MADIMAKA RAMAK KALA TARTIŞMASI Aksiyon Dergisi, son sayısında, Ergenekon operasyonları kapsamında gündeme gelen Sivas'ta yeni bir "Madımak"a ramak kaldığı yönündeki iddialarını ve Ergenekon'un Sivas'ı neden "seçtiği" sorusunu kapağına taşıdı. Aksiyon Dergisi, son sayısında, Ergenekon operasyonları kapsamında gündeme gelen Sivas'ta yeni bir "Madımak"a ramak kaldığı yönündeki iddialarını ve Ergenekon'un Sivas'ı neden "seçtiği" sorusunu kapağına taşıdı. "Neden Sivas?" başlıklı yazıda, Sivas'lı Ersin Gönenci'nin Ergenekon'un 10. dalga operasyonunda, Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin'le aynı gün gözaltına alınarak tutuklanmasının ardından gündeme gelen bir suikast planının, Sivas'ın bir kez daha, 37 aydının yakılarak öldürüldüğü 2 Temmuz olayları ayarında bir "komplo" ile karşı karşıya bırakıldığına işaret ettiği ileri sürüldü. Kentin Ermeni cematinden Minas Durmaz Güler'e yönelik olup güvenlik güçlerinin de birkaç ay öncesinden gelişmeleri takibe aldığı ileri sürülen suikast planının, Sivas'ı sık sık ziyaret ettiği öne sürülen İbrahim Şahin tarafından tasarlandığı ve Ersin Gönenci ile ülkücü ilişkiler ağındaki kişilerce yerine getirileceği basına yansıtılmıştı. Sivas'ın milliyetçi ve dinci toplumsal dokusunun görmezden gelindiği, dahası, bu dokunun aklanması hedefiyle İbrahim Şahin'in kentteki etkisinin abartıldığı ve Ergenekon davasına omuz verme niyetiyle hazırlandığı anlaşılan Aksiyon dosyasında ise, Ergenekon tutuklusu İbrahim Şahin ve kentteki uzantılarının yol açabileceği olayları "açığa çıkarmak" için çeşitli tanıklıklara başvurulduğu gözlendi. "Madımak'ın çekirdek kadrosu bilinmiyor" "Madımak olayları ile yaftalanan Sivas, birçok kişi tarafından bugün katilleri içinden çıkartan bir şehir olarak biliniyor. Bu olaylarda 37 kişi yaşamını yitirmişti. Provokasyon iddiaları her daim gündeme geldi. Ancak olay aydınlatılamadı" ifadesinin yer aldığı yazıda, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Metin Erol'un, "Madımak olaylarında halkı sokağa çeken çekirdek kadronun nereden geldiğinin hâlâ bilinmediği, Türkiye'nin Batı nezdinde güç durumda bırakılarak Avrupa'dan koparılmak istendiği, suikast planlarının ardında da bu zihniyetteki kişilerin olduğu" şeklindeki görüşlerine de yer verildi. "Sivas provokasyonların merkezi" Yazıda ortaya atılan Sivas'ın kimler tarafından ve neden karıştırılmak istendiği sorularına, bir, Ersin Gönenci'nin, dinci ve milliyetçileri tenzih ederek, İbrahim Şahin'in yetiştirmesi olduğuna kanıt teşkil etmesi amacıyla toplandığı apaçık sırıtan bir yığın hikaye, iki, kentin milliyetçisi ve "alevisi" ile görüşmeler yoluyla yanıtlar verilmiş... Kısacası, haberin iki yazarı, "aklıselim sahibi Sivaslılar"ın sorması gereken soruları kendileri sorarak ve bu soruları istedikleri yanıtları alabileceklerine sorarak, kendileri çalıp kendileri oynamış... Yazıda nitelendiği haliyle, "Alevi-Sünni, Türk-Ermeni, Hanefi-Şafi gibi birçok farklı kimliğe sahip insanın yaşadığı" Sivas'ın, Türkiye'de provokasyonların merkezi haline getirilmek istenen birkaç yerden biri olduğunu peşinen belirten yazarlar, İbrahim Şahin ve Ersin Gönenci'nin kentin yalnızca 200 kişiden oluşan "etkisiz" Ermeni cemaatine mensup Minas Durmaz Güler'e yönelik suikast planlarının, "kentin bu kültürel zenginliğini düşmanlığa çevirmek için tertiplenen son oyun" olduğunu belirtiyorlar. İbrahim Şahin'in, ses getirecek önemli olaylar tertipleyeceği merkez olarak Sivas'ı seçtiği, örgütlenmeyi sağlamak için yaklaşık 6 ay Sivas'ta kaldığı, irtibatta olduğu kişilerin "ulusalcılar"a yakın isimler olduğu belirtilen yazıda, Şahin'in Sivas'taki "üssü"nde yalnızca Sivaslıların değil, Kayseri, Malatya, Erzincan, Tokat, Yozgat, Erzurum ve Maraş gibi şehirlerden gelenlerin de eğitim aldığı, bu şehirlerin, 12 Eylül öncesinde ve sonrasında, "etnik ve dinsel temelli trajedilerin merkez üsleri yapılmak istendiği" belirtiliyor. Her taşın altında Ergenekon buluyorlar... İbrahim Şahin'in, Ersin Gönenci'yle ve Sivas Ülkü Ocakları eski Başkanı Oğuz Bulut'la arasındaki ilişkileri uzun uzun aktaran yazıda, kentin polisinin ifade ve anılarına da sık sık başvurulduğu anlaşılan pek çok olaydan bahsediliyor. Sivas'ın aslında "ülkücü gençler" ve "bazı radikal Aleviler" üzerinden karıştırılmak istendiği, Sivas'ta görev yapan bir yetkilinin, "Sivas'ı birkaç kez ipten aldık!" diyerek tedirginliklerini dile getirdiği belirtiliyor. Aksiyon yazısında, Ersin Gönenci'ye bağlı 13 kişiden oluşan bir ekibin her türlü olayda ortaya çıktığı, Sivas'ta bir değil, üç Ermeni vatandaşın öldürüleceği, suikastların sadece Ermenilerle sınırlı kalmayarak, tam da Ergenekon operasyonunun yapıldığı gün, Cumhuriyet Üniversitesi'nde okuyan iki öğrenciyi PKK'lı oldukları gerekçesiyle 'indirecekleri' ve bu olayın da 27 bin mevcuda sahip üniversitede okuyan öğrencilerin önemli bir kısmı Doğu ve Güneydoğu kökenli olması nedeniyle üniversiteyi karıştırmaya yeteceği yönünde kaynağı belirtilmeyen iddialar da yer aldı. Yazıda ayrıca, Türkiye'nin her yerinde benzerleri ile karşılaşılan faşist saldırıların yeniymiş gibi gösterildiği, kentin dinci-faşist tabanın görmezden gelinmeye ve olayların tümünün "Ergenekon"a bağlanmaya çalışıldığı böylesi pek çok örnekle karşılaşmak mümkün... "Ah bu Aleviler yok mu..." Aksiyon'un Alevileri hedef tahtasına yerleştirdiği bir bölümde de şu iddialar yer buluyor: "Sivas'ı karıştırmak isteyenler boş durmuyor. 2006'daki 2 Temmuz etkinliklerinde özellikle Avrupa'dan gelen ve Ali'siz Aleviliğin öncüsü yapan Alevi grupların tahrikler yaptığı kayıtlara geçiyor. Aleviler, merkezin dışındaki Seyrantepe Mahallesi'nden Madımak Oteli'ne doğru yürümeyi planlıyor. Birtakım provokatörler bu kortejde bulunarak kalabalığı ve çevrede bulunan vatandaşları provoke etmeye çalışıyor. Bu çabalar akabinde çevreden sataşmalar başlıyor. Ancak emniyet bu olayı hemen sonlandırıyor ve Sivas'ı büyük bir tehlikeden kurtarıyor. Zira 10 bin kişinin mahalleler arasında sloganlar atarak yürümesi yeni bir Sivas olayını başlatacaktı. Avrupa uzantılı Alevi gruplarının organize ettiği olay yatıştırıldı ve kutlamalar güvenlik çerçevesinde sürdürüldü." "Sol şehrin dokusu ile oynamak istiyor!" Sivas'ta gündeme sürekli olarak ülkücüler ve Aleviler gelse de "diğer bazı örgütler"in de boş durmadığı yazılan haberin, sola ayrılan son bölümün de ise, "aslında bunların şehrin dokusu ile oynamak istedikleri ciddi bir takibat sonucu ortaya çıkarılıyor" deniliyor. Çeşitli sol hareket ve örgütlere ilişkin olaylardan bahsedilip hedef gösterilerek, Sivas Emniyeti'nin solu "daha doğmadan öldürdüğü" söyleniyor.
