Depremzede kadınlar…

Discussion in 'Güncel Olaylar' started by prkacin, Feb 14, 2012.

  1. prkacin

    prkacin Super Moderator

    Van - Üç gönüllü sanatçı Burcu Yankın, Feryal Öney ve Selda Öztürk Van´a giderek Halkların Kardeşliği Çadırı´nda kaldı. Burada depremzedelerle dayanışma içerisinde bulunan sanatçılar Van´da kadınların durumunu ele alan söyleşiler yaptılar. Farklı sivil toplum kuruluşlarında bulunan kadın yöneticiler ve depremzede kadınlarla yapılan söyleşilerde, depremden sonra kadınların ve çocukların yaşadıklar dile getirilirken, kadın örgütlerinin bu sorunlara ilişkin yaptıkları çalışmalar aktarılıyor.

    “Bir kadınların geleceği var, bir de Van´ımızın geleceği var” diyen kadınlar, Van´ın geleceğinin kadınların da geleceği olacağına vurgu yaparken, kadın eliyle bir kent yaratılabileceğini söylüyorlar.

    “İHTİYAÇLARI KADIN BİLİYOR”

    Van Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (VAKASUM) yöneticilerinden Ceyhan Timur, depremden birkaç gün sonra 15 kişiden oluşan bir kadın ekibi oluşturduklarını belirterek, “Gebe olan ve erken doğum riski olan kadınlar vardı. Yeni doğum yapmış olan hatta deprem anında doğum yapan kadınlar vardı. Bu kadınların barınmaya, ısınmaya ve hijyenik bir ortama ihtiyaçları vardı. Bu kadınların ihtiyaçları tesbit edildi ve yardım paketleri hazırlandı” dedi. Haneleri ziyaret etmeye ve haneleri kadınlar üzerinden güçlendirmeye karar verdiklerini ifade eden Timur, şunları söyledi:

    “Evdeki erkekle konuştuğunuz zaman erkek, evdeki kadının, çocuğun, yaşlıların ya da engellilerin ihtiyaçlarını belirtmiyor. Genel olarak hane ihtiyaçlarını, gıda, çadır gibi ihtiyaçları sıralıyordu. Kadınla görüştüğümüzde kadın, evdeki çocuğun altını ıslatıp ıslatmadığını biliyor. O yüzden bebek bezi ya da evde engellisi varsa hasta yatak bezi ya da kendine dönük olarak kadın pedi gibi talepleri oluyor. Evin başka bir ihtiyacı varsa bunu bilen yine kadın oluyor. Bu yüzden haneye yardım yapılacaksa kadını muhatap alarak daha doğru tespitler yapıp, daha doğru yardım paketleri hazırlamak üzerinde çalışmalar yürüttük.”

    Herkesin sürekli konuştuğu koşulların, tüm kadınlar için geçerli olmayabileceğine vurgu yapan Ceyhan Timur, “Gittiğimiz bölgelerde kadınların banyo ya da tuvalet problemleri vardı. Ancak her bölgede bir ya da birkaç ev tuvalet ya da banyo olarak kullanılabilirdi. İnsanların kolektif yaşamı inşa etmeleri için fikirler verdik” diye konuştu. Hiç gidilmeyen bir köye gittiklerini de anlatan Timur, köylülerin kendi kendilerine barakalar yaptıklarını, kendi ellerindeki gıda malzemelerini ortak paylaşmaya başladıklarını aktardı.

    KADIN MERKEZLERİ DESTEK SUNDU

    Değişik illerden sivil kadın merkezlerinin de dönüşümlü olarak destek sunduğunu ifade eden Timur, Tatvan Güneş Kadın Merkezi, Siirt Berfin Kadın Merkezi, Diyarbakır DİKASUM ve Ceren Kadın Merkezi, Mersin İŞTAR´daki psikolog ve ebelerin Van´a gelerek, gönüllü çalışmalarda bulunduklarını söyledi. Kadınlara psikolojik danışmanlık yapıldığını, ebenin de kadın sağlığı ve hijyen konularında sunumlar yaptığını aktaran Timur, “Oradaki paylaşımlarda şunu fark ettik; kadınlar koltukaltı ve vücut tüylerini almak istiyorlar. Bu tüyler enfeksiyon riskini artırıyor. Ağda yapabilme durumlarını sorduk. Aslında eldiven kullanıyorlar bunun için. Ama burada eldiven yok ve bunu yapabilecekleri bir alan da yok. Demek ki eldiven bulmak lazım ve kadınlar için özel bir alan yaratmak gerekiyor. Ayrıca kadınlar stres ve korkudan kaynaklı olarak bağırsak problemleri yaşıyor, kabızlık yaşıyor. Enfeksiyona bağlı hastalıklar da çok fazla” dedi.

