Aşık Büryani

Discussion in 'Ozanlarımız' started by ahtapot, Apr 14, 2007.

  1. ahtapot

    ahtapot Daimi Üye

    Cevahirden köşkün yapıp otursa
    Altın tabak ile taam getirse
    Pir mürşidi bilmez yolu yitirse
    Menzil almaz yola gitse ne fayda


    Büryani çağırır eleman aman
    Kerbela gülüdür billah bu zaman
    Dilde beli deyip gönülde güman
    Hak'ka ikrar verdim dese ne fayda


    1926 yılında Kısas'ta doğmuştur. Asıl adı Hamdullah Aykut'tur. Aşık Dertli Divani'nin de babasıdır. Önce Hamdullah sonra Kemteri mahlasıyla tapşıran aşık, Büryani mahlasını nasıl aldığını el yazması defterinde şöyle anlatmaktadır. "23.3.1977 günü Hacı Bektaş-ı Veli evlatlarından Muharrem Sefa Efendi bize geldi. Yanında Gazi Antep'in Haral Köyü'nden Ali Dede, Adanalı Mürteza Dede ve hanımı bize geldiler. 23 Mart'ı 24'e bağlayan gece muhabbete başlandı. Aşık arkadaşlardan deyiş söylemeye fırsat bulamadım. Halime agah olan o Sultan nutkeyledi. Üç parça söyledim. İrticalen söyleyişimizi çok şükür kabul kıldı. Mahlasımı Büryani koydu.''

    Hamdullah Aykut o gece irticali söylediği deyişinin son dörtlüğünü şöyle bitirir;
    ''Arşın demanında Nebi-yi zişan
    Akıl idrak etmez bu sırra insan
    Hamdullah ciğerim olmuştur Büryan
    Yandım ateşine İmam Hüseyin''

    M. Sefa Efendi son mısrada büryan sözcüğünü duyar duymaz Hamdullah'a, Büryani diye seslenir ve mahlasını koyar. Ondan sonra aşık şiirlerinde Büryani diye tapşırır. Dedelikte yapan Büryani Kısas'ın eşrafından olup güçlü aşıklarındandır. Eski ve yeni yazıyı bilen, çok kitap okuyan ileri görüşlü Aşık Büryani 7.11.1990 tarihinde vefat etmiştir.



    Harran'da Bir Türkmen Köyü: Kısas
    Halil Atılgan - Mehmet Acet
    Kültür Bakanlığı






    Eserlerinden bazıları:


    NE FAYDA

    Cevahirden köşkün yapıp otursa
    Altın tabak ile taam getirse
    Pir mürşidi bilmez yolu yitirse
    Menzil almaz yola gitse ne fayda

    Doğuştan insanda Hak hal olmasa
    Malı canı Pir uğruna vermese
    İkrara bend'olup gelmezse
    Yol oğluyam dese ona ne fayda

    Büryani çağırır eleman aman
    Kerbela gülüdür billah bu zaman
    Dilde beli deyip gönülde güman
    Hak'ka ikrar verdim dese ne fayda


    BİLMEM NE HALDIR

    Var mı bencileyin bir bahtı kara
    Açıldı yürekte her türlü yare
    Vardım bir tabibe melhemi süre
    Sürmedi sultanım bilmem ne haldır

    Erenler kapısı dar'ül amandır
    Muradım ki aşkın narına yandır
    Gönüller sultanım tahtıma kondur
    Konmadı sultanım bilmem ne haldır

    Kusurum günahım gayette çoktur
    Gafur'sun Rahim'sin şek şüphem yoktur
    Kuiuna mürvetin ihsanın çoktur
    Na ümit olamam bilmem ne haldır

    Mürvete geldim ey nesl-i Hünkar
    Affetmek şanındır edemem inkar
    Hel ata şanında oldu aşikar
    Dokuza bağladı bilmem ne haldır

    Epsem ol Büryani bulunur çare
    Kadir Mevla'm sen bildir yare
    Hele noksanını özünde ara
    Sabreyle ey gönül bilmem ne haldır GELDİK BU HANA

    Gel beri güftumu güş eyle gafil
    Bilmez misin niye geldin cihana
    Elest ü bezmini hele bir düşün
    İspatı imtihan geldik bu hana

    Şu fani dünyanın sefası yoktur
    İkrar bend olana cefası çoktur
    Dört kapı kırk makam cümlesi haktır
    Var ilet özünü şah-ı hübana

    Vefasız bu yola basamaz kadem
    Fehmeyle bu sözü adem ol adem
    Zikreyle Muhammet Ali'yi her dem
    Der Büryani vuslat olduk canana


    SULTANIM

    Canlı cansız cümlemiz bir nesneden
    Varoluyor bu bir hikmet sultanım
    Canana akıtır bu can-ı beden
    Kabul etmek cana minnet sultanım

    Sevip aşık olmak ezelden bahtım
    Yar sana kadimdir ikrarım ahtım
    Senin çün bezendi sinemde tahtım
    Aha teslim oldum hükmet sultanım

    Büryani'yem geldim mürvete düştüm
    Canımdan malımdan serimden geçtim
    Gerçi ezel aşkın meyinden içtim
    Dest-i kudretinle lütfet sultanım


    alıntı http://www.turkuler.com
     

Share This Page