Aleviler ve Siyasal Tercihleri

Konu, 'Yazılar, Makaleler, Araştırmalar' kısmında prkacin tarafından paylaşıldı.

  1. prkacin

    prkacin Super Moderator

    Röportaj / Prof. Dr. Cengiz Güleç Ve ÖDAH Sözcüsü Ergin Doğru

    Alevilerin mücadelesi umut verici


    Prof. Dr. Cengiz Güleç: Kürt Aleviler dışında, Türkmen ya da Arap Alevilerinin de kimlik eksenli muhalefete sıcak baktığını görmek umut verici.


    ÖDAH Sözcüsü Ergin Doğru: CHP'nin sağ siyasetin parçası olduğu iyi anlatılırsa Aleviler, tercihini daha özgürlükçü siyasetten yana yapar.


    Aleviler bölünme ve şeriat korkusu ile yönlendiriliyor


    Söyleşimizin bu bölümünde Özgür Demokratik Alevi Hareketi (ÖDAH) Sözcüsü Ergin Doğru sorularımızı yanıtladı.


    Türkiye'de inanca dayalı kimliklerin siyasal karar alma süreçlerinde ne derece etkin olduğunu düşünüyorsunuz? Alevi kimliğini bu anlamda ne ölçüde belirleyici görüyorsunuz?


    Türkiye'de muhafazakar bir toplum yapısı söz konusu. İnanca dayalı olan tarikatların her zaman Türkiye siyaseti üzerinde belli bir ağırlığı olmuştur. Özellikle sağ siyaset üzerinde belirleyici etkisi olmuştur. Adnan Menderes dönemi bu noktada belirleyicidir. Yine Milli Görüş geleneğinde bunu çok belirgin olarak görüyoruz. Yine AKP iktidarı döneminde de Nurcuların bu konudaki etkilerini çok belirgin olarak görüyoruz. Siyasetçiler de bunu değiştirmek yerine bundan istifade etmeye çalışıyor. Aleviler kendini daha çok inançsal kimlikler üzerinden ifade etmedikleri için çok belirleyici olmuyor. Aleviler kendisini toplumun bu sağ muhafazakar yapısına karşı bir tepki olarak gördükleri için belki inançsal olarak adını koymasalar da aslında inançsal bir kimliğe refleks olarak kendisini bugüne kadar genelde CHP içerisinde ifade ettiler. Ama Türkiye'deki değişimle beraber Alevi kimliğinin içerisinde değişimler kırdan kente gelen nüfus, kent Aleviliğinin gelişimiyle beraber siyaset noktasındaki tercihlerinde de kimi değişimlerin olduğunu gözlemleyebiliyoruz.


    Daha önceki Alevi partisi girişimlerinin başarısızlığını nasıl yorumluyorsunuz?


    Siyasal partiler daha çok ihtiyaçtan yola çıkarak oluşturulabilir, yoksa dar bir grubun sadece kendi düşünceleri etrafında bir parti oluşturması sonuç vermez. Bu noktada değerlendirdiğimiz zaman 70'lerde o dönemin faaliyetleri içerisinde bir Alevi partisi vardı. O süreçte 7 milletvekili de çıkarabilmişti. Ama Barış Partisi dönemine baktığımız zaman Alevi toplumunun böylesi bir talebi yoktu. Zaten kendini siyasal olarak çeşitli siyasi partilerde ifade ediyordu. Dolayısıyla bu parti sadece şahsa dönük olarak oluşturulmuş, şahsın maddi gücü üzerinden şekillendirilmiş bir şeydi. Sadece şahıs olarak da değil, o dönem devleti yöneten bir kesimin bir projesi olarak ortaya çıkmıştı. CHP içinde dağılma riski olan Alevileri bir parti içinde toplayıp tekrar CHP'ye yamayabilir miyiz arayışıydı. Dolayısıyla da başarılı olmadı. O seçimde de desteğini CHP'ye verip siyaset sahnesinden silindiler.


    AKP, MHP ve daha önce kimi sağ partilerin Alevilere yönelik açılımlarını nereye oturtuyorsunuz?


