Son günlerde Aleviler ve Alevilik üzerine kamuoyunda yaşanan gelişmeler her yönüyle dikkat çekicidir. Alevilerin Türkiye´deki sayısından tutun da Aleviliğin tanımlanmasına kadar uzanan olaylar dizisini ibretle izlemekteyiz. Alevilikle ilgisi olmayan çevrelerin Aleviliği tanımlamaya kalkması ve bunu yaparken de bazı Alevileri yanlarına almaları şaşırtıcıdır. Oysa her inancı o inancın mensubu olanlar tanımlama hakkına sahiptir. Diğerlerinin yapacağı tanımlar sadece onları bağlar. Aleviler için bunun hiçbir anlamı yoktur. Zira Aleviler Aleviliğin ne olduğunu tanımlamak konusunda yeterli donanıma sahiptirler. Alevilerin Aleviliği tanımlama konusundaki donanımlarının yanı sıra mensubu oldukları inancı yaşıyor olmalarından dolayı bu konuda daha fazla hak sahibi olmaları doğal değil midir ? Daha açık ifade etmek gerekirse Alevilik inancını o inancı yaşayanlar yada bilimsel bakımdan tarafsız olabilen gerçek bilim adamları tanımlayabilirler. Alevilikle ilgisi sadece Alevi ana ve babadan doğmaktan ibaret olanlar Aleviliği tanımlayamazlar. Yine bilimsel tarafsızlığı kuşkulu olan asimilasyoncu sözde bilim adamları da böyle bir tanım yapma hakkına sahip değildirler. Hiç kimse unutmamalıdır ki, Alevilerin Aleviliği tanımlamak konusunda her hangi bir sıkıntıları yoktur. Alevilik, İslam´dır. Hak Muhammed Ali yoludur. Alevilik, tasavvufi bir yoldur. Alevilik, başta Türkmenler olmak üzere Türk kavimlerinin İslam yorumudur. Tüm tartışmaların üzerinde şu bir gerçektir ki; Alevilik, cemdir. Cemevidir. Semahtır. Dededir. Babadır. Alevilik, Muharrem matemi ve orucudur. Alevilik, Kerbela şehitlerinden ve şehitler şahı imam Hüseyin´den yana olmaktır. Alevilik, Hızır orucudur. Alevilik, deyiştir, nefestir. Alevilik, Müsahipliktir. Rıza şehridir. Aydınlanmadır. Cumhuriyettir. Mustafa Kemaldir. Alevilik, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal ve Şah İsmail Hatayi´dir. Biz Aleviler için Alevilik işte budur. Başka bir tanım ve başka bir izah samimi Alevi mümin canları bağlamaz. Türkiye'de kentleşme sürecinin Alevilerin aleyhine işlediğini biliyoruz. Gerçekten bu süreç Aleviler arasında kısmen bir çözülme meydana getirmiştir. Pek çok Alevi, bu süreçte Sünnileşmiştir. Kendi kimliğine yabancılaşmıştır. Bu durum her geçen gün daha da belirginleşmektedir. Ancak şurası kesin ki hiçbir zaman Aleviler ve Alevilik sıfırlanamayacaktır. Bu imkansızdır. Çünkü Alevilik pek çok başka unsurla beraber halkımızın Emevi İslam´ına direnişi temelinde dinci / şeriatçı baskıya karşı yükselen bir başkaldırıdır. Dinci / şeriatçı baskı sürdüğü müddetçe Alevilik de devam edecektir. Belki ileride başka isimlendirmeler ve başkaca oluşumlarla egemen anlayışın hegemonyasına karşı tarihten gelen göçebe Türkmen kitlelerinin torunları Türkmen yaşamının kentsel zemindeki yansımaları paralelinde Aleviliği / Bektaşiliği sürdürecektir. Son günlerde Aleviliğe dair yapılan bir başka tartışma konusu da Alevilerin nüfusu ile ilgilidir. Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye´de Alevilerin sayısının sadece beş milyondan ibaret olduğu iddia edilmektedir. Araştırma yapılırken uygulanan yanlış yöntemlerin de bunda etkisi vardır. Sözgelimi Alevi sayısının son derece az olduğu Van ilinin ve yine hiçbir Alevinin bulunmadığı Hakkari'nin Alevilerin en yoğun yaşadığı iller olarak gösterilmesidir. Sivas, Tokat, Amasya gibi illerin neredeyse araştırmada hiç yer almayışıdır. Alevilerin sayısı konusunda gerçekler başkadır. Türkiye´de Alevi sayısının 20 milyondan az olması imkansızdır. Ancak belli sebeplerden ötürü Aleviler kimliklerini gizlemek zorunda kaldıkları için bu sayı düşük sanılmaktadır. Söz konusu sebeplerin en önemlisi yok sayılma ve dışlanma endişesidir. Evet sorun yok sayılma