Dinci gericilik, iki yüzlülük , toplumsal baskı, psikolojik işkence

Konu, 'Siyaset' kısmında Baskoylu tarafından paylaşıldı.

  1. Baskoylu

    Baskoylu Daimi Üye

    Son yirmi yıldan fazla bir süredir ve özellikle son on yıldır bu topraklarda Ramazanlar, gerek Alevi-Bektaşiler ve gerekse Ateistler açısından oldukça büyük bir baskı, sosyal-psikolojik işkence aracı gibi kullanılmaktadır. Mahalle baskısı denen gerçek tamı tamına yaşam içinde bu olsa gerektir. Bir ay boyunca yaşamın her alanına egemen kılınan gerici-yobaz-faşist – baskıcı süreç , oldukça iki yüzlüce, kendisinden başkasına baskı aracına dönüştürülerek ilerletiliyor.
    Elbette bunu düzenin dinci siyasal gerici yapılandırılmasının temeli olan Yeşil Kuşak projesinden ayrı ele almak olanaklı değildir.Tamı tamına bu sürecin tamamlanması ya da hedeflediklerinin gerçekleştirilmesidir bu durum. Geçmişin solcu geçinenlerinden tutunuz, bugünün yeni gerici- dinci – yeşil faşistleri ortamın rengi olmanın ötesinde, tarikatlar-cemaatlerle bezeli sosyal- kültürel çevresel baskısı almış başını gırla gidiyor. Bütün olarak dinin siyasal-toplumsal-kültürel alana tam bir egemenlik kurduğunu iddia etmek yanıltıcı olmaz.
    Sokakta insanlar oruç tutmadıkları için öldürüldü bu ülkede. Adım adım siyasal kimliğe kavuşturulup, cemaatler – tarikatlar yoluyla yaygınlaştırılan ve finansmanı bizatihi ABD emperyalizmi ve onun yerli uşaklarınca yapılan süreç işte en sonunda siyasal partiler aracılığıyla düzenin büyük sermayesinin bir parçası haline getirildi ve de hükümet ettirildi. Elbette , ABD emperyalizmi ile onun yerli işbirlikçi tekellerinin çıkarı dışında olamayacak bir sürecin tanınması temel değerdedir. Dinin siyasal- ekonomik düzen içi kullanımının en üst düzeyde yaşatılması da bir diğer ayağıdır.
    İnsanların yabancılaşmanın bataklığına çekilmesi yanında, “dinin bir afyon-uyuşturucu gibi kullanılması” ve “dinin bir insanın en derin iç çekişleri “ olduğundan hareketle , tüm yönleriyle ekonomik-siyasal-kültürel yaşamın yöneticisi imiş gibi gösterilip, günlük emperyalist kapitalist düzenin tüm bilinenlerinin hasır altı edilerek, kapitalizmin karşısında cennet vaatleriyle düzene karşı koymanın cehennemle özdeş kılınıp, öcülerle korkular toplumlarının, hegemonyalarının kurulduğu bir son devirde düzenin kendisi.
    Din , mevcut düzenin yaklaşık olarak kırk yıla yakındır ciddiyetle keşfetmenin ötesine geçip kullandığı en önemli araç haline gelmiştir. Din şu anda egemenlerin emekçileri,proleterleri,halkları uyutup düzen içinde tutmak için yararlandığı en değerli araç olamaya devam etmektedir. Her türlü pislik,dalavere, yalan,dolan,hırsızlık,yolsuzluk,batmışlık,ahlaksız lık vs içinde olanların sığındıkları en gizil araç halindedir dinci gerici örgütlenmeler. “Zira pislikleri ortak yapanlar, ortaklaşa da temizlemek için bir arada olmak durumunda olabiliyorlar.” Düzenin temiz bırakmadığı tüm insanlar, emekçiler, kirlettiği ve kendine yabancılaştırdığı tüm insanlığın bir “sığınma evi” gibi dine sığınmaları ve ondan medet ummaları kadar, hele ki alternatifsiz bir dünyada , oldukça doğal gelişme süreci olamaz.