    Türkiye'deki değişimle beraber Alevilerin kitlesel olarak gücü açığa çıktı. Bundan kaynaklı olarak da sağ siyasetçiler bu değişimleri görerek Alevi kitlesinde 'kendimize oy devşirebilir miyiz' arayışına girdiler. Çünkü muhafazakar toplum içerisinde çok parti var ama Alevi kimliğine dönük de daha çok CHP'de veya sol düşüncedeki siyasal yapılanmaların içinde yer almasından kaynaklı Türkiye'deki 20 milyon Alevinin tek temsili buradaymış gibi görünüyordu. Bunu fark eden sağ siyasetçiler burayı da kendimize katabilir miyiz arayışına girdi. Bunda dünyada değişen siyaset dengelerinin etkisi var. Liberalizmin etkisiyle Türkiye'de oluşan yeni neo-liberal anlayışlar aslında siyasetin çehresini kısmi olarak değiştirmeye başladı. Yani gerek MHP ve gerekse AKP olsun geçmişteki çok dar anlamda sağ siyaset yürütmek yerine kendilerini daha merkeze çekerek merkez partisi görünümü vermek istediler. MHP Alevilerdeki, özellikle Bektaşi Alevi kitlesindeki milliyetçi duyguları kaşıyarak kendine çekmeye çalışırken, AKP de AB süreci ile birlikte liberal kesime oynayarak bu kesimin oyunu almaya çalıştı. Bu noktada sözde diye nitelendirdiğimiz açılımlar da söz konusu oldu. Çünkü baktığımız zaman bu açılımların hiçbiri gerçekten Alevilerin taleplerini karşılayabilecek ölçüde bir samimiyet içermiyor. Tamamen göstermelik şeyler. AKP bu noktada samimiyet noktasında bir şey yapabilirdi. Örneğin Alevilik kimliği anayasal güvenceye alınabilirdi. Yine Alevilerin inanç evi olarak kabul edilmesini istedikleri cemevini kabul edebilirlerdi. Alevi katliamlarını açığa çıkarabilecek meclis çoğunluğuna sahiplerdi ama bunların hiçbirisini yapmadılar. Sadece tek dertleri oy olduğu için yaklaşımları da göz boyamaya dönük. Ama bu noktada Alevi örgütlerin zorlamasıyla bu makyaj döküldü. Çünkü biliyorsunuz eğer samimi olarak bir pratik gerçekleştirilecekse bu sorunun sahipleri ile oturulup tartışılarak yapılabilir bir şey. Ama AKP kendi devşirdiği kişiler üzerinde sözüm ona bu açılımları yapıyor. MHP'nin inandırıcı olabilmesi ise çok daha zor olan bir şey. Çünkü bütün Alevi katliamlarında MHP'lilere tetikçi olarak rol oynatılmıştır.


    Alevilerin siyasal taleplerini de karşılayabilecek özgürlükçü demokrat bir siyasal projenin gerekli ve mümkün olabileceğini düşünüyor musunuz?


    Alevilerin siyasal taleplerini de karşılayabilecek özgürlükçü demokrat bir siyasal proje elbette mümkündür. Yani buradaki temel sorun aslında Türkiye'de kendisini özgürlükçü demokratik siyasal alanda ifade eden siyasal partilerin, oluşumların bugüne kadar Aleviliğin istem ve taleplerini sağlıklı olarak görememelerinden kaynaklı. Çünkü genel kanı olarak Aleviler felsefe kültürleri gereği bizim yanımızdadır, dolayısıyla bizim özgürlükçü demokratik sol anlayışımızın içerisinde bunlar kendilerini ifade edebilirler, tarzında bir yaklaşım söz konusu. Ama gelinen aşamada Alevilerin somut talepleri var. Bu talepler demokratik olarak herkesin karşılaması gereken, bunun mücadelesini üstlenmesi gereken taleplerdir. Eğer bu somutluk kendini ifade edip ve sağ siyasetin karşısında 'sol' olarak gözüken CHP'nin de aslında bu sağ siyasetin bir parçası ve devletin bir parçası olduğu geniş kitlelere iyi anlatılabilirse, Alevi kesimi bu noktada kendi siyasal tercihini daha özgürlükçü-demokratik sol siyaset anlayışından yana yapacak. Bu noktada dağınık olan sol siyasetin biraraya gelerek güç oluşturması gerekiyor. Bundan kaynaklı olarak yapılan bazı girişimler örneğin Çatı Partisi girişimi, Aleviler arasında bir heyecan ve umut yaratmıştır. Bu Çatı Partisi girişiminin daha da kapsayıcı olarak Alevilerin somut taleplerini içererek bu noktada özgürlükçülüğü, demokrasi anlayışını da içerisinde barındıracak bir kapsama kavuşturabilirse bu noktada ben geniş bir Alevi kesiminin de süreç içerisinde CHP'den koparak bu yeni siyasal oluşumun içerisinde yer alabileceğini düşünüyorum. Ama özellikle Çatı Partisi bileşenleri güven verme noktasında daha yoğun çaba içerisinde olmalı.


    Bölünme ve şeriat tehdidinin/korkularının Alevilerin siyasal davranışları üzerindeki etkisinde bir değişim görüyor musunuz?