ve dışlanma sorunudur. Aleviyim, dersem başıma ne gelir, kaygısı henüz aşılabilmiş değildir. Aleviyim dersem işimden atılır mıyım ? Büyük bir fabrikanın yemekhanesinde aşçı olarak çalışıyorum. Alevi olduğumu öğrenirlerse " Alevilerin yaptığı yemek yenilmez." denilip işten çıkarılır mıyım ? Bir lisede öğrenciyim. Aleviyim dersem öğretmenlerim bana düşük notlar verir mi ? Bir kamu kuruluşunda memurum. Aleviyim dersem memuriyetimi bitirirler mi ? Ya da terfi almam engellenir mi ? Hatta Türkiye'nin yüzde 99 'u Müslüman´dır, Alevilik Sünnilik de neymiş ? Aleviyim deyip de bölücülük yapma, denilerek aşağılanır mıyım ? Okulda, iş yerinde, asker ocağında, sokakta mezhepçilik yapmakla suçlanır mıyım ? Cuma namazına gitmezsem komşularım beni dışlamaz mı ? Esnaflık yapıyorum.Alevi olduğum öğrenilirse dükkanıma gelen müşteri sayısı azalır mı? Bu ve bunun gibi nedenlerle Alevilerin kimliklerini gizledikleri bir gerçektir. Alevilerin sayısının düşük çıkmasının bir başka nedeni de Alevilerin önemli bir kısmının asimile olması ve bu nedenle artık Alevi kimliğini reddetmesidir. Alevi köylerine yapılan camiler asimilasyonu hazin bir biçimde hızlandırmış ve inanılmaz boyutlara taşımıştır. Asimilasyon konusunda gösterilen çabanın trajik görüntülerinden biri 18 Mart tarihinde Çanakkale'nin " Denizgöründü" adlı Türkmen köyünde yaşandı. Alevileri çok seven Diyanet İşleri Başkanımız bütün yoğunluğuna rağmen tüm işlerini bırakarak küçük bir köy camiinin açılışını yapmak için Denizgöründü Köyüne geliyor. Oysa Türkiye'de hemen her gün onlarca cami açılışı yapılıyor. Büyük kentlerde, ilçe merkezlerinde yapılan cami açılışlarına katılmayan Diyanet reisi acaba neden küçük bir köy camii için ta Çanakkale'ye gidiyor ? Açıkça söylemek istiyoruz ki, cem ibadetini namazla, muharrem orucunu ramazan orucu ile eşdeğer görmedikçe, semaha, zakirin elindeki saza, dedelik kurumuna saygı duyulmadıkça ne yapılırsa yapılsın misyonerlik yapmaktan vazgeçilmiş olmayacaktır. Aleviler üzerinden hesap yapan herkes bilsin ki bizler Aleviler olarak yüzyıllardır sürdürdüğümüz Hak Muhammed Ali yolundan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Pir Sultan Abdal gibi; " Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan." diye haykırmaya devam edeceğiz. Yürüdüğümüz, sürdüğümüz kutlu yolu bilmek isteyenlere kardeşlik ve barış duyguları içinde bir kez daha ilan etmekteyiz. Bundan dolayı her zaman ifade ettiğimiz gibi yeri gelmişken tekrar söyleyelim: Alevilerin ibadeti ayin - i cemdir. Namaz değil ! Alevilerin orucu Muharrem´dir. Ramazan değil ! Alevilerin ibadet yeri cem evleridir. Camiler değil ! Alevilerin inanç önderleri dedeler ve babalardır. Mollalar değil ! Aleviler ibadetlerini saz eşliğinde yaparlar ! Alevilere göre okunacak en büyük kitap insandır ! Alevilere göre insan konuşan Kur´an´dır ! Alevilere göre devriye ve tenasüh haktır ! Alevilere göre semah Hazreti Muhammed´in müminlere armağan ettiği bir ibadettir. Alevilere göre Hazreti Muhammed nebi, Hazreti Ali velidir. Aleviler taştan bir binaya değil insana secde ederler. Yüzyıllardır baskı, sürgün, katliam ve başkaca her türlü yol kullanılarak sindirilmek istenen Alevilik, nihayet tam yok oldu denilirken yeniden doğuyor. Kim ne derse desin günümüzde Alevilik açısından tam bir rönesans yaşanıyor. Bu rönesansı engellemek artık hiç bir biçimde mümkün değildir. Ancak yine de Alevilik karşıtlarının son bir hamle ile ona kendi inançsal ve siyasal kimlikleri doğrultusunda yön verme çabalarının yaşanmakta olduğu da yadsınamaz. Biz buna "Aleviliği başkalaştırma çabaları " diyoruz. Söz konusu başkalaştırma çabalarının dayandığı en önemli savlardan biri de Aleviliğin homojen (saf) olmadığı / birden fazla Aleviliğin olduğu