Alevi Birlemesi; âHak-Muhammet-Ali´ Aleviler Tanrı´nın birliğine ve tekliğine inanırlar. Tanrı Aleviler için yaratıcı, eşitlikçi bir Hakk olup, her yerde hazır ve nazır, bilge ve her şeyde var olandır. Bu anlayış Vahdet-i vucud anlayışında karşılığını bulan bütün evrenin Tanrı ile özdeş olması anlayışıdır. Bu anlayış insanın tanrının konuşan dili, düşünen aklıdır. Alevi birlemesi, olgunluk ve kemal mertebeleri bakımından Allah´a çok yakın olan ve Hz. Muhammet´le Hz. Ali´yi birlikte anmanın gerekliliğini vurgulayan, ayrı ayrı görülmesi durumunda Hakikat´ın gerçek anlamına ulaşılamayacağını anlatan bir üçlemedir. Allah-Ruh-ullah; Allah-Muhammet-Ali. Bu üçleme kimi kaynaklara göre Hıristiyanlıktaki Baba(Allah) Oğul(İsa)-Cibril-i Emin (Meryem´e beyaz bir zambak sunarak ilahi bir ruh üfleyen ermiş) arasında bir benzerlik göstermektedir.Burada öne çıkan nokta Alevilerin kendilerinden olan kendileri olan bir olan Tanrı´ya yakın olduklarıdır. Yüreklerinde yer alabilen, kendilerinden biri olan Tanrıya taparlar. Yokluğun sonsuzluğundaki Tanrı´yı, Allah-Muhammet-Ali üçlemesiyle birleyip nurlandırarak, erlerâevliya varlık alanına çıkarıp insanlaştırırlar. Bu âBir´leme Alevi inancının temelini oluşturur. Aleviler tanrının tekliğine inanırlar ve onlarca değişik adla anarlar onu. Tanrı, Allah, Hu, Hakk(Hak) , Hüda, Şah, Ulu bunlardan sadece bir kaç tanesidir. Tanrısallık görebilene her yerde hissedilir ve görülür. Tanrısallık, her şeyde vardır. Çünkü her şey tanrıdan gelmedir; âGörünen kendinsin bil yoktur ağyar Anasır donunda kulsun hem mabudâ Alevilik, evrende elle tutulan gözle görünen bütün maddesel örtüyü tanrısal özle birleştirir Evreni ve ona bağlı olarak canlı veya cansız herşeyi, tanrısal özün görünüşüne çıkmış biçimi olarak görerek, Yaratıcı´yı ânesnelerin toplamı´ biçiminde algılar. İnancın mükemmel insanda âtek´leştirilmesi, bu birliğin de Yaratıcı evren-insan birlikteliği olarak Hak-Muhammet-Ali simgesi biçiminde öne çıkması sağlanmıştır. Aleviliğe göre, Yaratıcı insanın âözü´dür. Alevilik, felsefi ve kozmik bakışında evrende elle tutulan gözle görünen bütün maddesel örtüyü tanrısal özle birleştirerek tekleştirmiştir. Hak-Muhammed-Ali birlemesinde Haks-Muhammed-Ali birlikte anılırlar ve birlikte dile getirilirler. Yukarıda yer verdiğimiz bazı Alevi anlatımlarına göre, Muhammed ve Ali Tanrı nurundan yaratılmışlardır. Bu nur/ışık tüm evreni aydınlatmakta, bilgilendirmekte, korumakta ve kollamaktadır. İnsana yaratıcının özellikleri, tanrısal kutsal güç olarak geçmiştir. Tanrı kendi ruhundan üfleyerek insanı vareden âcan´ ı yaratmıştır. âCan´ haktır ve günahsızdır. En-el haktır. Burada, hem cemlerdeki gelenekleri hem de Hak-Muhammet-Ali kavramını anlayabilmek için Alevilik´te dünyanın kuruluşu ve insanın yaratılış anlayışının nasıl gerçekleştiğine ve nasıl algılandığına bakmak gerek. Bu anlatımların İslam´la karışması Aleviliğin kendini yoksaymasına, felsefi daralmasına, anlam ve ritüel parçalanmasına giden yolu açmaktadır. Aleviliğin sır kültleri birçoğunun farklılaştırmasına karşın, burada açıkça görüleceği gibi, bu farklılaşmalar aynı zamanda karşılarında oldukları inançları tanımlama ve algılamalarında da anlam kaymalarına da neden olmaktadır. Bu anlam kaymasına neden olan bazı tanımları gördükten sonra Alevilikteki bu anlam kayışlarının çoğun yanlış anlama ve bilerek değiştirilme veya İslamiyetin etkisinin artması ile ilişkili olduğu görülecektir. ..... İnsan gönlü bir Tanrı evidir, Tann'nın göründüğü yer¬dir. Bu nedenle insanın gönlünü bütün eksikliklerden, tut¬kulardan, küçültücü eğilimlerden arındırması, Tanrı'ya ya¬raşır bir nitelikte bulundurması gerekir. Bunun yapılması da gönül bilgisi(irfan) edinmeye bağlıdır. Gönül bilgisi edinmek, insanın, kendi özünü(nefsini) bilmesi, varlığı¬nın değerini, önemini kavraması demektir. Gönül bilgisi edinince evrende yalnız Tanrı'nın bulunduğu, bütün varlık türlerinin birer görünüş (Tanrı görünüşü) olduğu anlaşılır. Böylece insan âBirlik´e