ÇEVREYE VERİLEN ZARARLAR Çevre kirliliğinin doruğa ulaşmasında 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi'nin büyük etkisi olduğu doğrudur. Fakat çevre kirliliğinin bu tarihte başladığını zannetmek büyük bir hatadır. çevre kirliliği çok eski çağlardan beri vardır. Fakat çevre biliminin ve ciddi bir ekolojik bilincin oluşması yenidir. örneğin ormanların bilerek yakılması insanoğlunun çevreye çağlar boyunca verdiği zararın bir örneğidir. Orman yangını, çağlar öncesinde insanların sık sık yakalandığı sinüzit ve antrakoz (akciğerlerde siyahlaşma) gibi hastalıkların başlıca nedenidir. Fakat bunu yapan insanların, bu hastalıkların sebebinin, doğaya kendi elleriyle verdikleri zararlar olduğunu anladıklarını hiç sanmıyoruz. Ortaçağ'da da çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğu anlaşılmaktadır. İngiltere'de evlerinin önüne insanların dışkılarını atmaları o kadar büyük bir sorun olmuştur ki 1345 yılında bunu yapanlar 2 şilin para cezasına çarptırılmaya başlanmıştır. 12. yüzyılda ise Fransa'da Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral oldu. Bunun üzerine dışkılarını akarsulara atan halk kendi ana içme suyu kaynaklarını kirletti. çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa 1388'de İngiltere Parlementosu'nda kabul edildi. Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı atılmayacaktı. Yasayı uygulamayan yönetici, o çevrede yaşayanlarca kralın mühürdarına şikayet edilecekti. İnsanların kendi elleriyle doğayı kirletmelerinin sonucunda, kendilerinin gördükleri zararın dayanılmaz boyuta ulaşmasıyla, ancak devlet yasasıyla kendilerini koruyacakları kanaatine vararak oluşturdukları ilk yasa, bahsettiğimiz yasadır. 19. yüzyıl sanayileşmesinde ise ortaya çıkan tablo korkunçtur. Tüm sanayi bölgelerinde metalurji ve demir çelik kuruluşları karaları, suları, havayı kirlettiler. Charles Dickens'in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels'in yazıları, Londra'nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en bilinen delilleridir. 1930'da hava kirliliğinden Belçika'nın Mosa Vadisi'nde 63 kişi öldü. 1952 yılında ise Londra'da yaşanan felaket çok daha büyüktü. 4000'i aşkın kişi nefes alma zorluğundan, insanların doğayı tahribinin bir sonucu olarak öldü. Günümüzde de durum pek parlak değildir. Belki böyle toplu ölümlere rastlanmıyor ama Dünya Sağlık örgütü'nün açıklamalarına göre bir milyarı aşkın insan hava kirliliğinin doğrudan tehdidi altındadır. Yıllarca toplanan çöplerin denizlere dökülmesi sonucunda bu pislikten geçmişte ne kadar insanın zarar gördüğünü tespit etmek ise mümkün değildir. üstelik günümüzde de denizlere çöp dökülmesi şeklindeki uygulama tamamen terkedilmiş değildir. Gerek deniz altı canlılarını öldüren, gerekse bunların vücutlarında zararlı maddeler birikmesine yol açan deniz kirliliği, sonuçta yine insanoğluna zarar vermektedir. Günümüzde, sayamadığımız tüm bu kirliliklerin kanser gibi birçok hastalıkta önemli etkisi olduğu kabul edilmektedir. Görüldüğü gibi insanlık tarihinde insanoğlunun en büyük düşmanlarından biri çevre kirliliğidir. Bu yüzden ekolojik dengenin sağlanmasına çabalayan tüm kişi ve kuruluşlara bir şekilde destek vermemizin çok isabetli olacağı kanaatindeyiz.