savıdır. Kesinlikle biliyoruz ki, son tahlilde bu çabalar da başarılı olamayacaktır. Çünkü Aleviliğin sarsılmaz kimliği kendini her çeşit yozlaşmanın olumsuz etkisinden koruma gizilgücüne / potansiyeline sahiptir. Bu gizli güç, Aleviliğin dinamizminin de bir parçası olarak görülmelidir. Özün korunması çerçevesinde Alevi inanç ve kültürü devingenliğinin doğal sonucu olarak kendini modern ve kentsel koşullara uyarlamaktadır. Alevilik bu ülkede ulusal kimliğin, cumhuriyetin ve laikliğin en önemli güvenceleri arasındadır. Alevilik yok edilir veya içi boşaltılırsa bu değerler de tehlikeye düşecektir. Alevilerin geçmişten günümüze kararlılıkla istedikleri hukuksal ve sosyal düzenlemeler sadece Aleviler için değil bütün bir halkımız için gerekli düzenlemelerdir. Cem evlerinin ibadethane olarak kabulü, Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması veya Aleviliği de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığının Vahhabileştirme enstitüsü gibi çalışmasının engellenmesi ulusal geleceğimiz açısından yaşamsaldır. Bu talepler hava gibi, ekmek ve su gibi doğal ve meşru taleplerdir. Alevilerin yükselen sesine kulak vermemek insafsızlıktır. Türkiye´nin birliğine, bütünlüğüne inanan, laik cumhuriyete sahip çıkma azminde olan ve ulusal kültürümüzün gittikçe yayılan vahhabi mezhebi ile kuşatılıp yok edilmesine, ulusumuzun Araplaştırılmasına gerek sünni gerekse Alevi olsun, hayır diyen herkes Alevilerin taleplerine destek olmalıdır. Ülkemizin ve ulusumuzun birliğine ve barışına selam olsun... Alevisi Sünnisiyle halkımızın kardeşliği daim olsun... Ne Mutlu Hak Muhammed Ali yolunu sürenlere... Ne mutlu yüreği ehlibeyt sevgisiyle dolu olanlara... Yüce Allah yapacağımızın ibadetleri kabul eylesin diyor cümlenize aşk-ı niyazlarımı sunuyorum. Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı
aleviler.. yıllardan beridir gerek devlet gerekse bazı dinci gruplar tarafından baskı altına alınanak bir şekilde pasivize edilmeye çalışıldı. bunun örneklerini vermek hiçte zor degil bizim için türlü senaryolarla bir şekilde aleviler katlediliyor ve bunda oldukça başarılılar diye bilirim aslında... bu yüzden çok sayıda aleviler o dönemlerde kendini sistemin içinde alevi olarak tanımlamaktan korkmuşlardır ama yıllar geçtikçe aleviler sessiiz kalmasına rağmen gene eski tavır ve hareket hiç durmadan devam etmiştir yani aleviler sürekli itilip kakılmaya ve gene katledilmekten kurtulamamışlardır.. aslında sorun şu cumhuriyetin kurulmasında aleviler büyük payı var bunu kimse inkar edemez ve bugün cumhuriyete sahip çıkanlarda gene aleviler aslında bizler aydın demokrat eşitlikten yana bir toplumumuz... 13 bakanlıgın bütçesine sahip bir diyanette şöyle bir soru sorulmuştu sizce alevilik diyanetin neresindedir diyanet başkanı hemen şöyle bir ceavap veriyor aleviler bizim kardeşimizdir o yüzden alevilik diyanetim tam ortasındadır... ama alevilerin kendi ibadetlerini yapması için hiç bir şekilde destek vermeyen bir diyanet var karşımızda bi şekilde gene kendilerince çözüm üretmekten geri kalmıyorlar ...hz.muhammet şöyle buyurur ilim bensem kapısı ALİ dir yani kendisinden sonra alinin olması gerektigini söylemiştir bizler ya Mumammad ya ALİ derken onlar sadece Muhammad derler bizim değer ve yargılarımız çok farklı işte bu yüzden bizi farklı kılanda bu ... ama şimdi eskisi gibi aleviler kendilerini inkar etmiyorlar ve bu konuda oldukça büyük çalışmalar yürütüyorlar işte bu yüzden diyoruzki ne kadar baskı yaparlarsa yapsınlar ne kadar öldürürse öldürsünler dönen dönsün ben dönmezem yolumdan diyen bir alevilik oldugunu unutmasınlar..işte biz bir kez daha haykırıyoruz biz aleviyiz dün vardık bugün varız yarında var olmaya devam edecegiz tüm baskılara rağmen.....