Robert Alexander Peck, ABD Türkiye Büyükelçiliği´nde ikinci katip olarak çalışan bir CIA ajanıdır. Çorum´da katliamdan aylar önce, bu CIA ajanı, AP ve MHP Çorum il başkanları, vali, CHP´li belediye başkanı başta olmak üzere pekçok kişi ile görüşüp bazı köylere gider ve tüm bu görüşmelerde Alevi ve Sünnilerin durumu hakkında sorular sorar. Peck soruyor, alevi ve sünniler, solcular ve sağcılar arasındaki çelişkilerin düzeyini öğrenmeye çalışıyor, bunlara göre planlar hazırlıyordu. Dönemin CHP´li Belediye Başkanı Turan Kılıçcıoğlu, bu CIA ajanı ile yaptığı görüşmeyi âdevlet sırrıâ diye hiç bir zaman açıklamak istemedi. Ardından Maraş´da olduğu gibi Çorum´da da katliam oldu. Ne zaman bir katliamın soruşturması yapılsa hep âdevlet sırâları çıkarkarşımıza. Ama kamuoyuna açıklanmayan bu âsırâlar hep de CIA ajanları ile paylaşılır. Provokasyon girişimleri Alevi ve sünni halk, Çorum´da içiçe yaşamaktadır. Bu yüzden de kontrgerilla Çorum´u da provokasyon yaratarak halkı birbirine kırdırabileceği yerlerden biri olarak seçer. CIA ajanı Peck incelemelerini tamamladıktan bir süre sonra provokasyonlar başlar. Pilot bölge olarak, belediye başkanlığı MHP´lilerin elinde olan, Alaca ilçesi seçilir. Önce Alaca Adliyesi emanet deposu soyulur ve 21 adet silahçalınır. Bu silahlardan biri daha sonra Sungurlu ilçesinde yazılama yaparken yakalanan MHP´li bir faşistin üzerinden çıkar. Ama buna rağmen, soygundan sonra âAleviler sunnilere karşı silahlanıyorâ şeklinde spekülasyonlar çıkarılmıştır. Alaca´nın faşist Belediye Başkanı, ramazan ayı başlangıcını bahane ederek bir bildiri yayınlar ve halkı cihada çağırır. Faşistler provokasyon yaratmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışır. Amaçları yeni bir Maraş yaratmaktır. Provokasyonun ilk adımı için 27 Şubat 1980´de yapılacak olan âHayat pahalılığı ve yoksulluğu protestoâ mitingini seçerler. Miting için validen izin alınmıştır. Fakat izin verilen yer faşistlerin yoğun olduğu bir bölgedir. Faşistler mevzilenmiş, saldırı emrini beklemektedir. Bu durumu tesbit eden devrimciler provokasyon olacağını halka duyurarak mitingi iptal ederler. Böylece provokasyon boşa çıkartılır. Bu arada ildeki faşist kadrolaşma da yoğunlaşmıştır. Tunceli´de halka yaptığı saldırılarla tanınan Emniyet müdürü Halil Bozkurt Çorum´a atanır. POL-DER´li polisler sürgün edilerek yerlerine faşist POL-BİR´li polisler getirilir. Yapacakları saldırı ve provokasyonlarda herhangi bir pürüz çıksın istemezler. Saldırı âhazırlıksızâ başlıyor 27 Mayıs´ta Ankara´da faşist şeflerden Gün Sazak´ın devrimci hareket tarafından cezalandırılmasından sonra faşistler, adım adım hazırladıkları, palanlı saldırıyı beklemeden kudurmuşcasına saldırmaya başladılar. 28 Mayıs günü şehrin en işlek caddesine ipini koparmış itler gibi dolan faşistler işyerlerinin camlarını kırıyor, hazımsızlıktan ne yapacaklarını şaşırmış bir vaziyette saldırıyorlardı. Ardından alevi halkın yaşadığı Milönü mahallesine yönelirler ama barikatlarla karşılaşırlar. Faşistler, devrimcilerin ve halkın direnişi karşısında amaçlarına ulaşamadılar. âYa kan kusturacağız, ya tam susturacağızâ, âKanımız aksa da zafer islamınâ sloganları ile saldıran faşist güruha polis hiç müdahale etmemiş, zor duruma düştüklerinde korumuştur. 