çok güzel bi konu bence bende sinir oluyorum çevremizi kirletenlere çöp atanlara güzel bi konuya deginmişsin can emegine saglık
İNSANIN KĐRLENMESĐ... Çevre Kirliliğini artık tanımaya basladık. Radyoaktif atıkların, kimyasal atıkların, endüstri ürünü atıklarının çevreyi nasıl kirlettiğini biliyoruz. Ozon tabakasının inceldiğini, delindiğini kaygıyla öğreniyoruz. Toplantılar yapıyoruz, konusuyoruz, yazıyoruz, önlem almaya çalısıyoruz. Ama Çevre Kirliliği sadece doğanın kirlenmesi değil ki... Đnsanın kirlenmesi çağımızın en büyük sorunlarının basında geliyor ve biz farkında bile değiliz.Evet, insan kirleniyor. Đnsanın duyguları kirleniyor, düsünceleri kirleniyor, umutları kirleniyor, sevinçleri kirleniyor..., Ama insan insana duyarsız. Đnsan insana ilgisiz. Đnsan insana kayıtsız. Oysa insanı görmemiz zorunlu, insana bakmamız zorunlu, insanı korumamız zorunlu. Çevrenin insanı nasıl kirlettiğini görmemiz zorunlu. İnsan kirleniyor ve yasama sevinci duyamıyor. İnsan insana güvenemiyor. İnsan geleceğe güvenemiyor. İnsan umut duyamıyor. İnsan mutluluğu bulamıyor. Đnsan insanı sevemiyor. Dünyayı saran asıl kirlilik budur. Yasama sevincimiz çıkarcılıkla kirletiliyor. Dünya, herkesin kendi çıkarının pesinde kostuğu bir yasama kavgasıyla kirletiliyor. Herkesin kendi çıkarını düsündüğünü gören insana da kendi çıkarını düsünmekten baska bir yol kalmıyor. Sürekli olarak kendini korumak zorunda kalan insanın yasama sevinci gölgeleniyor, azalıyor, yok oluyor. Çıkarcılık insana kendinden baskasını düsünmemeyi öğretiyor, kendinden baskasını sevmemeyi öğretiyor, bencilliği öğretiyor, paylasmamayı öğretiyor.Düsüncelerimiz sartlandırmalarla, baskılarla kirletiliyor. Yasama kavgasına düsürülmüs insan, günlük sorunlardan kurtulup da genis ufuklara bakamıyor. İlk insanların yiyecek pesinde kosmaktan hiçbir is yapamadığı dönemlerine dönmüs gibiyiz. Günlük sorunların kargasası bitmek bilmiyor. İnsanı insan yapan düsünce ufuklarını artık göremiyoruz. Adı konmamıs bir yeni kölelik düzenini yasamaya zorlanıyoruz. Yasama biçimimiz bize dayatılıyor. Buna bireysel karsı çıkma yollarının kapalı olduğunu görüyoruz. Düsüncelerimiz hep gelecek korkularıyla kirletiliyor. Duygularımız önyargılarla, baskılarla, korkularla kirletiliyor. Günümüz insanı duygusal davranmakla asağılanıyor. Duygularımızla hareket etmememiz gerektiği sürekli yineleniyor. Duygularımızdan korkuyoruz. Duygularımızdan utanıyoruz. Duygularımızdan kaçıyoruz. Duygularımızı saklıyoruz. Duygularımıza yabancılasıyoruz. Bu duyarsızlığın adına gerçekçi olmak deniyor ve kutsanıyor. Umutlarımız umutsuzlukla kirletiliyor. Umut her gün hırpalanıyor, horlanıyor, asağılanıyor. Umut, bos beklentilerle karıstırılıyor. Đnsanın yazgısını değistirme gücü azaltılıyor. İnsanın geleceğini belirleme gücü küçümseniyor. Đnsanın dünyayı değistirme azmi kırılıyor. Bütün bunlar demek olan umut bilinci yokediliyor. Yasama, üretme, yaratma gücü olan umut, hem de gerçekçilik adına yokediliyor. İnsan umutsuzluk ideolojisinin çıkmazlarında bunaltılıyor. Mutluluk yasaklarla, tabularla, suçlulukla kirtetiliyor. Mutsuzluk yaygınlastırılıyor, yerlestiriliyor, kutsanıyor. İnsanlara mutsuz olmaları gerektiği, mutsuz oldukları, mutsuzlukla rahat oldukları öğretiliyor. Đnsanlar mutlu olmaktan korkuyorlar, mutlu olmaktan kaçıyorlar. Mutluluğa giden her yol dikenli, her yol engelli, her yol tehlikeli. İnsanlar mutsuzluğun herkesi rahat ettiren yolunda birlikte mutsuz olarak yürüyorlar. İnsanlara baskalarının mutlu olmasından rahatsız olmaları gerektiği öğretiliyor. Đnsanlar, baska insanların da mutsuz olduğunu görerek rahatlıyorlar. İnsan kirletiliyor. Çevre kirliliği asıl burada. Yasamak için dünyaya gelen insan, kendisini yasatmamanın her türlü yolunu buluyor. Felaketin büyüğü, bunu görmemekte, bunu bilmemekte, bunu yasama saymakta. Önlenmesi gereken çevre kirliliğinin boyutları asıl burada büyüyor. Günümüzde de gelecekte de, asıl önlemi insanı korumak için almalıyız. Doğayı korumak gibi, çevreyi korumak gibi, kaplumbağaları korumak, balinaları korumak gibi insanı korumak da birincil görevimiz olmalı. alıntıdır