Alevi Birlemesi; ‘Hak-Muhammet-Ali´ midir? yoksa, Can, Canan, Coban`mıdır?

Konu, 'Yazılar, Makaleler, Araştırmalar' kısmında Baskoylu tarafından paylaşıldı.

  1. Baskoylu

    Baskoylu Daimi Üye

    Alevi Birlemesi; ‘Hak-Muhammet-Ali´
    Aleviler Tanrı´nın birliğine ve tekliğine inanırlar. Tanrı Aleviler için yaratıcı, eşitlikçi bir Hakk olup, her yerde hazır ve nazır, bilge ve her şeyde var olandır. Bu anlayış Vahdet-i vucud anlayışında karşılığını bulan bütün evrenin Tanrı ile özdeş olması anlayışıdır. Bu anlayış insanın tanrının konuşan dili, düşünen aklıdır. Alevi birlemesi, olgunluk ve kemal mertebeleri bakımından Allah´a çok yakın olan ve Hz. Muhammet´le Hz. Ali´yi birlikte anmanın gerekliliğini vurgulayan, ayrı ayrı görülmesi durumunda Hakikat´ın gerçek anlamına ulaşılamayacağını anlatan bir üçlemedir. Allah-Ruh-ullah; Allah-Muhammet-Ali.
    Bu üçleme kimi kaynaklara göre Hıristiyanlıktaki Baba(Allah) Oğul(İsa)-Cibril-i Emin (Meryem´e beyaz bir zambak sunarak ilahi bir ruh üfleyen ermiş) arasında bir benzerlik göstermektedir.Burada öne çıkan nokta Alevilerin kendilerinden olan kendileri olan bir olan Tanrı´ya yakın olduklarıdır. Yüreklerinde yer alabilen, kendilerinden biri olan Tanrıya taparlar. Yokluğun sonsuzluğundaki Tanrı´yı, Allah-Muhammet-Ali üçlemesiyle birleyip nurlandırarak, erler–evliya varlık alanına çıkarıp insanlaştırırlar.
    Bu ‘Bir´leme Alevi inancının temelini oluşturur. Aleviler tanrının tekliğine inanırlar ve onlarca değişik adla anarlar onu. Tanrı, Allah, Hu, Hakk(Hak) , Hüda, Şah, Ulu bunlardan sadece bir kaç tanesidir. Tanrısallık görebilene her yerde hissedilir ve görülür. Tanrısallık, her şeyde vardır. Çünkü her şey tanrıdan gelmedir;
    “Görünen kendinsin bil yoktur ağyar
    Anasır donunda kulsun hem mabud”
    Alevilik, evrende elle tutulan gözle görünen bütün maddesel örtüyü tanrısal özle birleştirir Evreni ve ona bağlı olarak canlı veya cansız herşeyi, tanrısal özün görünüşüne çıkmış biçimi olarak görerek, Yaratıcı´yı ‘nesnelerin toplamı´ biçiminde algılar. İnancın mükemmel insanda ‘tek´leştirilmesi, bu birliğin de Yaratıcı evren-insan birlikteliği olarak Hak-Muhammet-Ali simgesi biçiminde öne çıkması sağlanmıştır. Aleviliğe göre, Yaratıcı insanın ‘özü´dür. Alevilik, felsefi ve kozmik bakışında evrende elle tutulan gözle görünen bütün maddesel örtüyü tanrısal özle birleştirerek tekleştirmiştir.
    Hak-Muhammed-Ali birlemesinde Haks-Muhammed-Ali birlikte anılırlar ve birlikte dile getirilirler. Yukarıda yer verdiğimiz bazı Alevi anlatımlarına göre, Muhammed ve Ali Tanrı nurundan yaratılmışlardır. Bu nur/ışık tüm evreni aydınlatmakta, bilgilendirmekte, korumakta ve kollamaktadır. İnsana yaratıcının özellikleri, tanrısal kutsal güç olarak geçmiştir. Tanrı kendi ruhundan üfleyerek insanı vareden ‘can´ ı yaratmıştır. ‘Can´ haktır ve günahsızdır. En-el haktır.
    Burada, hem cemlerdeki gelenekleri hem de Hak-Muhammet-Ali kavramını anlayabilmek için Alevilik´te dünyanın kuruluşu ve insanın yaratılış anlayışının nasıl gerçekleştiğine ve nasıl algılandığına bakmak gerek. Bu anlatımların İslam´la karışması Aleviliğin kendini yoksaymasına, felsefi daralmasına, anlam ve ritüel parçalanmasına giden yolu açmaktadır. Aleviliğin sır kültleri birçoğunun farklılaştırmasına karşın, burada açıkça görüleceği gibi, bu farklılaşmalar aynı zamanda karşılarında oldukları inançları tanımlama ve algılamalarında da anlam kaymalarına da neden olmaktadır. Bu anlam kaymasına neden olan bazı tanımları gördükten sonra Alevilikteki bu anlam kayışlarının çoğun yanlış anlama ve bilerek değiştirilme veya İslamiyetin etkisinin artması ile ilişkili olduğu görülecektir. .....