"12 Milyon Çocuğa Düşmanlık Öğreten 1915 Belgeselini Geri Çekin Eğitim-Sen, bakanlığın "ilköğretim okullarında gösterilsin" dediği "Sarı Gelin" filmini yargıya taşıyacak. Sendikadan Kılıç "Düşman bir kuşak yaratılıyor. Bu belgesel çocuklara nefret etmeyi öğretiyor"; Tarih Vakfı "Belgesel değil, propaganda. İnsan hakları ihlali" dedi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), "Sarı Gelin: Ermeni Sorununun İçyüzü" belgeselinin ilköğretim okullarında gösterilmesinden derhal vazgeçilmesini istiyor. bianet'in görüştüğü Sendika Başkanı Zübeyde Kılıç, belgeselle ilgili raporlarını bu hafta sonuna kadar bitirip kamuoyuyla paylaşmaya hazırlandıklarını, belgeselin gösteriminin durdurulması için konuyu yargıya taşıyabileceklerini söyledi. Tarih Vakfı: Belgesel değil, propaganda Eğitimde insan hakları üzerine çalışmalar yapan Tarih Vakfı'ysa, filmin belgesel değil, propaganda olduğunu, temel insan haklarını ihlal ettiğini açıkladı; Milli Eğitim Bakanlığı'nın gösterimi durdurmasını istedi. Kılıç: Düşmanlık besleyen kuşak yetiştiriliyor Kılıç'a göre, Genelkurmay Başkanlığı'nın hazırladığı altı bölümlük film, 12 milyon çocuğa, Ermenilerden ve farklı olanlardan nefret etmeyi öğretiyor. Bu belgeselin bütün ilköğretim okullarında gösterilmesiyle "düşmanlık besleyen bir kuşak yaratmak" demek. MEB: İzlettirin, rapor gönderin MEB'in İl Müdürlükleri eliyle ilköğretim okullarına gönderdiği genelge, DVD'lerin okullarda öğrencilere "uygun görülen saatlerde izlettirilmesini", sonuç raporlarının 2 Mart'a kadar "ikinci bir yazışma ve telefona mahal verilmeden" gönderilmesini istiyor. "İzleyen çocukların düşmanlık beslememesi mümkün değil" Kılıç, bu filmin 6-14 yaş arası yaklaşık 12 milyon çocuğa gösterilmesinin yaratacağı pedagojik sorunlara değiniyor: "O yaştaki çocuklar bilgiyi üzerinde yorum yapmadan alabilecek, anlatılanı doğru kabul edebilecek, belleklerine yerleştirecek ve bunlar üzerinden davranış geliştirecek durumda. İzleyen çocuğun Ermenilere düşmanlık beslememesi mümkün değil. "Ermeni çocuklar da bu filmden sonra dışlanma, ayrımcılığa uğrama hissine kapılabilir. Tepki alabileceği kaygısıyla kimliğini gizlemeye yönelebilir." Yaraları sarmak yerine... Kılıç, yapılması gerekenin 1915'in, 6-7 Eylül olaylarının yaralarını sarmayı, olumsuzlukları ortadan kaldıracak davranışları amaçlayacak bir eğitim olduğunu söylüyor. "Oysa bu film, çatışmayı körüklüyor. Yalnızca Ermenilere değil, 'farklı olana' yönelik kin ve nefreti de körükleyebilir." Tarih Vakfı da sorunun bu yönüne dikkat çekiyor: "Bu belgesel toplumda zaten var olan 'Ermeni düşmanlığını' ve ayrımcılığı körükleyen diliyle kin ve nefret tohumları saçıyor. Bizden olmayana karşı gösterilen düşmanca tavırların 'haklı gerekçeleri', bu belgesellerde ileri sürülen, seçilmiş, yönlendirici, sözde argümanlar aracılığıyla inşa edilmektedir. Filmi izleyen küçükler, öğrenciler, ileri sürülen iddiaları saf bir gerçeklik olarak algılayacaklardır. "Zedelenmiş çocuk beyinleri toplumsal barışa engel" "Tüm bu çocuklar ve onların aileleri bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşlarıdır. MEB'den, bütün bu hassasiyetleri dikkate alan uygulamalarla gündeme gelmesi beklenir. Güven ortamı ancak bu tarz bir vatandaşlık anlayışına uygun eğitim pratikleri ile yaratılabilir. Toplumsal barışın inşa edilmesi ancak böyle mümkün olabilir. Zedelenmiş çocuk beyinleri toplumsal barışın kurulması önünde engel oluşturur."
HANGİSİ DOĞRU&? Hacıbektaş Belediye Başkanı Sn. Ali Rıza Salmanpakoğlu 5 yıllık belediye başkanlığı döneminde yaptıklarını anlatan bir kitapcık hazırlamış. Söz konusu kitapcıkta Sn. Salmanpakoğlu Hacıbektaş ilcesinde yaptıkları çalışmalarıbir bir sıralamıştı gecen günlerde Nevşehir Seçim Mitingini Gerçekleştiren AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'da Nevşehir iline ilişkin yaptıkları yatırımları anlattı. Bu manada kim haklı kim ne yapmış nasıl yapmışın açıkca ortaya koyan bu listeyi incelemeniz gerçekten çok önemli. HANGİSİ DOĞRU?? KİMİ KANDIRIYORLAR?! HACIBEKTAŞ BELEDİYESİ İCRAATLARIMIZ MART 2004 ? ARALIK 2008 *BİLİM VE KÜLTÜRÜN MERKEZİ HACIBEKTAŞ ÜNİVERSİTE İSTİYOR - Hacıbektaş?ı bilim ve kültür merkezi olma sürecini başlattık. - Çağdaş üniversite kenti haline gelen temiz, aydın bir Hacıbektaş için kolları sıvadık. *MESLEK YÜKSEK OKULU İLK ADIM OLDU - 2004 yılında Gazi Üniversitesi?ne bağlı olarak ?Hacıbektaş Veli Meslek Yüksek Okulu? açıldı. - 2007?de Meslek Yüksek Okulu Nevşehir Üniversitesi?ne bağlandı, ikinci öğretimde başlatıldı. 2008 ders yılında öğrenci sayısı 700?e yükseldi. - Rektörlüğe yaptığımız öneriyle iki branşın daha açılması gündemde kabul görürse öğrenci sayısı 1000?e ulaşacak. *GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ AÇILIYOR - Nevşehir Üniversitesi?ne bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi kararı uzun çalışmalarımız sonunda çıktı. - Fakültenin Hacıbektaş?a açılma kararı heyecan yarattı. - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği?nce yapılacak olan Fakülte binasının yapılmasına Mart 2009?da başlanacaktır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat HİSARCIKLIOĞLU?na teşekkür ederiz. BAŞBAKAN NEVŞEHİRDE TOPLU AÇILIŞLAR YAPTI Başbakan Erdoğan, Nevşehir'de, yapımı tamamlanan 16 merkezin toplu açılış törenlerini, Valilik önünde oluşturulan alandan gerçekleştirdi. Başbakan Erdoğan, Nevşehir Üniversitesi, Ali ve Meliha Dirikoç Mimarlık, Mühendislik Fakültesi binası, Ali ve Meliha Dirikoç Güzel Sanatlar Fakültesi binası, Vefa Küçük Sağlık Yüksekokulu binası, Erol ve Sabahat Toksöz Ürgüp Meslek Yüksekokulu binası, Erol Toksöz Ürgüp Yükseköğrenim Öğrenci Yurdu binası, Hacıbektaş TOKİ konutları (490 konut, iş merkezi, ilköğretim okulu), Nevşehir- Ürgüp bölünmüş yolu, Kayseri- Ankara yoluyla Kozaklı karayolu, Kozaklı Fizik Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi, Kozaklı Belediyesi Sosyal Konutları (132 adet), Tuzköy Afet Konutları (245 konu, 10 işyeri, sağlık ocağı, ilköğretim okulu), Acıgöl Emniyet Müdürlüğü binası, Nevşehir Endüstri Meslek Lisesi Ek Binası, Ürgüp Halk Eğitim merkezi ve Nevşehir Lisesi Spor Salonu'nun açılışlarını toplu olarak açtı. (dha)
Çatlı'nın kızlarına dalan bursu Bedrettin Dalan'ın, Abdullah Çatlı'nın iki kızını burslu okuttuğu ortaya çıktı. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile eski emniyet müdürü Adil Serdar Saçan'ı makam odasında buluşturan Yeditepe Üniversitesi'nin sahibi Bedrettin Dalan'ın, Abdullah Çatlı'nın iki kızını burslu okuttuğu ortaya çıktı. Dalan, Susurluk'tan önce Çatlı'yı da yakından tanıyordu.. Ergenekon soruşturmasının firari şüphelisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Bedrettin Dalan, Yeni Şafak'ın haberine göre Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın kızlarını İstek Vakfı'na bağlı okullarda burslu okuttu. Dalan, Çatlı'nın küçük kızı Selcen'i masraflarını karşılayarak kendisine ait kolejde okuturken, büyük kızı Gökçen'e de özel bursu ile Yeditepe Üniversitesi'nde master imkanı tanıdı. YEDİTEPE'DE MASTER Abdullah Çatlı, 3 Kasım 1996'daki Susurluk kazasında Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve Gonca Us'la birlikte hayatını kaybettiğinde büyük kızı Gökçen 21, küçük kızı Selcen de 16 yaşındaydı. Abla Gökçen Çatlı, babasının sık sık 'görev' için gittiği Fransa'nın başkenti Paris'e bağlı Poitiers'de ilkokulu bitirdi. Gökçen Çatlı ilkokulun ardından Türkiye'ye dönerek İstanbul Saint Benoit Fransız Koleji'ne gitti. Gökçen Çatlı daha sonra İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü'nde lisansını tamamlayarak Ergenekon firarisi Bedrettin Dalan'ın burs verdiği Yeditepe Üniversitesi'ni tercih etti. Yeditepe Üniversitesi'nin Sosyal Antropoloji bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamlayan Gökçen Çatlı, 'uluslararası ilişkiler ve siyaset' üzerine doktora yapmayı planlıyor. Çatlı'nın aynı okulda eğitimine devam edeceği öğrenildi. İSTEK KOLEJİ'NDEN MEZUN Abdullah Çatlı'nın küçük kızı Selcen ise babası 1996'daki Susurluk kazasında vefat ettiğinde Bedrettin Dalan'ın vakıf okulunda lise ikinci sınıfta eğitim görüyordu. Selcen Çatlı, Dalan'ın verdiği bursla lise eğitimini tamamlayarak, Beykent Üniversitesi'ne kaydoldu. Radyo Televizyon Sinema bölümünü bitiren Selcen Çatlı daha sonra bir dersanede İngilizce öğretmeni olarak çalışmaya başladı. SAÇAN'IN ÇOCUĞU DA YEDİTEPE'DE OKUYOR Bugün Ergenekon'da yargılanan Veli Küçük ile dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ı barıştırmak için makam odasında buluşturan Bedrettin Dalan'ın, Abdullah Çatlı'nın kızlarına burs vermesi, Susurluk kazasından çok önce Çatlı'yı da tanıdığını ortaya koydu. Ergenekon sanığı Adil Serdar Saçan'ın çocuğu da Yeditepe Ünevirsitesi'nde eğitim görüyor. 