    “RAPOR HAZIRLIYORUZ”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Kadınların çadıra girdiklerinde ağabeylerinden ya da babalarından nefret ettiklerini söylediğini aktaran Timur, “Küçük bir alandasın ve herkes tıkış tıkış orada kalmak zorunda. Diyorlardı ki, bizim kadınlar olarak bir araya gelip sohbet edebileceğimiz ya da kendimiz için bir şey yapabileceğimiz bir alan yok. Bunun için de bir şeyler planladık. Bir de hem sağlık hem de psikolojik problemlere ilişkin tespitlerimiz var. Zaten raporumuzu da hazırlıyoruz. Bu 2,5 ay boyunca kadınların yaşadıklarını, kadınların profillerini ve deprem sürecinin hem sağlıkla ilgili hem de psikolojik ya da sosyolojik yönlerini ortaya koyabilecek tespitlerimizi yayınlayabileceğimiz bir rapor hazırlıyoruz” dedi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“Bir kadınların geleceği var, bir de Van´ımızın geleceği var” diyerek, sözlerine devam eden Ceyhan Timur, “Van´ın geleceği kadınların da geleceği olacak” diye kaydetti.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“VAN´A KADIN RENGİNİ VERMELİYİZ”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]VAKASUM´dan Emine Bozkurt ise deprem sonrasında birçok kadının göç etmek zorunda kaldığını aktardı. Çalışmalarda yaşadıkları zorluklara değinen Bozkurt, “İlk başta her şeye el atabiliriz gibi görüyorduk kendimizi. Ama bir süre sonra tükeniyorsun. Bu nedenle de gönüllülere çok ihtiyacımız var” diyor. Van dışından gelen, kadın gönüllülerin genellikle “kadın yapısı”na katılmadıklarını belirten Emine Bozkurt, bu nedenle kadın yapısının yalnız kaldığını belirtti. VAKASUM olarak kurdukları çadıra gelen depremzede kadınların evlerine gelir gibi çadıra geldiklerini söyleyen Bozkurt, şöyle konuştu:

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“Kadınlar birlikte gelip ziyaret ediyorlar bizi. Bir büromuz yok ama bir çadırımız var dediğimizde kadınlar gelebiliyor. Üzgünüz deprem olduğu için ama aynı zamanda umutluyuz. Kadının eliyle bir kent yaratılabilir. Işıklandırmadan tutun mesela parklara kadar. Parklara en çok erkek isimleri verilmiş. Biz eğer yeni bir şehir oluşturulacaksa, yerel yönetimleri zorlayıp, kadın isimlerini kullanmayı, kadın rengiyle bir kentin oluşmasını da istiyoruz. Burada VAKASUM bunu kendine hedef olarak belirliyor. Van bir hayalet kent olmaktan çıkartılıp gerçekten bu coğrafyaya yakışan, güzel bir şehir olarak tekrardan yaratılabilir diye düşünüyoruz. Van´a artık kadın rengini vermeliyiz.”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“ASKERİYEDEN KORKUYORLAR”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Depremzede bir kadının kendisine söylediklerini de aktaran Emine Bozkurt, “Kadınlar depremi yaşamışlar ama ‘Allah´ın işidir´, diyorlar. ‘Ben evimden çıkamıyorum ama dışarıya da bir çadır dahi kuramıyorum´, diyorlar. Sorduğumuzda niye çıkamıyorsun diye, hemen yanı başlarında askeriyenin olduğunu söylüyor; askeriyede o dönemde birçok çocuğun öldüğüne, kazayla, yapılan ateşlerle öldüğüne tanıklık etmiş o anne. Diyor ki, ‘Ben bu depremden çok korkmadım. Nasıl dışarıya gideceğim? Yarın öbür gün benim çocuğum askeriyenin teliyle uğraşsa, ya da askeriyenin atmış olduğu bir şeyi oyuncak sanarak çadıra getirse ne olur?´ Asıl bundan korkuyor” dedi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“KADINLAR ÇADIRDA RAHAT DEĞİL”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Bir çok kadının; çadırda rahat olmadığını, hırsızlık yapılmasından korktuğunu, can güvenliğinden endişe ettiğini, ‘bundan sonra ben yaşamımı kurarken nasıl yaşayabilirim´ tedirginliğini yaşadığını belirten Bozkurt, “Bu kadınların üzerinde böyle çok büyük bir etki de var” diye konuştu.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Beş katlı bir binada bodrum katında çocuklarıyla birlikte yaşayan bir kadını tespit ettiklerini belirten Bozkurt, “Ona, bina riskli, yıkılabilir, niye çıkmıyorsun diye sorduk. Sana çadır bulalım dedik. ‘Çadırım var, ben çadırda yaşayamam´ diye cevap verdi. Cinsel saldırılara maruz kalmış. Çadırkentlere de gitmeyi tercih etmiyordu. Biz tek başına yaşayan kadınları, ailesinin yanına, komşusunun yanına sığınmış kadınları tesbit ettik. Orada kalırken bile birilerine yük olma psikolojisinden kaynaklı rahatsız oluyorlar” dedi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]YARDIMLAR KADIN ELİYLE YAPILMALI

