Alevi Açılımı´nın ucube çıktığını söyleyen Arif Sağ, âAKP ulema nasıl dilerse öyle bir Alevilik olmasını istiyor. Zorunlu din dersinin kaldırılmasını talep ediyoruz. 'Bir de ulemaya danışalım' cevabını veriyorlarâ dedi. Türk Halk Müziği'nin yaşayan efsanesi Arif Sağ, her hangi bir politikası olmayan AKP'de gelenekçi bir yapı olduğunu belirterek, "Padişahım çok yaşa mantığıyla, Recep Bey ne derse partide o olur. Onun onay vermediği bir kararı kabul etmeleri mümkün değil. Cumhurbaşkanı bile, Recep Bey'in düşüncelerinin aksine bir şey söyleyemez" dedi. Hükümetin Alevi açılımını da eleştiren Sağ, AKP'nin ulemaların istediği gibi bir Alevilik yaratma amacında olduğunu söyledi. Aşkaleli hemşerilerinin Kadıköy'de yaptığı âİnancıma Dokunmaâ mitinginin de bu bağlamda bir tepki olarak ele alınması gerektiğini anlatan Arif Sağ, Yurt´un sorularını yanıtladı: Müzikle ilk tanışmanızdan başlarsak... Gözümü açtım abim evde bağlama çalıyordu, evimizde âcem´ yapılıyordu. Kendimi bildim bileli evde müzik vardı. Tabii ki bu tek başına yeterli değil, ama ısınmamı sağladı. Sanat tabii ki yeteneğe de dayanıyor ve bu olmadan da mümkün olmaz. Gerçek sanatçı zor yetişir, ikinci bir Nazım kolay kolay gelmez, yüz yıl içerisinde bir tane Chopin, 500 yılda bir Pir Sultan, Dadaloğlu, Karacaoğlan yetişir. Bağlama tercihimde ise doğduğum yer Erzurum-Aşkale´nin etkisi oldu. - Müziğin hayatınızdaki yerini nasıl anlatırsınız? Dünya görüşümü sergileyeceğim açıklayacağım kulvar müziktir. SHP için 1986´da Kartal Mitingi´nde Aşık Veysel´in âBeni hor görme´ dizelerinin marşını yaptık ve halk çok etkilendi...Türkiye´de siyaseti lider sultasından kurtarmak lazım. Parti liderleri üzerine marşlar yazılıyor. İdeolojinin marşı yazılmalı kişinin değil... Önceki yıllarda kurultaylarda bir kaç gün sürüyor ve herkes konuşurdu. Kurultaylarda artık konuşulmuyor, adaylar çıkamıyor, yarışma yok. Her partide tek aday var. Hal böyle olunca da fikirler, düşünceler yarışmıyor; dolayısıyla demokrasi de rafa kaldırılmış oluyor. - En unutulmaz konserlerinizden biri Rodos Kalesi Resitali, ya sizin unutamadığınız? O tarihi bir olaydı, yüzlerce yıl sonra o adada ilk kez bağlama çalındı. O konseri Rumeli Hisarları'ndakiler gibi yaşadım, seyirciyle aramızda çok sıcak bir bağ kuruldu. Sahneden inmek istemedim, o sıcak bağı Rodos'ta yaşadım... Bir de Köln'deki senfonik konserimizde çok önemliydi, yaklaşık 20 yıl önce Avrupa'da bağlamanın ilk görücüye çıktığı konserdir. YAŞAMIN BİTTİĞİ GÜN BİTER SİYASET - Milletvekili olan ilk sanatçı olarak (1987 SHP) siyasete devam edecek misiniz? Siyasetten vazgeçmedim ki, ben siyasi bir adamım... Siyaset Meclis'te olmak değildir, dünya görüşünü, ideolojini savundukça siyasete devam edersin. Yaşamın bittiği gün biter siyaset... Aktif siyaset dersek yoruldum... 