    Elbetteki neticede Alevi yurttaşlar bu ülke içerisinde yaşıyorlar, bu ülkedeki tüm siyasi manipülelerden, toplumsal mühendislik projelerinden doğal olarak etkileniyorlar. Egemenlerin her zaman kullandığı bir yöntemdir, korkular üzerinden toplum mühendisliği yürütmek. Bugün baktığımız zamanda bunun en temel iki argümanından birincisi bölünme fobisi, ikincisi şeriat gelecek korkusu. Bu iki korkunun üzerinden toplum maniple ediliyor. Bu noktada siyaset iki ana sistem üzerinden kutuplaştırılmaya çalışılıyor. Maalesef geniş Alevi kitlesi de bunun bir parçası olarak kullanılıyor. Tabii ki bize düşen görev bu korkuların, yaratılmak istenen bu tablonun aslında sünni bir tablo olduğunu, egemenlerin bunu her dönem kullandığını ama bu ülkenin bu tarzda korkularla yönetilemeyeceğini göstermemiz gerekiyor. Somut örnekleri bu noktada kullanmamız gerekiyor. Baktığımız zaman batıda şeriatçı diye lanse edilen AKP, Bölge'de tam tersine iktidardaki genel güçler tarafından alternatif olarak sunuluyor, önü açılıyor. Batıda öcü olan şeriat Bölge'de ise kurtarıcı rolüne soyunduruluyor. Bunun üzerinden CHP'ye baktığımız zaman CHP'de tahterevallinin karşı tarafında tam tersi bir rol oynuyor. Bu tarafta şeriat korkusunu besliyor, diğer tarafta da bölücülük korkusunu besleyerek her iki koşulda da son tahlilde kazanan bizzat devletin kendisi oluyor. Şimdi tam tersine Alevilerin bu korkuları aşarak gerçekten özgürlükçü demokratik bir yaklaşım göstermesi gerekiyor. Bu yaklaşımın bir tanesi de şudur; Alevi toplumu laik bir toplumdur. Ama Türkiye'deki farklı laiklik anlayışı üzerinden tanımlanmamalı. Çünkü Türkiye laik bir devlet değildir. Dolayısıyla bunun bir yedek gücü olmak yerine inançların özgürlüğü ve kardeşliğini de savunur pozisyonda olması Aleviliğin felsefesine uygun olan bir duruştur. Bölünme korkusuna geldiği zamanda şunu görmek gerekir ki Aleviler gibi Kürtler de bu ülkenin ezilenleri, ötekileridir. Dolayısıyla bu ülkenin tüm ezilenlerinin, ötekileştirilen kimliklerinin yan yana gelerek bir güç oluşturabilmesi gerekiyor. Mevcut sistemin bu anlayışı üzerinden Kürtleri bugüne kadar yok saymıştır, katliamlardan geçirmiştir. Katliamlardan geçirerek yok saydığı diğer kimlik de Alevilerdir. Alevilerin bu açıdan bakarak, Türkiye'nin iki temel demokratik gücünü yan yana getirerek bu ülkenin geleceği noktasında rol oynaması gerekiyor.


    Alevilik siyaset felsefesi için bulunmaz veriler içeriyor


    Bugünkü söyleşimizin ikinci bölümünde Prof. Dr. Cengiz Güleç, sorularımıza cevap oldu.


    Türkiye'de inanca dayalı kimliklerin siyasal karar alma süreçlerinde ne derece etkin olduğunu düşünüyorsunuz? Alevi kimliğini bu anlamda ne ölçüde belirleyici görüyorsunuz?


    Siyasal karar alma süreçlerinde Aleviler cumhuriyet tarihi içinde büyük ölçüde 'Kemalist ideolojinin' önemli ölçüde kitlesel olarak destekçisi oldular. Bu durum neredeyse CHP gibi devletçi-bürokratik(sivil-asker) seçkinlerin neredeyse kitlesini oluşturdular. Cumhuriyetin temel ilkesi olarak sunulan 'laikçiliği' sorgulamadan ama inanç kimliklerini de doğrudan işe karıştırmadan doğal müttefikler gibi davrandılar. 1970 ihtilali ile Alevi gençler büyük ölçüde sosyalist fikirlerle tanıştılar ve bu kez de okumuş-kentli genç nüfusun bu türlü sol hareketler içinde kimi zaman önderlik kimi zaman militanca politize olduğunu gözlemledik. 1980'de siyasetin meşru kanalları tıkanınca ve sosyalist sol neredeyse tarumar edilince politik bilinç taşıyan Aleviler bu kez artan baskılar (farklı inanç kimliği üzerinde yoğunlaşan ve özellikle de Kürt siyasi hareketini temel hedef olarak seçen devlet şiddetine maruz kalma anlamında) karşısında inanç kimliklerini öne çıkarmaya başladılar. 1990'lara gelindiğinde tam anlamıyla bir Alevi Rönesansı'ndan söz edilebilir. Kurulan örgütler aracılığıyla inançlarını özgürce yaşama ve ifade etmek yönündeki demokratik hak taleplerinde bulunmaya başladılar. Bu dönem Türkiye'de ve ağırlıklı olarak Avrupa'da yaşayan göçmen Alevilerin çok hızlı örgütlendikleri bir dönemdir. Bu canlanma ve dirilme yükselen Türk İslam sentezi anlayışının ciddi iktidar seçeneği olması tehdidi ile daha da yoğunlaşmıştır. 2000'lere doğru artık Alevilerin öncü kadroları ve örgüt yöneticileri CHP'nin deyim yerindeyse 'bindirilmiş kıtaları' olma konumunu ciddi olarak sorguladıkları bir dönemdir. Bu anlamda Türkiye'nin demokratikleşmesi yönünde önemli bir siyasal aktör ve toplumsal muhalefet potansiyeli taşıdığını düşünüyorum. Kürt Özgürlük Hareketi içinde etkin olarak yer alan Kürt Aleviler dışında Türkmen ya da Arap Alevilerinin belirli bir kesiminin de bu kimlik eksenli toplumsal-siyasal muhalefete daha sıcak baktığını ve çoğu yerde de ittifak içinde olduklarını görmek Türkiye'nin geleceği açısından umut verici.