100 KİŞİLİK LİSTE İLİŞKİLERİ ÇÖZECEK Yeni Şafak muhabirinin ?Veli Küçük ile Adil Serdar Saçan'ı makam odanızda görüştürdünüz mü?? sorusu üzerine ABD'ye kaçan Bedrettin Dalan ergenekon soruşturmasının 10. dalgasında gözaltına alınamadı. Yeditepe Üniversitesi'nde saatlerce arama yapan polis, Dalan'ın kasasından 5 silah ve binlerce mermi ele geçirildi. Dalan'ın makam odasındaki bir kasada ise burs verdiği öğrenciler ile ailelerin isim listesi çıktı. İddiaya göre 100 kişilik listede Dalan'ın okullarında bedava okuttuğu üst rütbeli askerler, polis ve ünlü işadamlarının çocukları bulunuyordu. Savcılığın incelediği burs listesinden hareketle Dalan'ın Ergenekon içindeki ilişkilerini çözeceği belirtiliyor. Dalan polisin eline geçtiği için kendisini tedirgin eden burs listesiyle ilgili olarak bugüne kadar 7 bin öğrenciye burs verdiğini belirterek şunları söylemişti: ?Burslu öğrenciler arasında memurlar, öğretim görevlileri, subay çocukları, emniyet mensuplarının çocukları, yargı mensupları ve yetim çocukları var. Babası hapse konulmuş olanların çocukları da var.? HALA FİRARİ Ergenekon kapsamında gözaltına alınacağını öğrenince ABD'den bir TV kanalında canlı yayına katılan Dalan ?Haftaya geliyorum, polis beni havaalanından alsın? açıklaması yapmıştı. Önce eşinin sağlık sorunları nedeniyle Türkiye'ye dönemeyeceğini açıklayan Dalan daha sonra kendisine yapılan anjiyoyu bahene ederek dönüş tarihini erteledi. Habercem
Gökçek'ten MHP'ye göz dağı! Gökçek'ten MHP'ye mesaj: "Sizi Meclis'e ben soktum. Bana borcunuz var" Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Özge Özsağman'ın Habertürk'te hazırlayıp sunduğu '1 Gün' programında soruları yanıtladı. MHP konusunda sorulan soruya Gökçek, şu yanıtı verdi: "Sayın Murat Karayalçın bütün toplantılarında MHP'li aday Mansur Bey'i övüyor. Sonra dönüyor beni kötülüyor. O'nun amacı belli. Amacı sağ oyları parçalayarak seçimi kazanmak. Ben geçmişte MHP ile Refah Partisi arasındaki seçim ittifakını sağlayarak MHP'nin kabuğunu kırarak meclise girmesini sağladım. MHP'yi Meclis'e ben soktum. O yüzden MHP'li yöneticilerin bana borcu var. Benim sayemde Meclis'e girdiler. Benim de MHP'nin tabanına borcum var. 99 seçimlerinde ben yüzde 32 oy aldım. Yüzde 10'unu MHP tabanından aldım. MHP'liler bu seçimde de bana destek vermezlerse Karayalçın kazanır. İnanın ki CHP Ankara Büyükşehir'i alırsa oraya ne MHP'liler ne de AK Parti'liler girebilir." Habercem
Karadayı'nın yeni ses kasedi İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen kasette kime 'İmam kökenli adam' diyor İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen yeni ses kaydında, Dostlar Meclisi adlı bir yapılanmadan bahsediliyor. Kayıtta Erdoğan için 'İmam kökenli adam' deniliyor. Ortam dinlemeden elde edilen ses kayıtları video paylaşım sitelerinde yayınlanmaya devam ediyor. Yeni videoda Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın ses kaydı olduğu iddia edilen konuşmalar yer alıyor. Ses kaydı daha öncekiler gibi yazı ve fotoğraflarla desteklenerek bozuk bir imla ile yazılmış. İşte konuşmanın tamamı: ?Cumhurbaşkanı"na, Başbakan"a mektup yazarız ama bütün imzamızla beraber atar, 23 kişi ama her zaman herkes gelmiyor, bazen işi oluyor gelmiyor, kim varsa o toplantıda imzayı atar, ondan sonra yazılar yazılır gönderilir. Bakana 1 sefer gönderdik, 2 sefer, Cumhurbaşkanı"na ve Cumhurbaşkanı da çok mutlu oldu. Hatta ben bir telefon ettim, dedim ki, "böyle gönderdik", "aaa" dedi "hala masamın üzerinde duruyor", teşekkür etti ben de geldim arkadaşlara teşekkürü ilettim. Her yaz Haziran mayıs sonunda en son toplantı olur, o konuşmaları ben dinlerdim, banda alırdım, Dostlar Meclisi tatile girdi, 2 tane dostlar meclisi var, üst düzey şeyler var, çok değerli insanlar var.? DOSTLAR MECLİSİ ENCÜMEN-İ DANİŞ GİBİ ?Dostlar Meclisi aşağı yukarı Encümen-i Daniş gibi onun havasından tamamen farklı, fakat Encümün-i Daniş"te olan birkaç kişi de onların içerisinde. Mesela Sefa Reisoğlu, Mustafa Aysan eski Profesör, Milliyet"te yazısı çıkıyor. Ondan sonra Kurtul var, Kurtaran birkaç kişi var. Oğuz Gökmen, Oktay İşcan var, üç beş tane, Kemal var profesör eski doktorlardan. İki üç tane Prof. Var. Cumhuriyet"te yazı yazan Kemal Önen, Cumhuriyet"te yazı yazar, yani üst kademe hepsi üst kademe başkanlık yapmış, bilmem ne yapmış. Aşağı yukarı onlar da 20-25 kişi. O toplantıya gider onun da üyesiyim. Fakat ilk açılışta bunun bir özelliği var bunlar yemek yediriyor. İlk açılışta zengin bir adam var. Yani o şeyde eski Hürriyet gazetesini satan adam bunlar üst düzey iş adamı. Açılışı ben yapayım demiş, beytide yemek yiyelim orada yapalım, yukarıya aldılar, orada beydide benim davetli resmimi asmışlar. Özel salon var oraya asmışlar, getirdi gösterdi Paşam bunları asacağız diye, şimdi orada bir de kapanışında Kemal Önen Çamlıca"da yaptı. Normal toplantılar Baltalimanı"nda, Üniversitede, orada hem yemek yeriz hem de özel bir oda tahsis edilir. Hem konuşuruz hem de yemek yeriz.? ?Çankırı Vakfında mütevelli heyetindeydim, Mustafa Kemal Üniversitesi"nde akademik Konsey"de üyeyim, Encümen-i Daniş"te üyeyim, ondan sonra Dostlar Meclisi"ne üyeyim, orada birkaç eski şahıs var, yani orada 3 kişi var. Encümen-i Daniş çok disiplinlidir. Saat 1"de bir buçukta başlayacak dendi mi gong vurur gibi bir buçukta başlar.? Sabah gazetesinde yer alan "Encümen"i Daniş"te 367"yi konuşmadık haberi" Karadayı"nın fotoğrafı ve Sabah gazetesinin logosu birlikte gösterilerek konuşma aktarılıyor: 367 KONUSU KONUŞULDU ?İste Encümen-i Daniş elit bir tabaka, yani 28 kişi var, üst düzeyde adamlar hep şimdi orada hep şeyi bahsettiler, orada hocalar var ya Sefa Reisoğlu falan, 367 olur mu olmasın mı, yani nedir onu tartıştılar. Birinci oturum öyle geçti, oturumun sonunda 10 dakika vardı ben dedim söz alayım. Derim ki şimdi sizler bugün dedim, birinci oturumda hep şeyi bahsettik, bunlar oldu mu, olmadı mı? Bunları televizyonlardan izledik dedim. Bir kısım şeyden bahsetti, söyle bir kısım 367 olur diğeri de olmaz, onu dinlediğim zaman ona inanıyorum onu dinlediğim zaman ona inanıyorum. Esas bizim dedim düşünmemiz konuşmamız icab eden Demokrat Parti iktidarı kazandı, 14 Mayıs"ta Haziran 28"de Türkçe ezanı Arapçaya çevirdi, Demokrat Parti zamanında ondan sonra efendim bunları anlattım. Oradan başladım taa ileri doğru ondan sonra Necmettin Karaduman dedi maalesef bizlerin de suçları oldu dedi. Bizler de bu konuda çok hatalarımız oldu dedi, ben de kendisine teşekkür ederim hataları kabul etmek büyük bir şeydir, büyüklüktür. Sizlere teşekkür ediyorum dedim. Takdir Ediyorum. Haddim değil ama dedim, ondan sonra bu iktidarın yaptığı ettiğini anlattım.? İMAM KÖKENLİ ADAM ?Ondan sonra şeyden İstanbul Belediyesi"nden gelmiş imam kökenli adamın, oraya geçiyor imam, böyle şey olur mu?? Haber: Türk Time