    Ekilen tohumların meyvelerini fazlasıyla verdiği bir dönemden geçmektedir ülke. Fakat iki yüzlülük, yalancılığın da at başı gittiği bir ülkedir Anadolu. Zira oruç tutmadığı halde tutuyormuş gibi görünenler, dinci geçinip her türlü pisliğin içinde olanlar, siyasal-ekonomik çıkarları gereği bu çeşit örgütlenmeler içinde olan, kendini-değerlerini inkar edip egemenden yana olmak gibi kimliksizlik içinde olanlar, kendini inkar ve ret düzeyindeki gelişmeler, Alevi-Bektaşi olup “Ramazanda oruç tutmak gereklidir” diyenler vs gibi oldukça ciddi kaba kalabalıkların toplaştığı ve buluştuğu bir süreçtir aynı zamanda. Yine aynı zamanda açlıktan nefesi kokmuş olup dinsel gericilik babında örgütlenmiş ya da kafası yıkanmış beyinsizlerin kendisi gibi düşünmeyenlere saldırısı da bir diğer yanıdır.
    Tam bir iki yüzlülük düzeni olan emperyalist kapitalizmin yaşamın her alanında kıldığı hakimiyetin bu alanda da başka türlü açığa çıkmasını beklemek abesle iştigaldir. Senenin on bir ayında her türlü pislik,iğrençlik,hak tecavüzü,ihlal,insanlık dışı uygulamayı yapacaksın ; ve fakat bir ay sözüm ona Müslüman olup bunları affettireceksin. Bundan daha korkunç bir iki yüzlülük, yalancılık, ahlak dışılık, insanlık dışılık olabilir mi ? Faşist sömürgeci İran rejimine – dinci devlet güya- karşı direnenlerin içinde “15 yaşında bir kıza defalarca tecavüz edeceksin ki “ ; en iyi Müslüman olabilesin değil mi ? Böylesine ahlaksız, iki yüzlü, riyakar, insanlık dışı bir yaşam biçiminin , insanlıkla ne gibi bir ilgisi olabilir , oturup siz düşünün.
    Şöyle bir bakınız etrafınıza. Senenin on bir ayı ahlak, kimlik,kişilik,din,Müslümanlık,insanlık vs gibi değerlere ne kadar uzak şeyler varsa uygulayan insanların, bir ay içinde tam tersi tutum almalarını başka türlü nasıl yorumlamak lazımdır ? Gelip giden tüm kadınları gözleriyle soyup, onlara en aşağılık hayvan muamelesini bile çok gören hayvani sürülerin, bir ay içinde “insan” olabilmeleri mümkün müdür ? Kesinlikle hayır.
    Kendisi dışındaki kesimlere düşmanlıkta sınır tanımayan ve bir türden işkence uygulayan bu toplumsal baskın sistem, düzenin tüm güçlerini ardına almıştır. Düzen tüm toplumsal kesimlere bizatihi elinde bulundurduğu bir silahla ciddi bir psikolojik işkence uygulamaktadır. Ve de toplumun emekçileri yanında ilerici-yurtsever-devrimci demokrat kesimlerinin çoğu da bu baskıdan nasibini almakla birlikte buna karşı direnmemektedir. Bir duruş sorunu yaşanmaktadır bu durumda sorgulanması gereken.
    Bu bir toplumsal uyuşukluk, din ile uyutulma halidir. Dinle geniş proleter ve emekçi yığınların aldatılması ve kendine yabancılaştırılıp, bir çok pislik ve olumsuzluğun yasal ya da meşru kılınması demektir bu durum. Din, gelmiş geçmiş en büyük egemenlerin kullandığı araç olagelmiştir. Dine karşı siyasal-teorik-ideolojik mücadele kesinlikle devrimci komünist mücadelenin temellerinden birisidir. Kim ki, bu mücadeleyi erteler ve insanların “ince” vs duygularıyla oynamayalım derse , kesinlikle devrimden karşı-devrime doğru yol alacaktır.
    Zira dinle düzenin bu kadar iç içe geçtiği, birleştiği, her birinin kendisini en açık biçimiyle diğeriyle bütünleştirdiği ve pisliklerin aynı zeminde açıkça yaşandığı çok az zemin olmuştur tarihte. Bugün değilse ne zaman. Görüntüde dinsel içerikle bezenmiş bu yapının üstü kazınmalıdır. Altında gerçekler ortaya serilip deşifre edilmelidir. Düzene karşı mücadele ile dine karşı mücadele birlikte ve beraber ele alınmadan başarı mümkün değildir.



    Mahmut Halil Can ( Sendiren)
     

Sayfayı Paylaş