28 Mayıs´taki bu saldırıyı şeflerini kaybetmenin hazımsızlığı ile başlatan faşistler plansız oldukları için amaçlarına ulaşamamışlardı. Fakat saldırılar aralıksız devam eder. Faşistler kontrolü ellerine geçirmek için polisin de yardımıyla ilçe yollarını denetlemeye başlarılar. Asıl büyük saldırının hazırlığı içerisindedirler. Bu nedenle çevredeki il ve ilçelerden faşistler Çorum merkezinde toplanır. Kent bu günlerde zaman zaman daha sakin görünse de faşistlerle sürekli çatışmalar yaşanır. Öyle ki alevi ve sunni halk iyice ayrıştırılır, azınlıkta olanlar kendi mezheplerinden halkın yoğun olduğu mahallelere göçederler. Etmek istemeyenler de zorla gönderilir. Saldırılar sadece şehir merkezi ile sınırlı kalmaz. Köylerde de alevi ve sunni köyler birbirine karşı kışkırtılır. Katledilen insanlar olur. Öyle ki köylüler tarlalarına gitmekten korkar hale gelirler. İlk âvuruşâ polisten 30 Haziran´da faşistler tarafından dağıtılan bildirilerde cihat çağrısı yapılır. CHP´lilerin devrimcilerin yoğun olduğu semtlerden saldırı başlatılır. Akşam Pol-Bir´li polislerin de desteği ile saldırı tırmandırılır ve alevi ileri gelenleri ve devrimcilerden onlarca insan gözaltına alınır. İlk elde halkı önderlerinden kopararak güçsüz düşürmeyi hedefliyorlardı. Daha sonra evler silahlarla taranıp ateşe verildi. Bu ikinci saldırı özellikle ilk saldırıda girmeyi başaramadıkları Üçevler mahallesinde başlatılmıştı. Faşistler, tüm haberleşme ve yardım yolları kapatıarak iş yerlerini yağmalamaya giriştiler. Bu saldırıda faşistler ev yakma, tarama, yağma dışında dört kişiyi de katlederler. Ölümlerin duyulmasının ardından sokağa çıkma yasağı ilan edilir ama yasak faşistlere uygulanmaz. Katliam Günü Temmuz başında valilik ve MHP´de anormal bir hareketlilik yaşanır. MHP´ye daha önce tanınmayan insanlar girip çıkar, sürekli telefonlar çalışır ve herkes âcumaâ gününden sözeder. Bunlar yaşanırken alevilerin mahallelerine de operasyon düzenlenip yüzlerce insan gözaltına alınır, silahlar toplanır. 4 Temmuz... MHP´lilerin sıkça bahsettiği âcumaâ günü geldiğinde tüm camilerin anonslarında âkomünistler Alaaddin Camii´ni ateşe verdiâ denilerek saldırı başlatılır. Arabalarla taşınan silahlar dağıtılır ve hedef olarak Milönü mahallesi gösterilir. Böyle bir saldırıyı bekleyen halk, mahallede gece ve gündüz sürekli nöbet tutmaktadır zaten. Fakat saldırı daha çok gece beklendiğinden erkekler gündüz uyuyor, nöbete kadınlar devam ediyordu. Aniden anonsları ve âAllah Allahâ seslerini duyan halk mahallelerine saldırı olduğunu düşünüp camiye doğru koşar, önce polis panzerleri ardından galeyana gelen koca bir kitleyle karşılaşırlar. Polis panzerlerinden halkın üzerine ateş açılır. Onlarca insan katledilir ve yaralanır. Halkın üzerine polis asker ve faşistler birlikte saldırırlar. Saldırıyı yönetenler MHP il başkanı İsmail Taştan ve Çorum ÜGD başkanı Seydi Erenyel´dir. Bu katiller rehin alınan on kişiyi kurşunu dizme emrini verir ve köylerden gelen kendi yandaşlarını da buna ortak ederler. Rehin aldıkları insanlara her türlü işkenceyi yapan yaptıran bu katiller, ellerindeki kadınların ırzına geçtikten sonra çamaşırlarını sopalara takıp dolaştırarak ahlaksızlıklarını da sergilerler. âNe olur onu Sigorta´ya götürmeyin, orada öldürürlerâ 4 Temmuz´da âAllah allahâ seslerini ve camilerden yapılan anonsları duyar duymaz sokağa fırlayanlardan biri de üniversite öğrencisi Süleyman Atlas´tır. Sokağa fırladığında panzerlerden açılan ateşle omuzundan yaralanır. Panzerden fırlayan polisler onu panzerin içine almaya çalışırlar. âBen bu yarayla ölmem beni polislere vermeyinâ diye bağırır Süleyman Atlas. Halk vermemek için direnir ama polisler hastaneye götüreceğiz diyerek zorla panzerin içine atarlar. Bir kadın: âNe