Şemdin Sakık'ın sözlerine tırpan Şemdin Sakık'ın sözleri İnsan Hakları Komisyonunun'dan ?Uluslararası sıkıntı olur?? endişesiyle tırpanlandı. TBMM İnsan Hakları Komisyonunun Diyarbakır Cezaevinde yaptığı incelemeler sonucu hazırladığı rapor, ?Uluslararası sıkıntı olur?? endişesiyle tırpanlandı. Taslak raporda, bir dönem PKK?nın en önemli ismi olan Şemdin Sakık?ın ifadeleri de yer alıyordu. TBMM İnsan Hakları Komisyonu tarafından cezaevlerinde inceleme yapmak üzere oluşturulan alt komisyonun Diyarbakır E ve D tipi cezaevlerinde yaptığı incelemeler sonucunda hazırladığı rapor, ?Uluslararası sıkıntı olur? endişesiyle tırpanlandı. Taslak raporda, bir dönem PKK?nın en önemli ismi olan Şemdin Sakık?ın ifadeleri ve PKK?yı destekleyen ülkelerle bağlantılar yer alıyordu. Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde oluşturulan cezaevi alt komisyonu geçtiğimiz günlerde Diyarbakır D ve E cezaevlerini ziyaret etti. Komisyonun hazırladığı taslak raporda, 20 yılını PKK?da geçiren ?Parmaksız Zeki? kod adlı itirafçı Şemdin Sakık ile yapılan görüşmelere ilişkin bölüm, önemli bir yer tuttu. Ancak rapordan Sakık?ın bazı ifadeleri ve Ergenekon-PKK bağlantısı ve PKK?ya destek sağlayan ülkelerle ilgili bölümlerin çıkarılmasına karar verildi. Alt Komisyon Başkanı AKP Çorum Milletvekili Murat Yıldırım ?Sakık?ın sadece insan hakları ihlalleriyle ilgili ifadelerini metne alıyoruz. Kendisinin cezaevinde karşı karşıya bulunduğu durumlarla ilgili sözleri dışındaki bölümlerin üçüncü şahısları ve ülkeleri ilgilendirmesi nedeniyle metinden çıkardık? dedi. İŞTE O İFADELER Meclis Komisyonu ile görüşmesinde TRT 6 için ?Başbakan?ın ayağının altını öperim? diyerek teşekkür eden Sakık, milletvekillerine çarpıcı bilgiler vermişti. Buna göre rapordan çıkarılan bölümde Sakık?ın, ?Ergenekon ile PKK bağlantısı karışık. Ergenekon PKK?yı, Hizbullah?ı, DHKP-C?yi kullandı. Ergenekon?un içinde bölgedeki aşiret reisleri, çete liderleri var. Yakın zamanda bunlar da ortaya çıkacaktır? ifadesi yer alıyor. İP Lideri Doğu Perinçek?in Öcalan ile birkaç gün, Yalçın Küçük ise aylarca kaldığını belirten Sakık?ın, ?Yalçın Küçük aylarca Bekaa?da ders verdi. Yalçın Küçük ve Öcalan?ın Kürtçü olduğuna inanmıyorum. Biri Türkçe diğeri Kürtçü geçinen ikisi birarada kaldı aylarca? şeklindeki sözleri de rapordan çıkarıldı. Alt komisyon üyelerine, PKK?nın Ankara?da ortaya çıktığını, Güneydoğu?da taban bulduğunu, Suriye?de güçlendiğini, Ermenistan, Suriye, Irak, İran ve Yunanistan?ın PKK?yı kullandığını anlatan Sakık?ın bu sözlerinin dışında, ?1993 baharında İran PKK?ya bir kamyon silah verdi. Fakat 93?te ateşkes olunca İran ?Biz size savaşmanız için silah verdik? diyerek bu silahları geri aldı. Yunanistan stinger füzesi verdi. PKK yurtdışından destek görmüştür. Ancak Türkiye?den beslenmiştir ve maneviyatını Türkiye?den almıştır. Kökü Türkiye?dedir? şeklindeki sözleri de, rapordan çıkarıldı. Haber: Gazeteport
CHP'den türbe açılımı! CHP'de açılımlara bir yenisi olarak türbe açılımı eklendi. Çarşaf ve Kur'an kursu açılımından sonru, Kastamonu Belediye Başkan adayı da türbe açılımıyla kampanyasına başladı. CHP Kastamonu Belediye Başkan Adayı Müjgan Alagöz, seçim çalışmasına Atatürk Anıtı ve Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi'nden başladı. CHP heyeti Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi ve Külliyesi'ne giderek kurban kesti, dua etti. Eski Milletvekili Mehmet Yıldırım, Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi'nde yaptığı açıklamada, seçim startını verdikleri yerin asla bir açılım olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, ?Bizim açılımlarımız olduğunu dile getirilebilir, belki bugün medyada çok farklı şekillerde yer alabiliriz. Bu bir açılım değildir. Bu yandan değil, candan bir düşüncedir. Hepimizin yüreğinde olan bir düşüncedir. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak inançlara ve düşüncelere saygılıyız. Bu bizim inancımız. Buna hiç kimse sahip çıkamaz. Ne dinimize başkasını sahip çıkartırız ne de milletimize. Laiklik inancının temeli inançlara saygıdır? diye konuştu. "KURBAN KESİP DUA ETTİK" Belediye Başkan Adayı Müjgan Alagöz ise, her vatandaş gibi Kastamonu'nun en önemli inanç turizmi merkezilerinden biri olan Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi'ne gelerek kurban kesip dua ettiklerini ifade ederek, bu davranışlarının kesinlikle çarpıtılıp yanlış yorumlanmaması ve açılım olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. Haber: AA
Deniz Feneri?nin ?alem? fotoğrafı Denİz Feneri Derneği?nin ekran yüzü Uğur Arslan dört kadın arkadaşıyla içki masasında. Deniz Feneri Derneği?nin ekran yüzü Uğur Arslan?ı Kanal 7 ekranlarında ?kimsesizlerin kimi? olarak yardım toplarken, topladığı yardımları fakir-fukara?ya dağıtırken hatırlıyoruz. Ama bu defa karşımıza çıkan fotoğraf bildiğimiz Uğur Arslan imajından oldukça farklı. Uğur Arslan dört kadın arkadaşıyla içki masasında. İşte bu fotoğraf gazeteci Vedat Ali Aydın ve Ali Gülen?in yayımladıkları ?AKP?nin Feneri Böyle Söndü? adlı kitabın kapağını süslüyor. Arslan, 1997?de Kanal 7?de aynı adla yardım programı sunmaya başladı. Almanya?daki derneğin düzenlediği etkinlikleri de sundu. Türkiye?deki Deniz Feneri?nin 4 yıl başkanlığını yaptı. ?Ben o karede içki içmiyorum? Halen TV?de ?çöpçatan? programı sunan Arslan VATAN?a konuştu: ?AKP?nin Feneri Böyle Söndü? isimli kitabın kapağında fotoğrafıma yer verilmesinden derin üzüntü duydum. İki sene önce Kütahya?da adıma gerçekleştirilen şiir ve imza gününün ardından, organizasyon sahipleri ve ilin ileri gelen ailelerine mensup gençlerden oluşan yaklaşık 100 kişilik bir akşam yemeği düzenlendi. Kapaktaki fotoğraf yemekte hemen her masada aile dostlarım ve hayranlarımla çektirdiğim hatıra fotoğraflarından biridir.? Gözlerin bantlanması üzücü ?Fotoğrafta ev sahibi beyefendilerin görüntüsü deniz feneri resmi ile kamufle edilip kamuoyunu yanıltmaya yönelik olarak kurgulanmıştır. Aile dostlarım ve davetlilerin ahlâka aykırı bir durum varmış gibi gözlerinin bantlanarak kapatılması ise beni ayrıca üzmüştür. İmâ edilmeye çalışıldığı gibi o masada alkol tükettiğim asılsız ve mesnetsiz bir iftiradır. Zira sigara ve alkol kullanmadığımı beni tanıyanlar bilir. Demokrat bir insanım. İsteyen çay isteyen rakı içer. Şahsıma ve ticarî itibarıma zarar veren bu kitapla ilgili, yayınevi ve kitabın yazarları nezdinde tüm hukukî haklarımı sonuna kadar savunacağımı kamuoyuna duyururum.? Haber: Vatan
CHP Sevigen hakkında ne karar aldı? CHP, Merkez Yönetim Kurulu toplantısı sona erdi. CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek, Mehmet Sevigen hakkındaki iddilara ilişkin olarak, hukuki bir sorun olmadığını etik sorunu olduğunu söyledi. CHP Sözcüsü ve Genel Sayman Mustafa Özyürek, partisinin Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen ile ilgili iddialara ilişkin olarak, 'Ortada hukuki ya da yasal açıdan bir sorun yok ama etik sorun olabilir' dedi. Özyürek, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından bir grup gazetecinin sorusu üzerine, Genel Sekreter Yardımcısı Sevigen'in hakkındaki iddialara dün düzenlediği basın toplantısında cevap verdiğini, kamuoyunun da buna ilişkin değerlendirmeyi yapacağını kaydetti. 'Tabii hukuki ya da yasal açıdan bir sorun yok ama etik sorun olabilir' diyen Özyürek, bir milletvekilinin ticari ilişkilerinde özenli davranması gerektiğini vurguladı. Mustafa Özyürek, MYK toplantısında Sevigen hakkındaki iddiaların konuşulmadığını söyledi. Haber: AA
