*ci Ka*wa’yı kur*tar*mak için ha*re*ke*te ge*çer. 18. oğ*lu*nun bey*ni di*ye bir hay*va*nın bey*ni*ni Za*lim Dah*hâk’a su*nar*lar. De*mir*ci Ka*wa, dağ*la*ra çı*kar; Med hal*kı*nı çev*re*sin*de top*lar ve 18. oğ*lu*nu kur*tar*mak için Za*lim Dah*hâk’ın sa*ra*yı*nı ba*sar. Sa*ray*dan çık*tık*tan son*ra ok*sit*len*me*ye bağ*lı ola*rak olu*şan sa*rı, ye*şil, kır*mı*zı renkli de*ri ön*lü*ğü*nü bay*rak gi*bi kul*la*na*rak is*ya*nı za*fer*le so*nuç*lan*dı*rır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]De*mir*ci Ka*wa’nın bay*rak ola*rak kul*lan*dı*ğı de*ri ön*lük, sa*vaş*tan son*ra İran’a gö*tü*rü*lür ve kut*sal bir anı ola*rak sak*la*nır. Her yıl kut*la*nan new*roz tö*ren*le*rin*de kral*lar ta*ra*fın*dan bu ön*lük üze*ri*ne mü*cev*her*ler ta*kı*lır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İs*la*mi*yet İran’a ya*yı*lın*ca, de*ri bay*rak ha*li*fe*ye gö*tü*rü*lür. Üze*rin*de*ki mü*cev*her*ler ga*ni*met ola*rak alı*nır; bay*rak ola*rak kul*la*nı*lan de*ri ön*lük ya*kı*lır. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Yukarıda anlatılan ve kutsal olanla ilişkilendirilen olaylar nedeniyle nevruz ya da newrozda mezarlıklar ziyaret edilir; Hakk’a yürüyenlerle konuşulur; onlara neler olup bittiği anlatılır; bir istekleri olup olmadığı sorulur. Daha sonra güniçinde doğaya çıkılır; doğaya teşekkür edilir; doğanın kucağında doğayla birlikte eğlenilir. Gün gecesine kapanıp akşam olduğunda nevruz cemi tutulur; cemde doğanın doğum öyküsü anlatılır. Nevruza ya da newroza yüklenen yeni anlamlar seslendirilir. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hem sabah, hem güniçinde, hem de akşamları cem tutulduğunda nevruz ya da newroz gülbangı okunur: [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]-Bismişah!... Allah Allah!... [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ruhsat verdiğin için cümle varlık gebe kaldı Tanrım. Işık oldun havaya düştün hava, suya düştün su, toprağa düştün toprak ateş aldı; her yer ateş oldu. Kışın çocukları bugün destur aldı: Doğa doğurdu; biz yaşarken doğurduk, Hakk’a yürüyenlerimiz yeni bedenlere taşınarak yeniden dünyaya geldi. Hepimiz, her şey bereket oldu. Bereketi-bereketimizi hakça paylaşalım. Cümle varlığın doğum gününü kutlayalım. Mezarlıklarımızı ziyaret edelim: Yeni bedenlerde dirilememiş, beden beden diye çığrışan Hakk’a yürümüş canlarımızın feryatlarına kulak verelim; oları doğuma hazırlayalım. Dağların-taşların, suların-bulutların hatırcığın soralım. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hizmet pirlerimizin himmetleri üzerimizde olsun, doğuran doğanın olanaklarından yararlanmada bizlere yardımcı olsun. Sıcak Hızır günlerinde, bereket hasadında Pirimiz Hünkârımız Hace Bektaş Veli ihsanını bizlerden esirgemesin. [FONT=Arial][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gerçek erenler demine Hû! Eyvallah! alıntı [/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT]