Zamanın birinde deli dolu, hırçın, asi bir Rüzgâr varmış? O diyar senin bu diyar benim dolaşır durur, ama gezdiği yerlere pek de dikkat etmezmiş? Günlerden bir gün, bir dağın yamacında dolaşırken, o güne kadar hiç görmediği güzellikte bir güzellik görmüş. Bu lacivertte çalan rengiyle son derece güzel ve nadide bir gülmüş. Hayran hayran yanına süzülmüş: ?Affedersiniz, buralarda yeni misiniz?? diye sormuş, ?Daha önce sizi gördüğümü hatırlamıyorum da?? ?Ben aslında hep buradaydım. Ama beni fark etmemeniz çok doğal. Çünkü siz her şeyi saçıp savurarak esmekle öyle meşgulsünüz ki, çevrenize dikkat bile etmiyorsunuz.? Rüzgâr hak vermiş, utanmış, başı önüne düşmüş: ?İşim bu? demiş, ?kusura bakmayın? Toparlanıp kendini tanıtmış: ?Ben Rüzgârım? demiş, sesine hafiften hışımlı bir esinti katarak, ?sizde adınızı söyler misiniz?? ?Gül? demiş gülümseyerek, ?Kısaca bana Gül derler.? Rüzgâr o güzelliği nasıl ıskaladığını hayıflanaraktan, Gül?e arkadaşlık teklif etmiş: ?Benimle arkadaş olur musun Karagül, çok yalnızlık çekiyorum. Saçıp savurduğumu söyleyip benimle arkadaş olmak istemiyorlar.? ?Olur? demiş Gül fazla düşünmeden, çünkü oda yalnızlık çekiyormuş; ?Seninle çok iyi arkadaş olabiliriz.? O günden sonra Rüzgâr ile Gül arasında, adını koymadıkları çok güzel ve özel bir arkadaşlık başlamış? O zamana kadar hırçın ve soğuk esen Rüzgâr, o günden sonra daha bir ılık esmeye başlamış yamaçlarda? Zaman zaman yağmur yüklü bulutları Gül?ün üzerine taşıyarak daha da gelişmesini, serpilip daha da güzelleşmesini sağlıyormuş. Rüzgâr tarifsiz duygular içinde mutluymuş. Nasıl olup da bunca zamandır böyle duyguların varlığından habersiz yaşadığına da hayret edip hayıflanıyormuş. (Hep böyle olmaz mı? Genelde mutluluğumuz çok yakınımızdadır, ama göremeyiz de uzaklarda ararız) Gel zaman, git zaman, günlerden bir gün aynı çevreye bir Bülbül gelmiş? O kadar güzel ötüyormuş ki, Yağmur?la Gül O?nu çok sevmişler. Bülbül ise Gül?ü görür görmez tutulmuş? Etrafında uçuşup duruyor, o güzel şarkılarını onun için söylüyormuş. Bu durum Gül?ün de hoşuna gidiyormuş aslında. O?nun hoşuna gidiyormuş ama Rüzgâr?ın hiç mi hiç hoşuna gitmemiş. Günlerden bir gün, Bülbül hayatının en güzel şarkılarını besteleyip ilk kez Gül?e okurken, birden Rüzgâr çıkagelmiş? Bir zaman dinlemiş Bülbül?ü? ?Bu kuşcağız da ne demeye getiriyor yani?? diye geçirmiş içinden, asabileşmiş? Bülbül?ün bu şarkıları Gül için özel olarak bestelediğini fark edince de çılgına dönmüş? O?na zarar vermeyi kafasına koymuş. Hızlana hızlana fırtınaya dönüşüp Bülbül?ün üzerinde oturduğu dalı kırmış? Bülbül?ü de önüne katıp bilinmezlere sürüklemiş? Bunu gören Gül, çok üzülmüş. Bülbül?ü geri getirmesi için Rüzgâr?a yalvarmış? Rüzgâr sonunda dayanamayarak, pişmanlık içinde, Bülbül?ü savurduğu yerlere bakmaya gitmiş? Araya araya bulmuş sonunda. Ne yazık ki, Bülbül artık yaşamıyormuş. Dönüp bu haberi Gül?e verememiş bir türlü. O günden sonra bir daha dağın yamacında Rüzgâr?ı ne gören olmuş, ne de sesini duyan? Sadece bazı sabahlar, Gül?ün üzerinde su damlacıkları oluşmaya başlamış? Meğer bunlar, Gül?ün yaşaması için Rüzgâr?ın gece vakti sessizce gelip yapraklarına bıraktığı pişmanlık gözyaşlarıymış.
emegıne saglık erkan guzeldı bı o kadarda manalı burdan ders almak bıseyler cıkarmak onemlı tesekkurler paylasım ıcın ....
Emegine saglik Erkan. Cook güzl. Birini sevmek nekadar kolay, bu sevginin hakkini vermekse nekadar zor.
Emeğine Sağlık Abim Çok Anlamlı Bi hikaye... Emeğine Sağlık.. Bazen Öfkeyle kalkmamak gerektiğini Çok Güzel Anlatıyor bu hikaye...