HACI BEKTAŞ VELİ Alevi - Bektaşi'lerin âHünkârâ diye andığı Hacı Bektaş Veli 13. yüzyılda yaşamıştır. Doğum tarihinin 1209 ölüm tarihinin ise 1271 olduğu kesinleşmiş gibidir. Ailesi, Türkmenistan´ın Horasan bölgesindendir. Babası İbrahim Sani, annesi ise ünlü bilgin Nişabur´ lu Ahmet Amil´ in kızı Hatem Hatun´ dur. Geleneklere göre soyu, İmam Musa Kâzım´a ulaşır. Bu soy ağacında, değişik kaynaklarda değişik kişilerin adları geçmektedir. Tarikat zinciri de Lokman perende´ den başlayıp Ahmet Yesevi ile devam eder; araya önemli düşünürler girdikten sonra, Cüneydi Bağdadi, Sırrı Sakati, Marufi Kerhi, Davudi Tai, Habibi Acemi, Hasan Basri kanalıyla imamların başı Hz. Ali´ye varır. HACI BEKTAŞİ VELİ HAZRETLERİNİN SOY ZİNCİRİ 1- Seyid Muhammed Hacı Bektaşi Veli 2- Babası, Seyid İbrahim Sani. 3- â Seyid Musa 4- â Seyid İshak. 5- â Seyid Muhammed. 6- â Seyid İbrahim. 7- â Seyid Hasan. 8- â Seyid İbrahim. 9- â Seyid Mehdi. 10- â Seyid Muhammed. 11- â Seyid Hasan. 12- â Seyid İbrahim El Mücap. 13- â İmam Musa´i Kazım. 14- â İmam Caferi Sadık. 15- â İmam Muhammed Bakır. 16- â İmam Zeynel Abidin. 17- â İmam Hüseyin. 18- â İmam Ali El Mürteza. İmam Zeynel Abidi´ nin karısı, İmam Muhammet Bakır´ın annesi İmam Hasan´ın kızı Fatıma dır. İki nurda bur da birleşiyor. Dedeleri Hz. Muhammet Mustafa dır. İmam Musa Kazım, Bağdat´ ta Harun Reşit´ in emri ile katledilmesinden sonra Oğlu İmam Ali Rıza önce Mekke´ye sonra Horasan´a ikinci oğlu İbrahim El Mücap´ ta Nişabur´ a göçerek, Türkler arasında yaşadılar. Türklerden kız almak ile soylarını devam ettirdiler. Hacı Bektaşi Veli, çocukluk döneminde, 1167 yılında ölen Hoca Ahmet Yesevi´ nin Ardası ( Halifesi ) olan Lokman Perende´ den ders almıştır. Yaygın kanıya göre ailesi moğollar´ ın Türkmenistan´a saldırmaları sırasında batıya kaçan Türk boylarıyla birlikte tahminen 1221 â 1225 yılları arasında Anadolu´ya gelmiştir. VELİ SIFATLI PİR Hacı Bektaş Veli´ nin adındaki ( Türkçe söylenişi; Veli Hacı Bektaş ) veli unvanı önemlidir. Alevi felsefesindeki velayet yükünü taşımakla yükümlü en ulu kişiye verilen bu unvan Aleviler arasında iki kişilik için kullanılmıştır. Birincisi Hacı Bektaş, ikincisi de Safevi yolunda olan Şah İbrahim. Velilik Alevilere ve Alevi felsefesine özgü bir yoldur. Hacı Bektaş´ ın, ana baba tarafından Arap olmadığı ortadır. Onun Türkler arasında, Türk kültürü ile yetiştiği gerek yaşantısından, gerek düşüncelerinden anlaşılıyor. Buna karşın Hacı Bektaş´ ın soyunun İmam Ali´ ye çıkartılması gerçekte İmam Ali´ nin manevi mirasına sahip çıkmaktan kaynaklanır. Hacı Bektaş´ a Veli unvanının verilmesi de işte buradan kaynaklanır. Hacı Bektaş yaşadığı dönemde Anadolu da âserçeşmeâ pınarların başı (asıl kaynak) olarak görülmüştür. Buda Veliliktir. HACI BEKTAŞ - YUNUS EMRE Sivrihisar´ın güneyinde Sarıgök derler, bir köy vardı. O köyde doğmuş Yunus Emre adlı biri vardı. Bu erin mezarı da gene doğduğu yere yakındır. Yunus ekincilikle geçinir, Yoksul bir adamdı. Bir yıl kıtlık olmuştu ekin bitmemişti Hacı Bektaş âın vasfını oda duymuştu. â gideyim, biraz bir şey isteyeyim dedi. Bir öküze alıç yükledi vara, vara Karaöyükâ geldi. Hünkar´aâ âyoksul bir adamın bir şey alamadım yemişimi alın, karşılığını lütfedin ehlimle, ayalimle aşkınıza yiyeyimâ dedi. Hünkar emretti alıcı yediler, bir iki gün sonra Yunus memleketine dönmeyi kararlaştırdı. Hünkar bir derviş gönderdi â sorun buğday mı verelim nefes mi?â dedi. Yunus!a sordular â ben nefesi ne yapayım bana buğday gerekâ dedi bunun üzerine öküzüne buğday yüklediler, yola düştü. Fakat köyün aşağısına gelince, hamamın öte yanındaki yokuşu çıkar çıkmaz, â ne olmayacak iş ettim benâ dedi. â Vilayet erine vardım, bana nasip sundu nefes verdi, kabul etmedim. Verilen buğday bir kaç gün yenir biter. Bu yüzden o nasiplerden mahrum kaldım. Döneyim, tekrar varayım belki gene himmet eder.â Bu fikirle dönüp tekrar tekkeye geldi. Buğdayı indirdi, â Erenler, bana himmet ettiği nasibi versin, buğday gerekmez banaâ dedi. Halifeler, gidip Hünkar´ a bildirdiler. Hünkar âo iş bundan böyle olmaz o kilidin anahtarını Tapduk Emre´ye sunduk. Ona gitsin nasibini alsınâ dedi. Hünkar´ ın sözünü Yunus Emre âye söylediler O da Tapduk Emre´ye gitti, Hünkar´ın selamını söyledi, olanı biteni anlattı. Taptuk; selamı aldı, âSafa geldin, kademler getirdin, halin bize malum oldu, hizmet et,emek ver, nasibini alâ dedi. Yunus, Tapduk Emre´nin tekkesine odun çeker, arkasıyla getirdi.Yaş ağaç kesmez, eğri odun getirmezdi. Kırk yıl hizmet etti. Günün birinde Tapduk Emre´ye bir neşe geldi, hallendi.Meclisinde, Yunus-ı Gûyende adlı bir şair vardı, ona â söyleâ dedi. O, mırın kırın etti, söylemedi. Tapduk, â Yunus, sohbet, şevkimiz var, işitelim.â Yunus gene söylemedi. Bu sefer Tapduk Yunus Emre´ ye dödü, â Hünkar´ın nefesi yerine geldi vakit tamam oldu, o hazinenin kilidini açtık nasibini verdik, hadi söyleâ dedi. Hemen Yunus Emre´nin gözünden perde kalktı, söylemeye başladı. Söylediği nefesler, büyük bir divan oldu. kaynak garipdede türbesi