asimilasyon

Discussion in 'Yazılar, Makaleler, Araştırmalar' started by ero, Jul 23, 2009.

  1. ero

    ero Daimi Üye

    Asimilasyon bir toplumun kültürel değerlerine saldırı ile başlar. Saldırının amacı o toplumu aşağılamak, hiçleştirmek ve öz güvenini kırmaktır.

    Yapılan saldırı mutlaka fiili bir nitelik taşımaz. Efendi ne kadar kafa karıştırır, bilinç bulanıklığı sağlar ve o toplumu buluşturan değer yargılarını sarsarsa o kadar başarı sağlamış olur.

    Asimilasyon bir toplumu yok etmeyi amaçladığı için her yol 'caizdir.' Asimilasyon, düşüncenin, dilin, duygunun, inancın yok edilmesidir. Bu edimler insana özgü olduğuna göre asimilasyonun hedefinde düşünen, hisseden, konuşan ve inanan insan vardır. Bütün bu nedenlerden dolayı 'Asimilasyon bir insanlık suçudur.'

    Asimilasyonla at başı giden bir suç daha vardır, o da dejenerasyondur. Asimilasyon yöntemi ile hiçleştirilen, kendisi olmaktan uzaklaştırılan topluma dejenerasyon yöntemi ile bu kere başka duygu, düşünce ve inançlar enjekte edilir. Adeta vücuttaki organlar çıkarılıp yerine yapay organlar takılıyormuşcasına bir operasyon yapılır.

    Operasyona tabi tutulan toplum narkozu çoktan yemiş olduğundan beden acısını fazla duymaz.

    Hatta gönüllü davranır. Zira o toplum artık kendisi değildir. Artık efendisine ait ne varsa onlara sahip çıkar. Gözü kara bir hırsla efendisinin savunucusu 'Kraldan çok kralcısı olur.'


    Bu gerçekler ışığında Alevi Toplumuna baktığımızda içler acısı bir tablo ile karşılaşırız.

    Bin yıllık asimilasyon ve katliamlar tarihi artık dejenerasyona dönüşmüştür.

    Selçuklu ve Osmanlı; Alevileri 'zındık, kafir, kefere, Rafızi' diye adlandırırdı. Her ikisinin yaptığı Alevi katliamları saymakla bitmez.

    Tanzimat'la başlayan 'Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak' ulus devletin ön adımlarıydı ama bunun adı sözüm ona 'Batılılaşmak' konmuştu.

    İttihat ve Terakki'den, Cumhuriyet'e giden süreç boyunca bu üç 'ülkü'nün laboratuvarı oluşturuldu.

    Laboratuvarda üretilen yapay varlığın hemen her organı gibi duygusu, dili, düşüncesi ve inancı da yapaydı.

    Sıraladığımız 'üç ülkü'nün hedefine, Alevi Toplumunu Asimilasyona uğratmak 'kutsal bir görev' olarak kondu. Dolayısıyla 'Yapay bir Alevilik oluşturmak gerekiyor'du.

    Hemen görevlendirilmiş 'aydınlar(!)' işe koyuldu. 'Alevilik orta Asya'dan gelme bir inançtır.' safsatası 'kanıtları ile' yazılmaya başlandı.

    Bu yetmezdi 'Asıl Müslüman Aleviler'di. 'Aleviler laiklik ve çağdaşlığın güvencesi'ydi. Bütün bu saçmalıklar tutmadı değil. Hala birçok Alevi 'Maveraünnehir boylarından' geldiği ile övünür.

    Baskı, sindirme ve katliamlardan dolayı yazılı kaynak oluşturamayan, oluşturduklarını da koruyamayan Alevilerin tarihini yalan yanlış başkaları yazdı.

    Öyle saçmalıklar yazdılar ki, Hacı Bektaş Veli'yi, Ahmet Yesevi'nin 'müridi', Yunus Emre'yi 'mistik bir derviş' yaptılar.

    Pir Sultan Abdal 'Osmanlı'ya baş kaldıran asi bir saz şairi', Şeyh Bedrettin 'Yoldan çıkmış bir mülhid' idi. Alevi Yol Uluları 'efendi aydınlar(!)'ın 'üç ülkü' laboratuvarında başkalaştırıldıktan sonra 'Şimdi kuşa benzedi' denilerek sahiplenildi.

    İşin acı yanı Alevi aydınları 'aydınlık adına' kendi tarihlerine ve Yol Ulularına sahip çıkmadılar.

    Efendilerin bu safsatalarına inanıp kendi değerlerini onların gözü ile tanımladılar. Avrupa merkezli pozitivist bir 'aydınlanma' ile Kemalizm'in sentezini devrimcilik sanan Alevi aydınlar şimdi inanılmaz bir kafa karışıklığı yaşıyorlar.

    Kimi 'Ergenekon sanıkları'na methiye dizmeyi devrimcilik sanıyor, kimi 'Türkiye laiktir, laik kalacak.' diyor.

    İşte bu dejenerasyondur. Asimilasyona uğradığını fark etmeyenler dejenere olurlar.

    Alevi Toplumu, olup bitenlerin yeni yeni farkına varıyor. 'Evet, biz birçok şeyin güvencesi olduk. Ama kendi inancımızın, kültürümüzün ve bu kültürü yaşamları pahasına koruyan Yol Ulularımızın güvencesi olamadık.' diyorlar.

    Alevi örgütleri doğru bir öncülük yapar ve toplum ile buluşmayı gerçekleştirirse Aleviler gerçek Laik-Demokratik Türkiye'nin güvencesi olacaklar.


    Kemal BÜLBÜL
     
  2. fefe

    fefe Misafir

    Evet bunu görüsü cok yerde okudum, özellikle aleviligin tanimlamasiyla ilgili.
    Alevilerin asimilasyona maruz düstüklerine bende katiliyorum, ama genede bu yazi kafami biraz karistirdi. :-&

    Paylasim icin tesekürler.
     
  3. ero

    ero Daimi Üye

    konuyu okumaya değer bulduğun için teşekkürler birsev.
    aleviliğin asimilasyona uğratıldığı konusunda ortak fikre sahibiz. lakin ülkemiz insanının hala birçoğu, koca bir toplumu küstürmenin, gerek ülke içinde ki iç huzuru, gerekse milliyetlik ile ilgili olan her istikrarlı durumu ne kadar olumsuz etkilediğinden bihaber.

    bir alevi; bir süryani ezildiğinde de, bir çerkez işsiz kaldığında da, bir ermeni vurulduğunda da, bir kürt dışlandığında da egemen olana sesini hoyratça savuruyorsa, GERÇEKTEN ASİMİLE OLMAMIŞTIR.
     
  4. fefe

    fefe Misafir

    Iste buna katiliyorum :eek:k
     

Share This Page