1987'de milletvekili seçildiğim dönem karalama kampanyası açmak için herşeyimi araştırdılar, hiçbir şey bulamadılar. En son ne buldular biliyor musun, bir dönem Erzurum Belediyesi'nde hizmetli kadrosunda gösterilerek büroda çalışıyordum. Sağcı gazetecilerden biri başlık attı 'Kapıcılıktan milletvekilliğine' diye! Ben zaten olanı söylüyorum ama böyle olmayan şeyleri yazdılar. - Sancaktepe´den aday olmanız doğru muydu? Doğru yerdi ama ben de parti de doğru politika yapamadık. İyi dengeleyemedik. O yapının oyları bize yetiyordu ama BDP ile ilgili sorun çıktı 11 bin oy aldılar. Biz zaten 8 bin oyla kaybettik. Ayrıca Saadet Partisi dengeleri bozdu bir gecede, oylarını AKP'ye yönlendirdi... Ben oranın insanın yakınen tanıyorum Sarıgazi'de 150 hane benim Sos köylüm var. İyi bir noktaya da geldik, herkes bizi kazandık görüyordu ama olmadı. KERBELA AYDINLATILDI MI Kİ... - Üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen Sivas Katliamı´nı ve arkasındaki güçlerin gün ışığına çıkarılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce Maraş, Çorum ve Malatya olayları var. Sivas en büyük katliam... Sorarım, Kerbela aydınltıldı mı ki, Sivas aydınlatılsın! Maraş katliamı, Çorum daha önce yine bir Sivas ile Malatya'da yaşananlar var... Kerbela aydınlatıldı mı ki, Sivas aydınlatılsın... - 2002´den bu yana iktidarda olan AKP´nin politikalarını nasıl yorumlarsınız? Onların politikaları yok, gelenekçiler, geleneklerindeki 'padişahım çok yaşa' devam ediyor. Onların ürettiği bir şey yok ki... Kulluk muhabbetiyle devam ediyorlar, onlarda birey yok. Özellikle herhangi bir alanda çalışmalarına gerek yok. Padişahım çok yaşa mantığıyla, Recep Bey ne derse o olur. Onun onay vermediği bir kararı kabul etmeleri mümkün değil. Cumhurbaşkanı bile, Recep Bey'in düşüncelerinin aksine bir şey söyleyemez - Hükümetin Alevi açılımının bazı toplantılara katıldınız, gelinen noktada bu açılımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonlara doğru bir toplantıya katıldım. Bizim bazı isteklerimiz var, 'Zorunlu din dersi kalksın, cemevlerimiz ibadethane olsun' diyoruz. Bu istekleri de haliyle devletten istiyoruz, gökyüzünden istemiyoruz. AKP kalkıyor, 'Masaya oturalım, ne istiyorsunuz' diye soruyor. Biz de anlattık, aynı masaya oturmayız demedik, buna hakkımız yok. Oturup tartışacaktık, ama sonuçta oradan 'ucube' bir düşünce üredi. Alevi Açılımı'ndan bir ucube çıktı!. Benim Aleviliğim için 'İstediğin gibi değil, ulemaya bir soralım, onlar nasıl istiyorsa öyle bir Alevilik olsun!" diyorlar. Din dersinin içerisine Aleviliği koydular iyi, güzel de bu dersi kim verecek? Aynı hocalar... Biz sizden ders istemiyoruz, biz 'Zorunlu din derslerini kaldırın' diyoruz. Cevap olarak, 'Bir de ulemaya danışalım!' diyorlar. Bakan kalkmış, 'İyi düşünüyorsunuz da bakalım Sunniler ne düşünür" diyor. - Memleketiliniz Aşkaleliler pazar günü (bugün) Kadıköy´de âİnancıma Dokunma´ isimli âLaiklik Mitingi´ yapacak. Bu ne demek? Anlattıklarımın özeti, ucube çıktı diye niteledim ya.. Benim yerime karar veriliyor ya, hani 'Sünnilere sorarız ne kadar istiyorsa o kadar hak vereceğiz'diye.. Sana zarar vermiyorsa, benim yaptığım şey karışmayacaksın... Yani