    İnsan gönlü bir Tanrı evidir, Tann'nın göründüğü yer¬dir. Bu nedenle insanın gönlünü bütün eksikliklerden, tut¬kulardan, küçültücü eğilimlerden arındırması, Tanrı'ya ya¬raşır bir nitelikte bulundurması gerekir. Bunun yapılması da gönül bilgisi(irfan) edinmeye bağlıdır. Gönül bilgisi edinmek, insanın, kendi özünü(nefsini) bilmesi, varlığı¬nın değerini, önemini kavraması demektir. Gönül bilgisi edinince evrende yalnız Tanrı'nın bulunduğu, bütün varlık türlerinin birer görünüş (Tanrı görünüşü) olduğu anlaşılır. Böylece insan ‘Birlik´e varır, Tanrı'dan başka bir varlık olmadığını anlar. Evrende görünen türlü türlü varlıklar çok¬luktur(kesret'tir). Bu ise aldatıcıdır, gerçek değildir, gö¬rünüştür. Gerçek olan bu çokluk içindeki birliktir (kesret¬te vahdet). Bunu kavramak için de derin düşünceye dal¬mak, öze yönelmek, ruh evreninin bütünlüğünü, birliğini anlayabilecek bir girişimde bulunma gereği vardır.
    BektaşÃ®lik'te evren Tanrı´nın bir görünüş alanıdır. Evren kendi başına, bağımsız bir varlık değildir. Evreni ayrı, Tanrı'yı ayrı birer varlık olarak düşünmek ‘Birlik´i ortadan kaldırır, araya ‘İkilik´ sokar. Oysa Tanrı-Evren arasında ‘Birlik´ vardır. Gerçek olan Tanrı'dır. Ancak, Tanrı islam dininin ileri sürdüğü gibi evrenin dışında, ötesin¬de bir varlık değildir, evrenle birlik, bütünlük içindedir. Tanrı'yi evrenden, evreni Tanrı'dan ayrı düşünme, anlama olanağı yoktur. Gerçek olan ikilik değil birliktir. Yaratılış, Bektaşilik'te Tanrı'dan çıkıştır, görünüş alanına geliştir. Kimi Bektaşiler, yaratılış olayını bir yoktan varediş değil, Tanrı özünden çıkış diye anlarlar, kimilerine göre de yaratılış Tanrısal olan ruhla madde olan gövdenin birleşmesidir. Bu çıkış, bu ‘birleşme´ birer tanrısal görünüş niteliğindedir.
    Yaratılış konusunda Bektaşilik'in benimsediği düşünce ile Yenielfâtuncu görüşün, dolayısıyla tasavvufun birleştiği yer görünüş olayıdır. Üçüne göre de yaratılış, Tanrı'nın bir görünüşüdür. Varlık kavramı altında toplanan ne varsa Tanrı'dan gelmiştir, Tanrı'nın dışa vuran ışığı (nuru) sonucu biçim kazanmıştır. Tanrı dışında bir varlık yoktur. Yaratılış bir ortaya çıkış, Tanrı özünden fışkırma(südur)dır.

    Alevi inancına göre insan ve diğer yaratıklar Tanrı´nın birer parçasıdırlar. Tanrı, diğer varlıklar gibi insanı yaratmıştır. İnancımız odur ki; Tanrı “ Ben gizli bir hazine idim, istedim ki bilineyim” istemiştir. Yani; Tanrı insanı kendi ruhundan üfleyerek şekillendirmiştir. Bu tanrılaşma aynı zamanda ölümsüzlüğü de getirir.
    Kul Nesimi nur-i muhammedi şöyle anlatır;
    “Gel aslım sorarsan ben bir niyazım
    Sabır ilmi derler yerden gelirim
    Katre idim şimdi ummanlar oldum
    Arştaki kandilden nurdan gelirim

    Ben 'kal u bela da ' buldum izim'i
    Döndürmedim bir dem Hakk'tan yüzümü
    Ateş-i aşkına yaktım özümü
    Halil İbrahim'le nardan gelirim

