ABDAL MUSA CEMİ Cem, köylerde sonbaharın son aylarında veya kış aylarında yapılır. Birçok köyde dede vardır. Dede olmayan köylere de vardır. Ayrıca her talibin ıkrar verdiği ayrı ocaklar ve o ocaklara bağlı dedeler vardır. Talip:Ehlibeyt´i seven, inanan ve ikrar veren ehli müminlere talip denir. Dedenin Köye Gelmesi: Görgü, Abdal Musa Cemi´yle başlar. Dede köye gelir, herhangi bir talibinin evine misafir olur. Bu misafirliğe konaklama denir.Talip, dedesinin kendi evinde konaklamasından dolayı sevinçli ve mutludur. Eğer imkânı varsa, dedesine konak kurbanı keser. Durumu kurban kesmeye müsait değilse imkânlarına göre bir lokma; yani bir yemek hazırlar. Köyün aile büyüklerini yemeğe davet eder. Köyün büyükleri yemekten sonra sohbet ederler. Sohbet esnasında konak sahibi: -Talip komşular, pirim gelmişken münasip görürseniz bir Abdal Musa Cemi yapalım, diye sohbet açar. O cemaatta bulunan canlar tarafından, bu öneriye olumlu cevap verilince herkes gönlünden ne koparsa kalkar dedenin huzurunda tek tek duaya durur. Abdal Musa aşkına ne verecekse orada ikrar eder. Kimisi kurban, kimisi para, kimisi un, bulgur ve saire ikrar eder. Dualarını aldıktan sonra hizmet sahipleri o andan itibaren hizmetlerine başlarlar. Bu arada dede, cemaatta bulunan canlara rızalık için bir hatırlatma yapar: -Aranızda küskün, dargın varsa birbirinizle görüşüp barışmadan Abdal Musa Sultan Cemi´ne gelmesin....Burası Hak yolu; hak alma ve hak verme yeridir.... Dargın, küskün olanlar dede huzuruna gelir, barışır, görüşür, rızalık alır. Herkes hizmetine devam eder. Meydan Sofasında Toplanma Akşam olur meydan sofasında toplanılır. Cem yapılır. Cem yapılırken on iki hizmet yapılır. Abdal Musa Cemi´ne Kısır Cemi de denilir. Çünkü bu cemi yaparken görgü-sorgu olmaz. Hatta Abdal Musa Cemi´nde delil de yanmaz. Çünkü delil yanan cemde görgü, sorgu, rızalık, erkan cemi olması gerekir. On iki hizmetin tamamı Görgü Cemi´nde gerçekleşir. Ama görüyoruz ki Abdal Musa Cemi´nde de delil yakan var. Bu bölümde Abdal Musa Cemi´ndeki hizmetleri yazmadım. Sadece cemin başlama aşamasına kadar olanı yazdım. Abdal Musa Cemi ile Görgü Cemi arasında on iki hizmet uygulama farkı hemen hemen aynıdır. Bu nedenle cem on iki hizmetini burada yazmadım. Çünkü ilerideki sayfalarda on iki hizmeti, duası, secdesi, dar-ı Mansur´u, farraşı, sakası, delilcisi... tüm hizmetleri detayıyla bulacaksınız. Abdal Musa Cemi´nin Bitmesi Abdal Musa Cemi bittikten sonra talipler, dedenin kaldığı konuk evinde toplanırlar. Dede: -Allah kabul ve makbul eylesin, Abdal Musa aşkına cem yaptık; aranızda inşallah küskün, dargın kalmadı; bu nedenle buradan gitmeden sizler de şu Görgü Cemi´ni yapmak isterseniz dar-ı meydan olalım. Yoksa ben yoluma gideyim, diye müsaade ister. Talipler de: -Gelmişken bizlere Hak yolunda görülüp sorulmak isteriz, derler. Bundan sonra görgü için görülme faslı başlar. Görgü Cemi Daha önceleri tarikata girmiş müsahip canlar görülür. Müsahipli canlar görülmeden önce boy abdesti alır; yıkanır, temizlenir. Temizce giyinir. Eşleri de aynı şekilde yıkanır, boy abdesti alır. Bellerine kemer-best bağlarlar; rehberleri önlerinde olmak üzere büyük müsahip sağ başta, küçüğü onun solunda, eşleri de yaş durumuna göre eşlerinin solunda, ayakları yalınayak olarak meydana, pirin huzuruna gelir. Eğilip meydana niyaz eder; dara dururlar. Dede -Allah Allah! Eli yerde, yüz gökte, özü Dar-ı Mansur´da; Hak Muhammet Ali yolunda, erenler meydanı, pir divanında, canı kurban, teni terceman, On iki İmam ve on dört Masum-u Pak Efendilerimizin dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak kavliyle Hak Erenler´in nasihatını kabul, muktedasıyla amel etmek üzere yalın ayak, yüzü üzere sürünerek gelmiş, Ayn-i Cem Erenleri´nin izn-i icazetiyle Muhammet Ali yoluna, Seyyit Muhammet Hünkar Hacı Bektaşı Veli, tarik-i nazenine dahil olmak üzere koç kuzulu kurbanlarıyla gelmişler. Hakk´ı görmüş, rah-ı Hak bilmiş, Nesimi gibi yüzülüp, Mansur gibi asılıp, Fazlı gibi borçtan halas olmak dilerler. Himmet-i Pir niyaz ederler. Allah Allah!...Eyvallah!... Dede, cemde bulunan canlara hitaben: -Ayn-i cem erenleri, sizler bu canlardan razı mısınız? der. Dede, bu soruyu üç defa tekrarlar. Görgüye katılanlar genellikle daha önceden şikâyete konu olacak bir durumları varsa, onu komşular arasında hallederek ceme geldiklerinde herhangi bir istekli can çıkmaz; şayet biri birinden istekli çıkarsa pir ve canların gayretiyle hâlledilir. Cemde bulunanlar ayağa kalkmadan oldukları yerde secdeye niyaz eder, âAllah Allah!...â diye dardaki görülen canlardan razı olduklarını ifade etmiş olurlar. Dede, Daha sonra: -Tevbe günahlarımıza estağfurullah...Elimizle, dilimizle, belimizle işlediğimiz günahlarımıza tevbe estağfurullah...Kalbimizle, cem-i azamızla işlediğimiz günahlarımıza tevbe estağfurullah...İsyanımıza tevbe estağfurullah... Can-ü dilden el bağladım evliya erkanına Hamd-ü lillah gene durdum Piri´imin divanına Elaman, sığındım erenler lütf ü ihsanına Bu yolda canım kurban Pir´imin fermanına Dede: -Ber cemal-ı Muhammet, kemal-i Hasan, Hüseyin, Ali- ra bülende selavat...,der; tüm canları selavat vermeye çağırır. Hep birlikte: Allahümme salli ala seyyidina Muhammed ve alâ Al-i Seyyidine Muhammed!..diyerek selâvat verilir. Darda bulunanlar, yani görülenler yüz üzeri kapanıp secdede dururlar. Dede: -Geldiğiniz Ali yolu, durduğunuz Mansur darı...Hak, cesedinize can verdi; kalbinize iman verdi... Ağız talip, dil mürşit...dedikten sonra, darda duranlara sorar: -Erenler meydanında ne gördünüz, ne işittiniz?.... Secdedeki canlar, başlarını kaldırmadan: -Pir meydanına geldik, Hak gördük, Hak işittik... derler. Dede secdedeki canlara şu telkini yapar: -Allah, Eyvallah kapısında, döktüğün varsa doldurun, ağlattığınız varsa güldürün...Yıktığınız varsa yapın. Doğru gezin, dost gönlünü incitmeyin...Mürşide teslim-i nıza olun. Yalan söylemeyin, haram yemeyin, zina etmeyin...Elinizle komadığınız herhangi bir şeyi almayın; gözünüzle görmediğinizi söylemeyin. Gelme...gelme; dönme...dönme! Gelenin malı, dönenin canı...Riya ile ibadet; şirk ile taat olmaz... Söylediğin meydanın, sakladığın senin!... Allah!... Eyvallah!... Bunun üzerine görgüsü yapılanlar dara kalkarlar. Dede sorar: -Erenler meydanında, Pir huzurunda Mürşid´ine teslim-i rıza oldun mu? Allah-Muhammet-Ali, On İki İmam ve Ehl-i Beyt soyuna iman ü ikrar ettin mi? Kazaya razı olup, kadere bağlandın mı? Nacilerin pişuvası İmam Caferi Sadık´ ın içtihadı üzere hak dediğimizi hak bilip, batıl dediğimizi batıl bildin mi? Muhammet-Ali´nin ve Ehlibeyt´inin sevdiğini sevip tevella; sevmediğini sevmeyip teberra ettin mi? Dört kapı, kırk makam hak mı?...On iki yas-ı matem hak mı?... Suret-i haktan görünüp, dünya menvaatiyle gözünü kamaştıracak münafıkların sözlerine aldanıp erenler yolundan uzaklaşırsan Mahşer günü yüzünüz kara olsun mu?...der. Dardaki canlar da her soruya: -Allah...Eyvallah!, diyerek cevap verirler. Dede: -Allah-Muhammed-Ali, Hünkar Hacı Bektaşı Veli ikrarınızda sabit kadem eyleye, gerçek erenler demine Hüüüü..., diye dua eder. Böylece canların görülüp sorulması bitmiş olur.