olur onu Sigorta Hastanesine götürmeyin orada öldürürlerâ diye bağırır ama polisler kadını dinlemezler bile. Süleyman SSK´ya götürülür ve ailesine cesedi teslim edilir. Vücudunda sigara izmariti söndürülmüş, şiş sokulmuş, kolu parçalanmış bir haldedir... SSK başhekimi ise âomzundan aldığı yarayla ölmüştürâ şeklinde bir açıklama yapar. Ama halk işkencehaneyle SSK´ya gitmek arasında bir fark olmadığını çok iyi biliyordu. Çorum SSK hastanesi faşistlerin üs olarak kullandığı bir yerdi. Silahlarını burada depoluyor, bodrum katında işkence yapıyor ve rahatlıkla gizlenebiliyorlardı. Arama yapıldığında hemen kılık değiştirip âgörevliâ kartlarını yakalarına takarak elini kolunu sallayarak hastane içinde dolaşıyorlardı. SSK´nın faşist katillerce bu kadar rahat kullanılması devletin faşistlere nasıl kolaylıklar sağladığının ve nasıl desteklediğinin en iyi kanıtıydı. Sonuç olarak; Çorum´da 4 Temmuz´daki katliamda 26, ondan önceki saldırılarla birlikte de toplam 50´yi aşkın insan katledildi. Katledilen insanların cesetlerine yakınları aylarca hatta bazılarına yıllarca ulaşamadılar. Buldukları cesetler de yakılmış, işkence izleri ile tanınmaz hala getirilmiş haldeydi. Fakat kontrgerilla, Çorum´da ikinci bir Maraş yaratmayı başaramamıştır. Çorum´da halkın ve devrimcilerin birlikte direnişini kıramamış, beklemediği bir şekilde silahlı ve kitlesel bir direnişle karşılaşmıştır. Halk bu şekilde kendini savunmamış olsaydı Maraş´taki katliamdan çok daha büyük bir katliam gerçekleşirdi. ALINTIDIR!!! <<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<< Çorum katliamı, ülke genelinde işlenen siyasal cinayetlerden, okul işgallerinden, Malatya, Kahramanmaraş, Gazi katliamlarından soyutlanarak; sağ-sol grupların çatışmasıyla değerlendirilemez. Bu katliamın, emperyalist güçler ve ülkemizdeki işbirlikçilerin ortak planlarıdır, eylemleridir. Genellikle etnik ve mezhep topluluklarının iç içe yaşadığı Doğu, İç ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde gelişen toplumsal muhalefeti baskı ve katliamlarla susturmak, solcu ve Alevileri göçe zorlamayı amaçlamaktadır. Çorum katliamı bu planın bir halkası ve uzantısıdır. Gün SAZAK´ın Ölümü: Ülkücülerin CİHAD bildirisinden 9-10 gün sonra Ankara´da MHP´nin Genel Başkan Yardımcısı Gün SAZAK (1. MC hükümetinde Gümdük ve Tekel bakanlığı yapmıştır.), 27 Mayıs 1980 günü belirsiz kişilerce vurularak öldürüldü. Gün SAZAK Ankara´da öldürülmüş. Çorum´la uzaktan-yakından ilgisi yok. Eğer duygusal bir tepki olacaksa Ankara´da olması gerekirdi. Oysa Türkiye genelinde saldırı, tahrip ve cinayetler başlatıldı, günlerce devam etti. Özellikle Alevi-Sünnilerin, Türk-Kürtlerin iç içe yaşadığı kentlerde saldırı ve cinayetler halka yönetildi. Görülüyor ki, bu saldırı, cinayet ve katliamlar, duygusal bir tepkinin sonucu değil; perde arkası güçlerin ve planladığı, yönlendirdiği eylemlerdir... Çorum katliamı, Gün SAZAK´ın ölümü gerekçe gösterilerek başlatılmıştır. 28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum´un en işlek caddesinde ve çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan sağcı gruplar (ülkücüler) elleri havada kurt işareti yaparak âkanımız alsa da zafer İslâmın, Kana kan, intikamâ sloganlarıyla yürüyüşe geçmişlerdir. Yürüyüş korteji, kısa süre sonra saldırıya dönüşür. Cadde üzerinde bulunan solculara ait işyerleri tahrip edilmeye, yakılmaya başlanır. Yürüyüş kortejinin çevresinde görevli polislerin müdahalesi görülmez ve seyirciler. Çorum´un okullarında sağcıların baskısı, terörü boyutlanarak artar. Öğrencilerin derslere girmesini engellemeye çalışırlar. Öğretmenlere saldırırlar. 