    Sual eylerisen benim sırrımdan
    Cümlemizi var eyledi varından
    Yarattı Muhammed Ali nurundan
    Hakk ile hak olan sırdan gelirim

    Cebrail çerağı alır eline
    Seyretmeye gelir dostun iline
    Hayranım şakıyan dudu diline
    Rıdavan kapı açtı şardan gelirim

    Teni sual etme ten kuru tendir
    Can anın içinde gevher-i kandır
    Bu ilim deryası bahri ummandır
    Sırrı kal eyleyen serden gelirim

    Mansur ile varıp dara çekildim
    Yusuf ile kul olup bile satıldım
    Şam'da İsa ile göğe çekildim
    Musa ile dahi Tur'dan gelirim

    Mahkemede sual sordu kadılar
    Kitapları orta yere koydular
    Sen bu ilmi kimden aldın dediler
    Üstadımdan aldım pirden gelirim

    Nesimi'yim ikrarımla belliyim
    Gerçek erenlerin kemter kuluyum
    Ali bağçesinin gonce gülüyüm
    Münkir münafıka Hakk'tan gelirim” (Kul Nesimi)

    Hasan Harmancı, Aleviliğin Anayasası Varoluş,Yurt Kitap-Yayın, 2008. s.144-189.

    Bu konuya ek olarak Başköylü Hasan Efendi ve Esat Korkmaz'ın daha ayrıntılı ve sorgulayıcı bakışları baki olmak üzere yer verilmemiştir. Ayrıca, "Ünsal Öztürk, Gizli Bilgilerin Sahipleri" çalışması konunun tartışmalı ve karşılaştırmalı bölümleri için verimli bir kaynaktır.
    Hasan Harmanci
     
  2. Baskoylu

    Baskoylu Daimi Üye

    Saygideger Canlar

    Saygideger Hasan Harmanci Can`nin kaleme aldigi bu guzel yazisini yorumlamak ve tartismaya acmak icin gonderdim...

    Alt tarafta Baskoylu Hasan Efendinin bu konuda ne dusundugune bakacak olursak...

    Can, Canan, Coban.

    Can Ali,
    Canan Ali,
    Coban (Insan) Ali.

    Gercek Tanri Ana Rahminden Dunyaya Gelen, Rahman Ali`dir.

    Rahman Ali daha sonra farkli Ali`lere ceviren, yani benligi kendine yad etmis olan, Ali olma ozelliklerini kaybeden Ali`lerdir.
    Bizim Ali Rahman Ali`dir.
    Benligi kendine yad etmeye calisan Ali degildir.

    Can Ali, Canan Ali, Coban Ali.

    Can; Baba Ali,
    Canan; Ana Ali,
    Coban; Baba ve Ana Ali`den dunyaya gelen Coban Ali`dir (Cocuk)

    Bundan dolayidirki,ENEL-HAK deyimi gelmektedir, Ben Tanriyim, Tanri benim, Ben Tanridayim, Tanri Bendedir, Tanri ile kendisini butunlestirmesidir.
    VARLIGIN BIRLIGINDE; YARADILIS`a degilde, VAROLUS`a inancida buradan gelmektedir.....

    Saygi ve Insani Sevgilerimle.
     
  3. Baskoylu

    Baskoylu Daimi Üye

    Sanirim Hasan Harmanci Can "Hak Muhammed Ali" Birlemesi tahlilini en dogrusunu Pir Baskoylu Hasan Efendinin yaptiginin aciklamasidir.

    1400 yildan beri suren asimile politikalarin yanismasindan yola cikarsak, Kendilerini Islamin gercek savunuculari, Arap Ehli-Beyitin takipcileri, Islamin bir kolu, yani Islamin asimile politikalarina alet olan ve Islamin izinden gidenler ve Alevi Yasam Felsefesine golge dusurenlerin 1400 yildan beri cabalarinin yogun oldugunu gorebiliyoruz.

    Birde Raya H** yolunda (Hak Yolunda) giden kadim yol var.

    Islamin kiskacina girmis, Alevi Yasam Felsefesinin Islamin bir kolu oldugunu savunanlar, yola golge dusurenlerin iddalari soyledir.

    Alevilikte Ucler: Hz. Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali´dir.

    Besler: Hz. Muhammed, Hz. Ali, H. Fatima, Hz. Hasan ve Hz. Huseyin´dir.

    Yediler: Bunlar yedi ulu asiklardir: Hatayi, Nesimi, Fuzuli, Kul Himmet, Virani, Yemini ve Pir Sultan Abdal´dir.