ben burada Cem yaparken söylediğim deyişler, semalarım sana zarar vermiyor niye engel oluyorsun? Ben 50 yıllık sanatçıyım. Bir gün ağzımdan namaz, niyaz, oruç ve haç ile ilgili tek kelime çıkmamıştır. Ve birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımızın da böyle bir derdi yoktur. Kim camiye gidiyor bizi ilgilendirmez, ama bunlar yok 'Cemevi cümbüş evi' diye saçma sapan şeyler söylüyorlar. Ülkeye bakın bu komik değil mi, bu ülkenin komedisi değil mi. Düşünün ki böyle bir ülke, ama bu komikliği bu yürüyüşe katılan çocuklar yapmıyor... Bu komiklik yapılsın diye bu çocukları bu raddeye getirdiler. ANKARA´YA GİTSEM TANIMAM! - Yaşanan son gelişmeler ışığında CHP´nin durumunu nasıl yorumlarsınız? Şu an CHP´nin politikalarını benimsiyorum dersem yalan söylerim. Partilerin kadroları tabii ki değişir, gençleşir ama kadronun tamamı da değişmez! Ben bu partide milletvekilliği, parti meclisi üyeliği ve belediye başkanı adayı olmuş biriyim. Ama sen öyle bir noktaya getiriyorsun ki, Ankara´ya CHP Parti Meclisi'ne gitsem oradakileri tanımıyorum. Sokaktaki adam bu görünüşten umut beklemez. Önümüzdeki seçimlerde de olamaz bence... - Kaç fotoğraf makinanız var, en son kullandığınız marka? Canon'cuyum. Bir çok makinem var ama son makinem Canon Mark 2'dir. 20 binin üzerinde fotoğraf çekmişimdir. Daha çocukluğumda Kodak makinem vardı, askerde de fotoğrafçıydım. Solcu, solak Arif âSağ´ bu ironiyi nasıl anlatır? Buradaki 'sağ', yön açısından değil, yaşamak açısından sağ. İnsanların aklına bu gelmiyor pek ama şu vardır; Ben solculuğu kabullenmiş bir isimim. Birer cümleyle... Neşet Ertaş: Yöresel anlamda ciddiye almak lazım. Ruhi Su: Bir döneme ciddi anlamda hem düşünsel hem de müzikal anlamında damgasını vurdu. Selda Bağcan: Hem müzikal hem de düşünsel açıdan emek vermiştir. Aşık Mahzuni: Geleneği devam ettirmiş, kontrolsüz biçimde diyebileceği her şeyi söylemiştir. Kazancı Bedih: O ve onun gibiler Anadolu'nun bugünkü kültürünü korumasının temel taşlarıdır. Belkıs Akkale: Benim açımdan yeri ayrı ve benim için çok önemlidir. Nilüfer: Onu önemsiyorum, bir kuşaktı başladılar ve o hala müzikal anlamda yaşıyor. VE BİR KAÇ ANI⦠1961 yılında İstanbul'a geldim bir ay sonra abim bana bir çift ayakkabı aldı... Ben o gece ayakkabılarla yattım... Ben İstanbul´da ilk muzu görünce de hayretler içinde kaldım, bir dolu ilkle burada tanıştım. Oğlum Tolga yeni doğduğunda konser için Dijon´a (Fransa) gittim. Oradan dönüşte ona oyuncak elektrikli bir tren seti aldım.. Geldim eve onu kurdum bir hafta ben oynadım... Daha önce olmamış ki ne yapalım... İlkokula giderken Marshall yardımları zamanı süt tozu, peynir veriyorlar... Köyde süt bol derler ya, yalan. Köylerde kimseye süt vermezler. Sütü biriktirir yoğurt yapar ondan da yağ çıkarırlar. Millet zanneder ki köylüler sabahtan akşama kadar süt içiyorlar. Ben sütün lezzeti ciddi anlamda bol bol içtiğim o yardımlardan aldım. Muammer Tolga YENİGÜN Yurt Gazetesi â 20 şubat 2012 ( alıntı )