MSN'de başlayan kavga cinayetle bitti MSN'deki bir tartışma ile başlayan kavganın bilançosu ağır oldu. Maçka Parkı'nda gençler arasında çıkan ve 1 gencin ölümü, 3 gencin de yaralanması ile sonuçlanan kavganın, MSN'deki bir tartışma ile başladığı ortaya çıktı. Şişli Maçka Parkı'nda 1 gencin ölümü ile sonuçlanan olayla ilgili gözaltına alınan 3 zanlı sağlık kontrolüne çıkarıldı. Maçka Parkı'nda gençler arasında çıkan ve 1 gencin ölümü, 3 gencin de yaralanması ile sonuçlanan kavganın, MSN'de başlayan tartışmanın duelloya dönüşmesi sonucu çıktığı öğrenildi. Dün akşam saatlerinde 2 grup genç arasında çıkan, 1 kişinin ölümü, 3 kişinin yaralanması ile sonuçlanan kavga iddiaya göre olay şöyle gelişti: Şehvaz Akan (17), eski kız arkadaşı Buse K.'nın yeni arkadaşı Emrah İşcan ile MSN'de görüştü. İki genç kendi aralarında Buse için düello yapma kararı aldı. "Düelloyu kazanan kızı alsın" diyen gençler, buluşma yeri olarak da Maçka Parkı'nı seçti. Gençler arkadaşlarını da yanlarına alarak Maçka Pakı'na geldi. Burada Şehvaz Akan ile Emre İşcan bıçakları çekerek bir birlerine saldırdı. Her iki gencin arkadaşları da kavgaya karıştı. Olayda Şehvaz Akan, Emre İşcan, Mesut Çelik ve Mehmet Çelenk yaralandı. Taksim İlkyardım Hastanesi'ne kaldırılan gençlerden Şehvaz Akan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Ağır yaralanan İşcan'ın ise tedavisi ise sürüyor. Olayla ilgili soruşturma başlatan polis, Buse K.'nın ifadesi doğrultusunda kavgaya karıştığı belirlenen 12 kişiyi gözaltına alındı. 5 kişini serbest bırakıldığı olayla ilgili 4 genç, Şişli Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği'nde, 3 genç ise Asayiş Büro Amirliği'nde sorgulanıyor. Asayiş Büro Amirliği'nde sorgulanan 3 genç, akşam saatlerinde sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Şişli Etfal Hastanesi'ne götürüldü. Gençler olayla ilgili soruları yanıtsız bıraktı. Kavgada ölen Şehvaz Akan ve zanlı Emrah İşcan'ın kavga öncesinde MSN'den yazıştıklarını öğrenen polis, MSN kayıtlarını da incelemeye aldı. Adli Tıp Kurumu'nda otopsi yapılan Şehvaz Akan'ın cenazesi toprağa verilmek üzere memleketi Mardin'in Dargeçit İlçesi Dörtyol Köyü'ne gönderildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Haber: CİHAN
Ergenekon'daki tahliyelere soruşturma Sağlık Bakanlığı, Ergenekon davasında tahliye edilen sanıklarla ilgili soruşturma başlattı. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan sanıkların hastahaneye sevkleri konusunda harekete geçti Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca, ''emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden başka bir hastaneye sevki ile eski Özel Hareket Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin adına İstanbul Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde daha önce düzenlenen sağlık kurulu raporları ile ilgili soruşturma başlatıldığı'' bildirildi. Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, bugün bazı basın yayın organlarında yer alan ''Sağlık Bakanlığından Sevk Soruşturması'' başlıklı haberlerle ilgili açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulduğu kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi: ''Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden başka bir hastaneye sevki ile eski Özel Hareket Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin adına İstanbul Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde daha önce düzenlenen sağlık kurulu raporları ile ilgili soruşturma başlatılmıştır. Basında adı geçen diğer şahısların sevki ile ilgili Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca başlatılmış başkaca bir soruşturma bulunmamaktadır.'' Konuyla ilgili Adalet Bakanlığı ve Tabipler Odası da ayrı ayrı soruşturma açmıştı Haber: AA
Eskişehir'de patlama Eskişehir'de parfümeri dükkanında patlama meydana geldi, ilk belirlemelere göre 5 kişi yaralandı. Eskişehir?de kozmetik ürünlerin satıldığı parfümeri dükkanında meydana gelen patlamada ilk belirlemelere göre 5 kişi yaralandı. Eskişehir Valisi: Parfümeri dükkanına ölü olabilecği sanılıyor Deliklitaş Mahallesi İbrahim Karaoğlanoğlu Caddesi?nde faaliyet gösteren bir parfümeri dükkanında doğalgaz sıkışması nedeniyle olduğu belirtilen bir patlama meydana geldi. Patlama nedeniyle çevredeki çok sayıda iş yeri ve evin camları kırıldı, caddeden geçen bir araç kullanılamaz hale geldi. İlk belirlemelere göre, patlama sırasında caddeden geçen ve bölgede bulunan 5 kişi yaralandı. Yaralılar ambulanslarla hastanelere kaldırıldı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangına müdahalede bulunuyor. İl Sivil Savunma ekipleri, soğutma çalışmalarının ardından parfümeri dükkanına girmek için hazırlık yapıyor. Parfümeri dükkanının yakınında bulunan Murat Atılgan İlköğretim Okulunda öğrenim gören çocuklarını almak için bölgeye gelen veliler, ders zilini beklemeden çocuklarını alıp bölgeden uzaklaşmaya başladı. Bölgede geniş güvenlik önlemi alan polis, güvenlik şeridi oluşturdu. BÜYÜKERŞEN'DEN AÇIKLAMA Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen patlamayla ilgili olarak konuştu: "Şu ana kadar elde ettiğimiz bilgilere göre doğalgaz patlaması oldu. Şu ana kadar 4 yaralımız var. Onlar da hastaneye kaldırıldı. Semt belediyeleri işyerlerinin ruhsatlarını veriyor. Patlamanın olduğu bölge büyükşehire bağlı değil. Büyükşehir sanayi tipi yerlere ruhsat veriyor. Araştırma sonucunda bundan sonra ne olacağı öğrenilecek. Haber: Cihan, AA
Kılıçdaroğlu rekor kırdı! KanalD'de yayımlanan Genç Bakış anketinde, Kılıçdaroğlu sürprizi yaşandı. KanalD'de yayımlanan Genç Bakış anketinde, CHP İstanbul adayı rekor kırdı Kanal D'de yayınlanan, Abbas Güçlü'nün sunduğu 'Genç Bakış' programının bu haftaki konuğu CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Kılıçdaroğlu, Sabancı Üniversitesi'nde gerçekleştirilen programda öğrencilerin sorularıyla terledi. Öğrencilerin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik ağır eleştirilerine muhatap olan Kılıçdaroğlu'nun yüzünü, SMS yoluyla gerçekleştirilen anket güldürdü. Anketten çıkan çarpıcı sonuç herkesi şaşırttı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kim kazanır anketine katılanların yüzde 87'si 'Kılıçdaroğlu' dedi. Kadir Topbaş ise yüzde 13'te kaldı. Haber: Vatan
CHP'den Sevigen'e istifa çağrıları CHP Milletvekili Ali Topuz, Sevigen'in istifa ettirilmesi gerektiğini söyledi. CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, Mehmet Sevigen hakkındaki rant iddialarıyla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenledi. 'Partimde buna benzer bir durum hiç görmedim, çok utanıyorum' diyen Topuz, Sevigen'i istifa ettirlmesi gerektiğini söyledi. İşte Topuz'un açıklamasından satırbaşları: ÇOK UTANIYORUM Her seçimde adayların belirlenmesinde Sevigen ile bu tür iddiaların ortaya çıktığı ortadadır. Her dönemde dönemde iddialar bazı bahanelerle parti yönetimi tarafından görmezden gelindi. Bütün basının gündeminde ama parti yönetiminin gündemine bir türlü girmedi. Partimde buna benzer bir durumu daha önce hiç görmedim. Çok üzülüyorum, çok utanıyorum. Kimsenin CHP'yi böyle utandırmaya hakkı yoktur. Parti açıklamasında elimizden gelen bir şey yok demek istenmiş, Sevigen ise etik kavramını küçümsemiştir. KILIÇDAROĞLU ZOR DURUMDA KALIYOR Sevigen?in yaptıkları, bir CHP?li için onurlu bir davranış değildir. Bu tür bir davranış için parti basın toplantı salonunu kullanması ve Altı Ok?un altında yapması CHP?ye olan güveni sarsacaktır. Ve seçimlere katılım oranını olumsuz etkileyecektir. CHP?nin almaya yaklaştığı İstanbul, Ankara?da başarısızlığı getirebilecektir. Yolsuzluklara karşı tavrı ile tanınan Kemal Kılıçdaroğlu?nu da zor durumda bırakmaktadır. SEVİGEN İSTİFA ETTİRİLMELİ Sevigen istifa ettirilmelidir ve hatta bu da yetmez partiden uzaklaştırılmalıdır? Sevigen?in bu olaydan çıkar sağladığını düşünüyorum. Eğer CHP?de buna birinin karşı çıkması gerekiyorsa en önce bana görev düşer. Çünkü en eski benim. Benim ismet İnönü?yü de bazı konularda eleştirdim. Ecevit ile de karşı karşıya geldim. Şimdi de yanlış gördüğüm bir durumda Baykal?