28 Mayıs günü başlatılan ilk eylem noktalanır. Sağcı gruplar ve MHP İl Yöneticileri toplanarak ilk günün eyleminin değerlendirmesini yapıyor, yeni saldırı hazırlıklarını planlıyorlardı. Ankara´dan Gün SAZAK´ın cenaze törenine katılanlar (Çevre ile ve ilçelerden) Çorum´a gelmeye başladılar. Ayrıca bazı yabancı turizm şirketleri de Çorum dışından MHP´li militanları Çorum´a taşıyorlardı. 29 Mayıs günü başlatılacak ve günlerce sürecek saldırıların planı, saldırı yapılacak semtler ve görevli olacakların listesi hazırlanır. 29 Mayıs günü sabahıdır. Çorum´un işçisi, memuru, esnafı; öğrencisi ve halkı, günlük işlerini yürütmek için işlerlerine gitmeye hazırlanıyorlardı. Dışarı çıktıklarında, cadde ve sokakların faşist saldırganlarca işgal edildiğini, âKana kan, intikamâ sloganlarıyla saldırılarını sürdürdüklerine tanık olurlar. Saldırganlar ise rastladıkların dövüyor ve esir alıyorlardı. Solcu ve Alevilere ait işlerleri yağmalanıyor, tahrip ediliyor ve yakıyorlardı. Saldırıya uğrayanların, güvenlik güçlerine başvurduklarına âToplumsal olaydır, müdahale edemeyizâ yanıtını alıyorlardı. Faşist saldırganlar, Çorum´un caddelerini, sokaklarını, meydanlarını işgal etmekle yetinmemişlerdir, Çorum´la komşu il, ilçe ve köylerle bağlantılı tüm yolları da işgal etmişlerdi. Araçlar durduruluyor, kimlik kontrolü yapılıyor, solcu ve Alevi olanları alıp işkence ediyorlardı. Sağırların, körlerin bile görebilecekleri bu hazırlıkların devlet tarafından görülmemesi olanaklı değildir. Ama önlem alınmamıştır... Saldırganların bir kolu, demokrat ve sol görüşlü Çorum Gazetesi´ne; sol yayın satan Bahar Kitapevi´ne saldırarak tüm eşyalarını, malzemelerini dağıtır ve tahrip ederler. Saldırganların büyük bir kolu da, solcuların, Alevilerin yoğunlukta olduğu Milönü Mahallesine yönelirler. Saldırının haberini alan Milönü halkı, yollarda barikat kurarak saldırıya karşı savunma direnişine girişirler. Başka bir kol, Kuruköprü, Üçevler, Sigorta ve Mutluevler semtine yönelirler. Bu semtlerde oturan solcu ve Alevilerin, saldırıdan habersiz ve savunma önlemlerini alamamışlardır. Mevcut güvenlik güçleri ise, bir bölümü yansız kalırken, bazı polislerde saldırganlara yardımcı oldukları saptanır. Bu semtte 45 yaşlarında Servet YILDIRIM isimli bir kişiyi öldürürler. Celal ERDOĞAN (öğretmen), Salih YILMAZ (Öğretmen), Turan KABAKULAK, Vedat ELİAÇIK, Hüseyin ŞİMŞEK, Sefer EKEN, Sezai GÜREN, Neşet AYDIN, Mustafa NALLICA Sadık VASIFOĞLU, Hasan KÖSE, Aşır DEMİREL isimli sol görüşlü kişilerde kurşunla ağır yaralanmışlardır. Yine Altınevler Semtinde evlerinin balkonunda oturan iki kizkardeşe silahla ateş edilmiş ve her ikisi ağır yaralanmışlardır. Bu semt ve mahallelerde bir çok ev ve işyeri de tahrip edilerek yakılmıştır. Çorum Katliamının Bilançosu : 57 ölü, 200´ün üstünde yaralı; 300´e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılması; binlerce ailenin göçüyle noktalanmıştır. KAYNAK : 1) Cüneyt Arcayürek: Darbeler ve Gizli Servisler, Sf: 221 2) Çorum Gazetesi: 23.07.1980 3) Sadık Eral, Anadolu´da Alevi katliamı, Sf: 88 4) Sadık Eral, a.e.g. Sf:94 5) Cumhuriyet Gazetesi, 02.06.1980 6) Nokta Dergisi, Sayı: 22 (08.06.1986) 7) Sadık Eral, a.e.g. Sf: 103-105 8 ) Cumhuriyet Gazetesi, 08.06.1980 9) Hürriyet Gazetesi, 05.06.1980 10) Aydınlık Gazetesi, 09.07.1980 11) Çorum Gazetesi, 24.07.1980 12) Çorum Gazetesi, 26.07.1980 13) Sadık Eral, a.eg. Sf: 129