    Onikiler: Hz. Ali Kerramallahu Veche, İmamı-ı Hasan, İmamı-ı Hüseyin, Imam-ı Zeynel Abidin, İmam-ı Muhammed Bakır, İmam-ı Cafer Sadik, Imam-ı Musa Kazım, Imam-ı Ali Rıza, Imam-ı Muhammed Taki, Imam-ı Aliy´yul Naki, Imam-ı Hasan el-Askeri, Imam-ı Muhammed Mehdi.

    Kirklar: Bilinen Hz Ali etrafinda toplandigina dair anlatilan 40 kisilik meclis...


    Raya H** yolunda yani yolun dogruluguna baktigimizda Pir Baskoylu Hasan Efendi bize farkli ogretmektedir.

    1- Üçler nedir?
    Üçler, vücut, can ve ruhtur. Can, kan demektir. İnsanın kan dolaşımını anlatmaktadır. Ruh ise irade demektir. Vücuda iyi bakılırsa, kan temiz olur. İyi gidalar alınırsa kan temiz olur. Bunun için irade, bilgi gereklidir.

    2- Beşler nedir?
    Beşlerin dördü Dünya, biri insanla ilgilidir. Dört, ateş, rüzgar, su ve topraktır. Ateş ve rüzgar bir, su ve toprak birdir. Aslında dördü bir gömleğe girmektedir ve birdir. Beşincisi ise Can'dır. Can, Üçlerin toplamıdır. Vücut, kan ve iradenin toplamına Can denir, yani İnsan.

    3- Yediler nedir?
    En önemlisi Yedilerdir. Yediler olmaz ise Kırklar olmaz. Yediler, Dünya'ya ait olan dört ile insana ait olan üçten meydana gelmektedir. Dört, ateş, rüzgar, su ve topraktır. Üç ise can, canan ve çobandır. Çoban çocuktur. Gelecektir. Can erkek, canan kadındır. Can ve canan bir gömleğe girerler, bir olurlar. Birleşmeden çoban, yani çocuk olur. Çoban olmaz ise soy sürmez. Meydan boş kalır. Altı olursa, insan soyu durur.

    Mürşüd olanın doğrudur özü

    Hakka doğru gider yolu izi

    Nur ile nurlanır Cemali, yüzü

    Zatsız, sıfatsız mürşüd olurmu ?

    Mürşüdün kalbi nur ile doludur

    Hakkın emri-rızasının oğlu, kuludur

    İnsanların açılan sevgili gülüdür

    Kara çalıdan açılan gül mürşüd olurmu ?

    Ben mürşüdüm diyen yalancı kezzap

    Caferiyim deme, mezhebin hangi mezhep ?

    Narı cehennemde çekecek azap

    Hakkın emrini tutmayan mürşüd olurmu ?

    İkrarsız kimin malı helaldır kime ?

    İnanmıyan baksın kitabı cime

    Hakkı görmiyen gözler gelsin avucuma

    Kendini görmiyen kör mürşüd olurmu ? ( 38)

    Taus-u Melek´te Alim-i ulema idi

    Benlik gururla silindi kaydı

    Hakkın divaninda ayağı kaydı

    Özünde gurur olan mürşüd olurmu ?

    Gönlü gözü var dünyalıkta

    Yolu zulüm kalmış aralıkta

    Can gözü ile görmiyen kalır karanlıkta

    Canan´a ermeyen mürşüd olurmu ?

    Mürşüd şeriatın şerrini atar

    Malını tarikatın varına katar

    Marifette kıymetli cevahir satar

    Hakikat damgası olmayan mürşüd olurmu ?

    Bir bakış ile dört köşeyi görmeli

    Hakkın gizli sırlarına ermeli

    Dost evine edep ile varmalı

    Güzelde gözü olan mürşüd olurmu ?

    Hasaniyem , mürşüdüm dükkânı cevahirdir

    Nüfusu dağları, taşları eritir

    Diriyi öldürür, ölüyü diriltir

    Böyle bir makamda olmayan mürşüd olurmu ?

    Can gözü ile görmiyen kalır karanlıkta

    Canan´a ermeyen mürşüd olurmu ?

    Can (ERKEK) Canan'a (KADIN RAHMINE) ermeden MURSUD (çoban "COCUK") olmaz...

    Damladaki sir;
    Can-canan-coban

    CAN (erkek-ali)-CANAN (kadin-ali) = COBAN (insan-ALI)

    Saygi ve Insani Sevgilerimle
     

Sayfayı Paylaş