ı eleştiriyorum. Dün gece konuşmamı yazarken çok şey karaladım ama seçim zamanı bunları dile getirmek yanlış olur diye geri çektim. Seçimlerden sonra söylenebilir. BAYKAL'I DA ELEŞTİRİYORUM Benim ismet İnönü?yü de bazı konularda eleştirdim. Ecevit ile de karşı karşıya geldim. Şimdi de yanlış gördüğüm bir durumda Baykal?ı eleştiriyorum. Dün gece konuşmamı yazarken çok şey karaladım ama seçim zamanı bunları dile getirmek yanlış olur diye geri çektim. Seçimlerden sonra söylenebilir. Sevigen'e bir tepki de CHP'li Ağyüz'den CHP Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen'in istifa etmesi gerektiğini belirterek, istifada bugüne kadar geç kalındığını söyledi. Ağyüz, Mecliste gazetecilerin Mehmet Sevigen hakkındaki iddialara ilişkin soruları cevaplandırdı. Seçim ortamında her siyasetçinin partisinin menfaatlerini korumak zorunda olduğunu vurgulayan Ağyüz, 'Bu seçim ortamında siyasetçi, yanlış yapmamak zorundadır. Etik olmayan davranış içinde bulunan milletvekilleri de bu sorumluluğu taşıyarak gereğini kendileri yapmalıdır. İstifayı, bugüne kadar geç kalmış olarak görüyorum' diye konuştu. Diğer milletvekillerinin de konuya çok tepkili olduğunu ifade eden Ağyüz, 'Seçim öncesi partimize zarar vermemek için daha fazla konuşmak istemiyoruz. Geç kalmış bir istifa. Bugün veya yarın gerçekleştirmek durumunda kalmalıdır' dedi. Ağyüz, istifa olmaması halinde nasıl bir tavır takınacağına ilişkin soruya da '29 Mart bizim için çok önemli. O nedenle partimize yara açacak hiçbir davranışta bulunmak istemiyoruz. Onun için 29 Marta kadar ağzımızı bantladık. Ama bu konu çok ciddi ve ağırlıklı olduğu için, 'muhatabın gereğini yapacağına inandığımı' söylemekle yetiniyorum. Diğer konular partime zarar verir. Ama bu zararı göğüslemek durumunda kalamam' karşılığını verdi. Haber: ANKA, AA
Atatürk için şok sözler Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen'den şok sözler.... Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen'in Habertürk'ün canlı yayında söylediği sözler izleyenleri şoke etti Habertürk'te Erdoğan Aktaş'ın sunduğu 'Kim Haklı?' programında Resmi Tarih tartışıldı. Konuklardan birisi Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen, diğeri ise Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Nurşen Mazıcı idi. TÜRKMEN: MUSTAFA KEMAL, FEODAL REJİMİ KALDIRMAK İÇİN NE YAPTI? Hamza Türkmen'in Atatürk ile Emparyalist Amerika arasında kurduğu bağlantı Nurşen Mazıcı'yı çileden çıkarttı. İkili arasındaki tartışma Doğu'da bir türlü son verilemeyen feodal düzenin sebepleri üzerinden başladı. İkili arasında canlı yayında yaşanan o diyalog bir süre sonra tartışmaya dönüştü. İşte o diyalogdan önemli bölümler. Hamza Türkmen: Mustafa Kemal hayatı boyunca, tek parti yönetimi, iktidarı boyunca sadece Kürtler üzerinde değil, Türkiye çapında feodaliteyi, ağalık rejimini kaldırmak için ne yaptı? Nurşen Mazıcı: Şunu yaptı, sizin demin söylediğiniz, İzmir İktisat Kongresi toplanırken oraya Aka Gündüz'ü çağırmıştır, işçi temsilcisi olarak ve onların da haklarının savunulması ona göre model oluşturulmasını istemiştir. Fakat Kazım Karabekir Paşa, Aka Gündüz'ün bu fikirleri söylemesine engellemiş ve yanına çekmiştir. Türkiye'de ne zaman toprak reformu yapılmaya kalkıldıysa o zaman Kürt ağaları isyan çıkartmıştır. Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun mülkiyet sorununu çözemeyen bir ülke ekonomik sorununu çözemez. Ekonomik sorunu çözemezseniz siyasal istikrar sağlayamazsınız. TÜRKMEN: KİMİN TOPRAĞINI KİME HEDİYE EDİYORLAR? Hamza Türkmen: Mustafa Kemal'in birçok yerde özel çiftlikleri var, değil mi? Nurşen Mazıcı: Kendinin değil. Hamza Türkmen: Hayatı boyunca. Nasıl kendinin... Nurşen Mazıcı: Hediye edilmiş yerlerdir, kullanmamıştır. Hamza Türkmen: Peki kim kime hediye ediyor? Kimin toprağını kime hediye ediyorlar? Nurşen Mazıcı: Edebilirler. Hamza Türkmen: Ama İsmet İnönü diyor ki, 'Hayır öyle değil' diyor. O diyor, 'kendi emeği, kendi birikimiyle bunları aldı' diyor. Kim, nereden alıyor, nasıl oluyor bu? Erdoğan Aktaş: Nerede diyor İsmet İnönü? Nurşen Mazıcı: Yapmayın, hayattayken zaten bağışlamıştır. Hamza Türkmen: Bağışlayacak, çünkü çocuğu yok zaten. Gayet doğal. Nurşen Mazıcı: Ama niye alsın ki o zaman? Atatürk öldüğü zaman bi karşı devrim olsaydı Hamza Bey, cebinde kefen parasını alacak parası yok. Belediye kaldırırdı cenazesini. Mustafa Kemal'in üç kuruşu yoktu. Hamza Türkmen: Vallaha Mustafa Kemal'in her yerde özel Mustafa Kemal evleri vardı. Bütün şehirlerde, Türkiye'nin... Nurşen Mazıcı: O gittiği yerlerde hep hediye edilmiştir, hiçbirini kullanmamıştır. HİNDİSTAN'DAN GELEN PARALAR Hamza Türkmen: Hindistan'dan gelen paralar ve Mısır Müslümanlarının o zor şartlarda toplayıp yolladığı paralar, Mustafa Kemal'in emrine havale edilmiştir. Bu paradan 300 küsür bin lira Mustafa Kemal, o Anadolu Yunanlılarla savaşta harcamıştır. Daha sonra Meclis kararıyla o para da kendisine iade edilmiştir. Nurşen Mazıcı: Ne yapmıştır o parayı? Erdoğan Aktaş: Bunun belgesi var mı? Hamza Türkmen: Var tabii, tüm arşivlerde bunlar geçiyor. Bu konuda siyasi inceleme yapan bir çok kitapta bulabilirsiniz. Erdoğan Aktaş: Siz rastladınız mı? Nurşen Mazıcı: Ben rastlamadım. Bir de şey söylenir, efendim Rusya'dan da gelen yardım var, onu Ruslar göndermedi, o dönem Sovyetlerde yaşayan Müslümanlar gönderdi diye. Ben Atatürk'ün kişisel olarak herhangi bir yere bir harcama yaptığını değil, en lüks görünen hayatında sofraları. Kuru fasulye, etsiz pişirilmiş kuru fasulye, yanında pilav, hoşaf... Hamza Türkmen: Belki de bulgur pilavı, bulgur pilavı da vardı. Nurşen Mazıcı: Yok, çünkü yok, gerçekten yok. Burada birazcık lütfen samimi olalım. Hamza Türkmen: Allah Allah... Nurşen Mazıcı: O, 250 bin lirayı da Hindistan'dan gönderilen parayla değil, kayınpederi Muammer Bey vermiştir. Onunla kurmuştur, biraz insaflı olalım. Bakın İslamiyet insaf ve merhameti önerir değil mi Hamza Bey? HAMZA TÜRKMEN'DEN İNANILMAZ SÖZLER Hamza Türkmen, resmi ideolojinin kurucusunun Atatürk olduğunu ifade etti ve "Var olan sistemi, oradaki kuruluşları, ekipleri, düzenlemeleri Mustafa Kemal'i çıkartarak konuşabilir miyiz? Konuşamayız. Ama Türkiye'de Mustafa Kemal'in dokunulmazlığı kanunu var. Türkiye'de Mustafa Kemal'in eleştirilmezliği kanunu var. 5816 sayılı yasa" dedi. Türkmen, bu sözlerinin ardından şöyle bir örnek sundu: "Biz, Irak'la Savaşa Hayır koordinasyonu ile 1 Mart Tezkeresi'ne karşı sol gruplarla Özgürder olarak etkinlikler yapıyorduk ve buna bağlı olarak devam eden ortak açılımlarımız oldu. 4 Temmuz 2003 yılında Kadırga Kültür Merkezi'nde 'Savaşa Hayır' şarkıları düzenledik. Biz de Özgürder olarak 50 kişi falan gittik, hınca hınç doluydu salon. Çoğu sol kesimdendi. Orada Yazarlar Birliği 2. Başkanı çıktı, orada başörtülü arkadaşlarımız, kardeşlerimiz de vardı. Onlara yönelik irticadan bahsetti. İrticanın Demokrat Parti döneminde azdığından bahsetti. "Zaten Demokrat Parti, Amerika ile işbirliğini başlattı. Amerika ile işbirliğini başlatan Demokrat Parti'ydi" dedi. Buna karşı arkadaşlarımızdan birisi, Zehra Çomaklı çıktı, şöyle bir konuşma yaptı: "Eğer Emperyalist Amerika ile Türkiye'nin ilişkilerini arıyorsanız, Mustafa Kemal'ye Roosevelt arasındaki mektuplaşmalara bakın." Salon ayağa kalktı, herkes alkışlıyor ve o kişi çekti gitti. Ertesi günü Cumhuriyet Gazetesi bunu baş manşetten haber yaptı. İhbar, sadece bu, yani "Emperyalist Amerika ile Türkiye'nin ilişkilerini arıyorsanız, Mustafa Kemal'le Roosevelt arasındaki mektuplaşmalara bakın." Birbirlerine iltifatlarda bulunuyorlar. Sırf