    Daha önceki Alevi partisi girişimlerinin başarısızlığını nasıl yorumluyorsunuz?


    Daha önce kurulmuş ve belirli bir süre ağırlığı da olmuş olan Alevi partisinin (Birlik Partisi) kalıcı bir başarı elde edememesi sosyal tarih açısından bakıldığında beklenen bir durumdur. Türkiye Alevileri dışarıdan sanıldığı gibi türdeş (homojen) bir toplum değildir. Etnik köken çeşitliği kadar inanç ve ibadet ritüelleri açısından da önemli farklılıkları içinde barındıran, çok zengin bir çeşitlilik gösteren Alevilik olgusu, siyaset alanında da farklı eğilim ve beklentileri ortaya çıkarmıştır. Klasik CHP'li orta ve yaşlı kuşak dışında, liberal, demokrat eğilimler kadar radikal sosyalist eğilimler de bir çatı işlevi görmesi beklenen Birlik Partisi içinde güçlerin dağılmasına ve küçük grupların hiziplerine yol açmış ve güçlü bir siyasal hareket olamamıştır. Aslına bakılırsa Türkiye gibi gelişmekte olan ve muazzam sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları olan bir ülkede tek bir inanç temelinden hareketle ciddi bir toplum projesi üretemezsiniz. Dolayısıyla kimlik eksenli siyasal hareketlerin dar ve kısa ömürlü olması doğaldır.


    AKP, MHP ve daha önce kimi sağ partilerin Alevilere yönelik açılımlarını nereye oturtuyorsunuz?


    AKP ve MHP'nin inanç açılımları, özelde söylemek gerekirse Alevilik açılımları tümüyle pragmatik ve oportünist kaygılarla ve kısa vadeli seçim hesaplarına yönelik hamlelerdir. Her iki partinin ideologlarının da Alevilik olgusunu gerçek anlamıyla anlama ve tanıma gayretleri bugüne kadar elle tutulur bir biçimde ortaya çıkmamıştır. Belki Reha Çamuroğlu gibi önemli ve değerli bir Alevi kökenli bilim insanının AKP'de bulunması bir şans gibi görünse de bunun da demokrat Alevilerin beklediği türden bir sahici açılıma yön vermeye gücünün yetmediği görülmüştür.


    Alevi kültürünün yeni bir siyaset alternatifi yaratılmasına zemin oluşturabilecek argümanları taşıma potansiyeli var mı sizce?


    Alevi inanç ve felsefesinin dar bir kimlik siyasetine hapsolmadığı takdirde bu coğrafyanın kadim kültür ve inançlarıyla muhabbet içinde pekala özgün projeler üretebileceği inancını hep taşıdım ve taşımaya devam ediyorum. Özünde metafizik-mistik bir öğreti de olsa Alevilik, dünyevidir ve gözünü tümüyle insan onuru ve toplumsal dayanışma ve adil bölüşüm üzerine odaklamıştır. Yenilikçi olduğu kadar haksızlıklara direnme kültü, baskın otoritenin söylemlerine ve eylemlerine derinlikli bir muhalefet geleneği yeni bir siyaset felsefesi için bulunmaz verilerdir. Alevilik canlıya saygı kadar atalara saygıyı da içeren, eylemliliği olumlayan, kısaca hayata doğrudan bağlı bir felsefi anlayıştır. Bu bakımdan yeni bir siyaset üretmek isteyen araştırıcılara bulunmaz imkanları bağrında taşımaktadır.
    Hazırlayan: Ayhan BİLGEN - Rüştü DEMİRKAYA
     

Sayfayı Paylaş