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Tek başına olan, eşi ölen, eşi cezaevinde olan ya da terk edilmiş kadınların hem yardımlara erişimi hem de çadırda yaşamalarının daha zor olduğunun altını çizen Emine Bozkurt, bu toplumsal soruna şöyle işaret ediyor:

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“Toplumun bekâr ya da dul olan kadınlara bakışından dolayı bir tedirginlikleri var. Çünkü yardımları dağıtanlar erkekler. Onlarla ilişkiye geçip bir yardım talep edemiyor. Mesela bir köyde, yardımlar dağıtılmış, bir kadına hiçbir şey gitmemiş. Muhtara soruyorlar, “niye bu kadına hiç yardım gitmedi?” “E, gelip almadı ki…” O gelmediyse bile, sonuçta depremzede. İhtiyaçlarını karşılaman lazım. Kadınla görüştüğümüzde, “ben tek başına bir kadınım. Toplum beni yanlış algılar, o yüzden ben yardım almadım” diyor. O yüzden bu yardımların kadın eliyle dağıtılması da çok anlamlı. Kadınlar kendini daha rahat ifade edebiliyor, daha rahat talep edebiliyor.”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Depremden sonra hırsızlıkla ya da cinsel saldırılarla ilgili söylentilerin de çok yayıldığını ifade eden Bozkurt, bu nedenle kadınların çadır yaşamını tercih etmemeye başladıklarını söyledi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Engelli ya da yaşlılara bakan kadınların durumunun daha zor olduğunu belirten Bozkurt, “O kadınların yükünü hafifletmek önemli” dedi.

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Depremin ilk dönemlerinde bebeklerde ishal salgını olduğunu ifade eden Bozkurt, bunun nedeninin ise mamaların belirtilen ölçeklerden fazla verilmesinden kaynaklandığını tespit ettiklerini belirterek, şunları söyledi:

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“Mamalar, iyidir, sağlıklıdır diye verilmesi gerekenden çok daha fazla miktarlarda verilmiş. Böyle olunca aşırı protein yüküyle çocukların içini kurutuyor ve hastalık yapıyor. Bir sürü ailede bu vakaya rastlanmış. Mama dağıtımlarının aslında sağlık ocaklarından yapılması gerekiyor, çünkü anneler mama kullanımını bilmiyor. Aslında çoğu ilk defa kullanıyor.”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]YÜK YİNE KADININ OMUZUNDA

    [COLOR=#333333][FONT=arial]Çadır yaşamında da çamaşır, bulaşık, çocukların bakımı gibi her türlü yükün kadınların üzerinde olduğunu belirten Bozkurzt, bu nedenle kadınların kendine zaman ayıramadığın, kocaların sürekli kolaya kaçtığını ve ‘ben iş bulacağım´, diyerek kaçtığını ve başka şehirlere gittiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

    [COLOR=#333333][FONT=arial]“Görüştüğümüz ailelerde, eşlerinin il dışında çalıştığını söyleyen çok kadın oluyor. Biz kadına yönelik çalışıyoruz ama erkekler de bu durumda travma yaşıyor. Eşini, çocuklarını sahipsiz bırakıyor ve onların maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda kalıyor. Burada hizmet sektöründe çalışan bütün erkekler işsiz kaldı. Ailelerin geçimini sağlayanlar o insanlardı. Büyük bir işsizlik ortaya çıktı. Erkeğin para kazanıp ailesine, gıda, çadır, battaniye temin etmesi gerekiyor. Yardımları bekleme süreci çok sıkıcı bir durum. Aslında erkeklerle de görüşmeler yapmak lazım.”

    [COLOR=#333333][FONT=arial]ANF NEWS AGENCY[/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR]
     

Share This Page