bu söz dolayısıyla arkadaşımız yargılanmaya başlandı, 5816 sayılı yasadan." Hamza Türkmen'in bu sözlerinin ardından Nurşen Mazıcı ile arasında tartışma yaşandı. İşte o tartışmadan diyaloglar: Hamza Türkmen: Bu yasakçı ortam içinde ben resmi ideolojiyi nasıl, nereye kadar tartışabileceğim? Tabii ki tartışacağım, tabii ki söyleyeceklerim olacak. Özgürlük alanımı tabii ki ben kendim oluşturmaya çalışacağım. Ama çok ciddi dayatma değil mi bu? Yani tarih, bilimden bahsediyoruz, vesikadan bahsediyoruz. Hangi vesika? Bir şey tartışamıyoruz ki biz. Yani gerçekten bazı Meclis zabıtları açamıyoruz hiç. Giremiyorsunuz bazı zabıtlar Genelkurmay'da. Bakamıyorsunuz. Neyi tartışacağız? Nerede özgürlük? Nurşen Mazıcı: Hayır, ATESE arşivleri açık girebiliyorsunuz. Hamza Türkmen: Bir kere böyle bir ülkede, 5816 sayılı yasa. Yani bu korkunç bir şey. Nurşen Mazıcı: Hamza Bey, sizin söylediklerinizin çoğu gerçek değil. Genelkurmay'ın ATESE Arşivi herkese açık. Cumhuriyet Arşivi açık, Osmanlı Arşivi herkese açık. Hamza Türkmen: Ben yaşadım, nasıl gerçek değil? TARTIŞMANIN FİTİLİNİ ATEŞLEYEN O SÖZLER Hamza Türkmen: ABD ile Türkiye'nin ilişkilerini Mustafa Kemal'le Roosvelt arasındaki mektuplaşmaya bağladım diye beni içeri atacaklar. Nurşen Mazıcı: Beyefendi, Roosvelt 1930'larda Atatürk hayattayken Amerika'dan danışmanlar alınmıştır. Sovyetler'den de alınmıştır, o fabrikalar kurulurken bunlar yardımcı olmuştur. Bu çok başka bir şeydir. 'Roosvelt ile Atatürk ittifak kurup Amerikan emperyalizminin kuyruğuna takıldı' demek çok farklı bir şeydir. Hamza Türkmen: Ben öyle bir şey demedim. Nurşen Mazıcı: Aynen dediniz, emperyalist Amerika ile bağlantı Atatürk'le Roosvelt zamanındaki mektubuna bakın dediniz. Hamza Türkmen: Emperyalist Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkiler, birisi Cumhurbaşkanı öbürü de (Mazıcı: O da Cumhurbaşkanı)... Neyi temsil ediyor Cumhurbaşkanı? Devleti temsil ediyor. Bunlar arasında görüşmeler var. Türkiye Cumhuriyeti devrimlerden bahsediyor, O, devrimleri övüyor. Mustafa Kemal de teşekkür ediyor. Nurşen Mazıcı: Ne var bunda? Hamza Türkmen: Bir şey yok. Ne var bunda diye bana sormayın. Batılılara sorun, son derece sevineceklerdir tabii ki, Amerika da son derece sevinecektir. Çünkü Türkiye muasırlaşıyor, batılılaşıyor, onlara benziyor çünkü. Nurşen Mazıcı: Hayır ne yapmış, BOP eşbaşkanlığı mı yapayım demiş, Atatürk Roosvelt'e... Şeyin karşılığında Kuzey Irak'ta Kürt devleti mi kurayım demiş, ne demiş? Onu bilmiyorum ben. ... Hamza Türkmen: Burada BOP başkanlığı falan, gönderme yapmanın anlamı yok. Nurşen Mazıcı: Ne yapmış? Siz diyorsunuz ki emperyalist Amerika ile işbirliğine bakmak istiyorsanız, Atatürk-Roosvelt yazışmalarına bakın denmedi mi? İsterseniz saralım tekrar filmi. Ben de diyorum ki ne yapmış, emperyalist Amerika'ya satmış mı Türkiye'yi... Hamza Türkmen: Bakın sırf bu cümle yüzünden dava açıldığını söylüyorum, siz beni zorluyorsunuz. Bir dava da size açılsın diye. Nurşen Mazıcı: Açılsın. Ben bilmiyorum diyorum. Hamza Türkmen: Açılsın tabii... ... Nurşen Mazıcı: Ne yapmış,Türkiye üzerinde ipotek mi koymuş Atatürk? Hamza Türkmen: Hayır, ilişki başladı diyoruz. İlişki nasıl başlar? Nurşen Mazıcı: İlişki demediniz ki. Hamza Türkmen: İyi niyet mektubu ile başlar, davetiye ile başlar. Roosvelt'i Türkiye'ye çağırıyor. O da Mustafa Kemal'i Amerika'ya çağırıyor. Nurşen Mazıcı: Ne var bunda? TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞ FELSEFESİNE YÖNELİK İNANILMAZ SÖZLER Erdoğan Aktaş, Hamza Türkmen'in sözlerinden yola çıkarak, "Bugünkü Müslümanların ya da İslamcıların sıkıntılarını da dile getirirken bu gönderme yaptığınız yer Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemleri ve oradan gelen bir miras olduğunu söylüyorsunuz" ifadelerini kullandı. Hamza Türkmen, "Türkiye'deki baskıların, çeteciliğin kökeni yani, üretimi kuruluşla beraber oluşuyor. Bugüne kadar geliyor. Bunun kökleri var. Onu anlatmaya çalışıyorum" iddiasında bulundu. Prof. Nurşen Mazıcı, bu sözlerin laikliğin çeteciliğin bir parçası olduğu anlamı taşıdığını ifade etti ve ikili arasında şöyle bir diyaloğ yaşandı: Hamza Türkmen: Laiklik bir kere, bir, bize ait bir şey değil. Nurşen Mazıcı: İslam da bize ait değil beyefendi. Suudi Arabistan'dan gelme, o da ithal bir şey. Hamza Türkmen: Ben Müslümanım Nurşen Mazıcı: Ama o da ithal, bize ait değil. Hamza Türkmen: 1400 yıldan bu yana bu toplum Müslüman. Burada yaşayan Müslümanım diyen insanların 1400 yıllık Kuran'la beraber yaşayan bir tarihi var. Ben kendimi buraya ait hissediyorum. Milyonlarca insan buraya ait hissediyor. Tüm İslam coğrafyasındaki insanlar buraya ait hissediyor. Ama siz batılı paradigmaya aitseniz burada yaşasanız bile buradan değilsiniz. Erdoğan Aktaş: Bu kadar kesin bir ayırım var mı? Nurşen Mazıcı: Nasıl buradan değilim ya. Ben de 7000 bin yıldır buralarda yaşayan Türk olarak algılıyorum kendimi. TÜRKMEN: BU DAR ELBİSEYİ BENİM SIRTIMA GİYDİRİYORSUNUZ 'Ulus' ve 'laiklik' kavramlarının batıya ait kavramlar olduğunu ifade eden Hamza Türkmen, "Siz, geliyorsunuz batıya ait kavram, ulus kavramı batıya ait kavram, sanayi toplumuna ait bir kavram. Laiklik batılı paradigmanın oluşumuna ait bir kavram. Geliyorsunuz bunu, bu dar elbiseyi benim sırtıma giydiriyorsunuz" dedi. TÜRKMEN: DEVLET İMAMA NİÇİN MAAŞ VERİYOR? Hamza Türkmen, devletin halkın yaptığı camide görevlendirdiği imamlar vasıtasıyla dini kontrol altına aldığı iddiasında bulundu. Türkmen, "Niçin benden aldığı vergiyle camide, halkın yaptığı camide istihdam ettiği, bir kontrol memuru gibi istihdam ettiği iyi niyetli olabilir, kötü niyetli olabilir, oradaki imama niçin maaş veriyor devlet? Dini kontrol altına alalım diye mi? Dini devletin hakimiyetinde tutalım diye mi?" şeklinde sorular yöneltti. CAMİNİN İÇİNDE NEDEN TÜRK BAYRAĞI ASILIYOR? Hamza Türkmen, Ege'de gördüğü bir manzaradan da şöyle bahsetti: "Halk cami yaptırıyor, Ege'de var. Ben İzmir'de gittim, gördüm. Müftülük emir vermiş, bütün camilerin minberlerine Türk Bayrağı asılmış? Caminin içinde Türk bayrağı asılıyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Türk ulus ideolojisi dini bir dünya görüşü olmaktan uzaklaştırıp onu dar bir inanç sistemi, bir ritüel sisteme indirgemeye çalıştı. Bu büyük bir zulümdür. Bu büyük bir haksızlıktır. Bu inançlar ve düşünceler üzerinde çok büyük bir baskıdır. Yasakçı anlayıştır." BU ÜLKEDE ALEVİLER YAKILDI! Prof. Nurşen Mazıcı, Türkiye'de oruç tutmadığı için insanların öldürüldüğüne vurgu yaparak, "Oruç tutmadığı için Tokat'ta bir Alevi'yi öldürüp ırmağa attılar" şekilnde konuşuncu Türkmen, şunları söyledi: "Bu ülkede Kuran okuduğu için İstiklal Mahkemeleri'nde öldürülen yüzlerce, binlerce insan oldu. Bu ülkede başörtüsü yasağı dolayısıyla onbinlerce insan üniversitelerden sürüldü. Bu ülkede bir çok inanç değeri dolayısıyla itilen, kakılan insanlar oldu." Nurşen Mazıcı, Hüseyin Türkmen'in sözleri üzerine Türkiye'de inançları nedeniyle Aleviler'in Madımak Oteli'nde yakıldığına vurgu yaptı ve "Onun için ne yaptınız, direndiniz mi? Allah adına nikah düşüyor diye 14 yaşındaki kızlara tecavüz edildi, belki nikah kıyılacak dendi. Değil mi?" dedi. Hamza Türkmen, "Bu konularla bizim alakamız ne? Ne alakası var. Toplumda hırsızlık yapan da vardır, esrar içen de vardır. Bu Müslüman da olabilir, sosyalist de olabilir, laik de olabilir şu da olabilir. Bu konuyla alakası ne yani. Niçin arabeskleştiriyorsunuz" yanıtını verdi. Haber: Televizyon Gazetesi
