Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatan Olay

Discussion in 'Atatürk'ün Hayatı Ve Anıları' started by ersan-tan, Apr 20, 2007.

  1. ersan-tan

    ersan-tan Daimi Üye


    Günlerden 4 Temmuz 2005 Pazartesi. Anıtkabir yine ziyaretçilerle dolu.
    Ziyaretçilerin çoğu orada bulunan anı defterine birkaç satır karalıyor,
    Atatürk'ün huzurunda geçirdiği dakikalara ilişkin izlenimlerini yazıyor.
    O gün defterin yanında iki genç var. Görevliler bunların durumundan
    kuşkulanıyor. Bunlar da deftere bir şeyler yazıyor.

    Görevliler hemen sonrasında bu iki gencin deftere yazdığı yazıları
    okuyor.

    Biri şöyle yazmış:

    'Seni gördüm, içim daha da kötü oldu... Seni hiç gözüm tutmuyor.'

    İkincisinin yazdıkları ise çok daha ağır ve hakaret dolu:

    'Selamünaleyküm diyecem ama demiyorum. Senin tipini s..'ecem.
    S..'meyecem.
    Senin kafana saç ektirecem.'
    * * *

    Görevliler bu iki kişiyi anında yakalıyor. Sanıklar ifadeleri alınmak
    üzere emniyete, oradan da savcılığa sevk ediliyor. Cumhuriyet Savcısı Nedret Tacer tarafından ifadeleri alınıyor.

    Gençlerin ikisi de Norveç'te yaşıyor. Selman 1987, Kadir 1988 doğumlu.

    Savcı bunların ifadesini aldıktan sonra tutuklanmaları istemiyle
    mahkemeye sevk ediyor.

    Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi sanıkların ifadesini alıyor.

    Her ikisi de suç işleme kasıtları olmadığından söz ediyor.

    Fakat çok ilginçtir, olaydan hemen sonra bunların avukatı adliyeye
    geliyor. Tarikatçı çevreler derhal avukat bulmuş. Savunmayı daha sonra avukat üstleniyor. Avukat savunmasını şöyle yapıyor:

    'Olayda suç kastı yoktur. Bulundukları ülke kültürüne, yetişme tarzı ve
    yurtdışındaki uygulamalara göre kendileri Atatürk'ün huzurundaki deftere bu şekilde yazı yazmış iseler de, olayda Atatürk'e hakaret kasıtları yoktur.'

    Mahkeme karar veriyor:

    'Gereği düşünüldü. Olayın oluşu, sanıkların Türkiye'de sabit
    ikametgáhları bulunmayışı, kaçma şüphelerinin kuvvetli oluşu göz önüne alınarak, Atatürk'e hakaret suçundan tutuklanmalarına karar verildi.'

    * * *

    Sanıklar tutuklanıp cezaevine gönderiliyor. Avukatları derhal bir üst
    mahkemeye itiraz ediyor. İtirazı Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi aynı gün karara bağlıyor:

    'Gereği düşünüldü: Tutuklamanın ağır bir tedbir olduğu, son
    düzenlemelerle çocuk mahkemelerinde yargılanacak olan sanıkların yurtdışında yetişmiş olmaları, delilleri karartma ve değiştirme imkánlarının olmayışı, sabit ikametgáh sahibi ve öğrenci olmaları ile tutuklu kaldıkları süre nazara alınarak tahliyelerine karar verildi.'

    Emniyet, savcılık ve mahkeme tutanaklarında sanıklar için 'Norveç'te
    ikamet eder' deniliyor. Türkiye'de adresleri yok!

    Sanıkların tutuklu kaldığı süre sadece 16 saat!

    Şimdi Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu kararından sonra gerçeklere bir bakalım ve hiç bilmediğimiz konuları böylece öğrenmiş olalım:

    Demek ki yurtdışında yetişmiş iseniz, öğrenci iseniz, Atatürk'e -hem de
    Anıtkabir defterinde- yazılı olarak hakaret etmeye hakkınız var! Hem de
    en ağır bir biçimde!

    En fazlası 16 saat tutuklu kalırsınız, sonra bir üst mahkemenin kararıyla
    sizi tahliye ederler.

    İş bu kadar basit! Her iki sanığın şu anda Norveç'e uçurulmuş olduğu
    kesin.
    Sen onları bul bulabilirsen!

    * * *

    Cumhuriyet Savcısı Nedret Tacer ve Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi Hákimi Avni Mis, boşuna zahmete girmişler.

    Ülkemiz AB'nin istemleri doğrultusunda 'demokratikleşme ve özgürlük'
    yolunda hızla ilerliyor.

    Atatürk'e mi söveceksin!.. Git, hem de Anıtkabir defterinde en ağır
    biçimde söv!

    Rahatça, özgürce!

    Madem yurtdışında yaşıyorsun ve öğrencisin, hiçbir ceza almazsın... Çünkü 'yurtdışı kültüründe' Atatürk'e sövmek normaldir! Hele tutuklu kaldığın 16 saat dikkate alındığında! Bu hususlar artık mahkeme kararıyla belgelidir!

    Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 6 Temmuz 2005 tarih ve 2005/184 sayılı kararı bunun somut göstergesidir.


    alıntı
     

Share This Page