Ve Gökçek'e o soruyu sordu Karayalçın Gökçek'e sordu, "Yanıtlamazsa, ben yanıt vereceğim" dedi. CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın, 'Televizyonlar karşısına geçip su içenlerin evlerine arıtma tesisi kurup kurmadıklarını soruyorum' dedi. Hafriyatçılar tarafından Dikmen'de bir kıraathanede düzenlenen toplantıda konuşan Karayalçın, Turgut Altınok'un AK Parti'nin Keçiören Belediye Başkan Adaylığından çekilmesinin Keçiören kadar Ankara için de önemli sonuçlar getireceğine inandığını belirtti. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok'un aynı partiden olmalarına rağmen birbirlerine karşı kullandıkları üslubu eleştiren Karayalçın, 'Burası Başkent, Gazi Mustafa Kemal'in bir numaralı hemşehrisi olduğu kent. Başkentte belediye başkanlarının birbirlerine nasıl hitap ettiğine bakın, Ankara buna layık değil, Ankara bu anlayıştan kurtulmalıdır' diye konuştu. Karayalçın, Altınok'un bir kaç ay önce bir röportajında Ankara Büyükşehir Belediyesi bütçesinin 5.5 milyar TL olduğunu, buna hafriyat gelirleri, otopark ve AŞTİ gelirlerinin dahil olmadığını söylediğini ifade ederek, şunları kaydetti: 'Böyle bir şey olabilir mi? 'Olamaz' dediklerimiz, 15 yılda artarak oluyor. Öyle anlaşılıyor ki hafriyattan alınan paralar belli yerlere gidiyor. Bu belediyenin yapmadığı yok. Belediye gelirleri belli yerlerde toplanmış, belirli yerlere tahsis edilmiş. Belediye hafriyat işine girmiş. Spor kulübü yöneticiliğine soyunmuş. Nasip olur da seçilirsem sadece belediyecilik yapacağım. Spor kulübü başkanlığı ve hafriyatçılık yapmayacağım.' Karayalçın, Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetiminde ciddi yanlışlıklar yapıldığını, son olarak Mezarlıklar Müdürlüğünde de 'soygun' gerçekleştirildiğinin ortaya çıktığını iddia etti. Belediye başkanlığı yapmış biri olarak Mezarlıklar Müdürlüğünde 'soygun' olacağının hiç aklına gelmediğini dile getiren Karayalçın, 'Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının haberim yoktu demesi kabul edilebilir mi' dedi. 'GÖKÇEK, PROJELERİNİ NOTERE ONAYLATMIŞ' Murat Karayalçın, Gökçek'in projelerini çalınacağı kaygısıyla notere onaylattığını öne sürerek, konuşmasına şöyle devam etti: 'Gökçek'in bir nolu projesi disneyland, iki nolu projesi hayvanat bahçesi. Bu bir öncelik meselesi. Ben ne disneylanda ne hayvanat bahçesine karşıyım. Eğer olanak varsa yapılır, ama kaynakların kıt olduğu yerde siyasetçinin görevi hemşehrilerinin ihtiyacı doğrultusunda önceliği belirlemek. Bizim önceliğimizde bunlar yok. Eşeğe ters binmiş Nasrettin Hoca heykelinin önceliği yok. Bir belediye başkanı önceliği disneyland ve hayvanat bahçesine veremez, öncelik su olmalıdır. Ankaralılar, Kızılırmak suyunu arıtılmadan kullanıyorlar. Belediyenin dün Kızılırmak'tan verilen suyu kesmesi, Ankara'ya kirli su verildiğinin tescil edilmesidir. Kızılırmak suyuna ihtiyaç yoktu ise Ankara'nın 1 milyar dolarını neden harcadın? 29 Marttan sonra bunların hesabını soracağız. Kızılırmak suyunun arıtılmadan şebekeye verilmemesi gerekirdi. Burada söz konusu olan halk sağlığıdır. Uzmanlar bu suyun kullanılmasının sonuçlarının 15-20 yıl sonra ortaya çıkacağını söylüyorlar. Biz bu filmi daha önce görmüştük.' Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Kızılırmak suyunun kullanımının sakıncası olmadığını kanıtlamak amacıyla kameralar karşısına geçerek musluk suyu içtiğini anımsatan Karayalçın, 'Televizyonlar karşısına geçip su içenlerin evlerine arıtma tesisi kurup kurmadıklarını soruyorum. Yanıtlamazlarsa cevabını ben vereceğim' dedi. Habercem
İstanbul'dan cihat çağrısı Hamas liderleriyle, Müslüman ülkelerden 200 muhafazakâr ulema ve Sünni din adamı geçen hafta sonu İstanbul'da buluşarak, İsrail'e karşı 'Üçüncü Cihat Cephesi' açılmasını istedi. Konferansta, Erdoğan'a övgü yağdı İstanbul Atatürk Havalimanı yakınlarındaki "Holiday Inn Airport" Oteli'nde geçen hafta sonunda, Hamas liderleriyle Ortadoğu ülkeleri, Somali, Sudan, Pakistan ve Endonezya'dan gelen 200 kadar muhafazakâr ulema ve Sünni din adamını bir araya getiren "Gazze'de Zafer" başlıklı bir konferans düzenlendi. Konferansa Batı medyasından yalnızca kendisinin katıldığını belirten İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin muhabiri Bill Law'ın BBC'nin internet sitesindeki haberine göre, konuşmacılar, Afganistan ve Irak'ın ardından Gazze'de de İsrail'e karşı Hamas'ın yanında "3. Cihat Cephesi" açılmasını istedi. Bill Law, konferans için Türkiye'nin seçilmesinin önem taşıdığını vurgulayarak, organizasyonda yer alan bir delegenin, "Geçen 100 yıl içinde (Türkiye ile) ilişkiler gerilimliydi, ama Filistin bizleri yakınlaştırdı" dediğini aktardı. Birçok delege Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 2 hafta önce Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e sert çıkmasından övgüyle söz etti. BBC muhabiri, "Saldırganlık Karşıtı Küresel Kampanya" isimli "ülkeler üstü" Müslüman sivil toplum kuruluşunun organizasyonuyla düzenlenen konferansın bir yönüyle de, 2006'da Lübnan'da İsrail'e karşı gösterdiği direnişle uluslararası prestiji artan İran destekli Şii Hizbullah Örgütü'nün yükselişinden rahatsız olan Sünni ulemaya şevk vermek amacını taşıdığını ileri sürdü. Gazze'de zafer kazanıldı Bill Law, Suudi din adamı Muhsin El Avaci'nin, bir diyalog sırasında kendisine, "Gazze bize bir armağan. Bize güç verdi, aramızdaki (görüş) farklılıklarını çözdü. Şimdi Siyonizm'e karşı birleşik cepheyiz" dediğini belirterek, öteki delegelerin de, Gazze'de zafer kazanıldığını savunduklarını bildirdi. Toplantılarda "3. Cihat Cephesi" açılması üzerinde duruldu. İsrail'in orantısız güç kullanarak yoğun saldırılar düzenlemesinin Müslümanları uykudan uyandırdığını kaydeden Avaci, "Filistin, cihat operasyonları için meşru bir alan oldu" dedi. Silah, para ve savaşçı Suriye'nin başkenti Şam'da yaşayan Hamas'ın üst düzey liderlerinden Muhammed Nazzal da, Arap ülkelerine meydan okuyarak, "Cihat savaşçılarının Gazze'ye gidebilmesi için sınırların açılması" çağrısını yaptı. Nazzal, konuşması sırasında elini bıçak gibi havada sallayıp, "İsrail ile anlaşma olmayacak...Yalnız silahlar saygı uyandırır" deyince bütün delegeler şiddetle alkışladı. Nazzal, sözlerinin devamında İsrail saldırılarındaki kayıpların üzüntü kaynağı olmamasını, mücadelenin başında bulunulduğunu söyledi. Bir başka konuşmacı, Gazze'de İsrail operasyonlarında ölen çocukların iki katı kadar yeni doğumlar olduğu bilgisini verdi. Law, konferansın Hamas lehine darbe niteliğinde olduğunu vurguladı ve Hamas liderlerine silah, para ve savaşçı sözü verildiğini bildirdi. El Avaci, Suudi Arabistan rejimini liberal bulan bir radikal. 5 yıl cezaevinde kalan El Avaci'nin, El Kaide ile Suudi rejimi arasında arabuluculuk yaptığı söyleniyor. Hamas'ın liderlerinden Nazzal, konuşmasında, elini bıçak gibi havada sallayıp, "İsrail ile anlaşma olmayacak... Yalnız silahlar saygı uyandırır" dedi. 'Burası İstanbul, halifelik başkenti' Toplantıya Türkiye'deki kitlesel basın-yayın organlarının birçoğu çağrılmazken, konferansı "Time Türk" ve "Haksöz Haber" gibi bazı internet sitelerinin izlediği anlaşılıyor. Konferansta konuşmaların çoğunluğu Arapça yapıldı. Time Türk sitesinin haberine göre, konuşmacılar arasında yer alan İstanbul Üniversitesi'nin eski öğretim görevlilerinden Prof. Ahmet Ağırakça, katılımcılara Arapça seslendiği konuşmasında, "Burası İstanbul, halifeliğin başkenti. Sizleri ağırlamaktan dolayı mutluyuz" dedi. Ağırakça, "Bizler cihat ekolünü Batı Şeria'dan, Gazze'den, Kudüs'ten öğrendik" diye seslendiği katılımcılara, "Kudüs de İstanbul da herkesindir" diye konuştu. Time Türk'ün haberine göre, katılımcıları arasında merkezi Irak hükümetinin "halkı kışkırtmak" iddiasıyla hakkında soruşturma açtığı Irak Müslüman Alimler Heyeti Genel Sekreteri Haris El Dari de vardı. Konferansın kendi internet sitesinde yer alan sonuç bildirgesinde ise, "cihat" ve Amerikan- İsrail mallarını "boykot" çağrıları yapılarak, "Kudüs'ün ancak cihadla kurtarılabileceği" belirtildi. Milliyet