varır, Tanrı'dan başka bir varlık olmadığını anlar. Evrende görünen türlü türlü varlıklar çok¬luktur(kesret'tir). Bu ise aldatıcıdır, gerçek değildir, gö¬rünüştür. Gerçek olan bu çokluk içindeki birliktir (kesret¬te vahdet). Bunu kavramak için de derin düşünceye dal¬mak, öze yönelmek, ruh evreninin bütünlüğünü, birliğini anlayabilecek bir girişimde bulunma gereği vardır. BektaşÃ®lik'te evren Tanrı´nın bir görünüş alanıdır. Evren kendi başına, bağımsız bir varlık değildir. Evreni ayrı, Tanrı'yı ayrı birer varlık olarak düşünmek âBirlik´i ortadan kaldırır, araya âİkilik´ sokar. Oysa Tanrı-Evren arasında âBirlik´ vardır. Gerçek olan Tanrı'dır. Ancak, Tanrı islam dininin ileri sürdüğü gibi evrenin dışında, ötesin¬de bir varlık değildir, evrenle birlik, bütünlük içindedir. Tanrı'yi evrenden, evreni Tanrı'dan ayrı düşünme, anlama olanağı yoktur. Gerçek olan ikilik değil birliktir. Yaratılış, Bektaşilik'te Tanrı'dan çıkıştır, görünüş alanına geliştir. Kimi Bektaşiler, yaratılış olayını bir yoktan varediş değil, Tanrı özünden çıkış diye anlarlar, kimilerine göre de yaratılış Tanrısal olan ruhla madde olan gövdenin birleşmesidir. Bu çıkış, bu âbirleşme´ birer tanrısal görünüş niteliğindedir. Yaratılış konusunda Bektaşilik'in benimsediği düşünce ile Yenielfâtuncu görüşün, dolayısıyla tasavvufun birleştiği yer görünüş olayıdır. Üçüne göre de yaratılış, Tanrı'nın bir görünüşüdür. Varlık kavramı altında toplanan ne varsa Tanrı'dan gelmiştir, Tanrı'nın dışa vuran ışığı (nuru) sonucu biçim kazanmıştır. Tanrı dışında bir varlık yoktur. Yaratılış bir ortaya çıkış, Tanrı özünden fışkırma(südur)dır. Alevi inancına göre insan ve diğer yaratıklar Tanrı´nın birer parçasıdırlar. Tanrı, diğer varlıklar gibi insanı yaratmıştır. İnancımız odur ki; Tanrı â Ben gizli bir hazine idim, istedim ki bilineyimâ istemiştir. Yani; Tanrı insanı kendi ruhundan üfleyerek şekillendirmiştir. Bu tanrılaşma aynı zamanda ölümsüzlüğü de getirir. Kul Nesimi nur-i muhammedi şöyle anlatır; âGel aslım sorarsan ben bir niyazım Sabır ilmi derler yerden gelirim Katre idim şimdi ummanlar oldum Arştaki kandilden nurdan gelirim Ben 'kal u bela da ' buldum izim'i Döndürmedim bir dem Hakk'tan yüzümü Ateş-i aşkına yaktım özümü Halil İbrahim'le nardan gelirim Sual eylerisen benim sırrımdan Cümlemizi var eyledi varından Yarattı Muhammed Ali nurundan Hakk ile hak olan sırdan gelirim Cebrail çerağı alır eline Seyretmeye gelir dostun iline Hayranım şakıyan dudu diline Rıdavan kapı açtı şardan gelirim Teni sual etme ten kuru tendir Can anın içinde gevher-i kandır Bu ilim deryası bahri ummandır Sırrı kal eyleyen serden gelirim Mansur ile varıp dara çekildim Yusuf ile kul olup bile satıldım Şam'da İsa ile göğe çekildim Musa ile dahi Tur'dan gelirim Mahkemede sual sordu kadılar Kitapları orta yere koydular Sen bu ilmi kimden aldın dediler Üstadımdan aldım pirden gelirim Nesimi'yim ikrarımla belliyim Gerçek erenlerin kemter kuluyum Ali bağçesinin gonce gülüyüm Münkir münafıka Hakk'tan gelirimâ (Kul Nesimi) Hasan Harmancı, Aleviliğin Anayasası Varoluş,Yurt Kitap-Yayın, 2008. s.144-189. Bu konuya ek olarak Başköylü Hasan Efendi ve Esat Korkmaz'ın daha ayrıntılı ve sorgulayıcı bakışları baki olmak üzere yer verilmemiştir. Ayrıca, "Ünsal Öztürk, Gizli Bilgilerin Sahipleri" çalışması konunun tartışmalı ve karşılaştırmalı bölümleri için verimli bir kaynaktır. Hasan Harmanci
Saygideger Canlar Saygideger Hasan Harmanci Can`nin kaleme aldigi bu guzel yazisini yorumlamak ve tartismaya acmak icin gonderdim... Alt tarafta Baskoylu Hasan Efendinin bu konuda ne dusundugune bakacak olursak... Can, Canan, Coban. Can Ali, Canan Ali, Coban (Insan) Ali. Gercek Tanri Ana Rahminden Dunyaya Gelen, Rahman Ali`dir. Rahman Ali daha sonra farkli Ali`lere ceviren, yani benligi kendine yad etmis olan, Ali olma ozelliklerini kaybeden Ali`lerdir. Bizim Ali Rahman Ali`dir. Benligi kendine yad etmeye calisan Ali degildir. Can Ali, Canan Ali, Coban Ali. Can; Baba Ali, Canan; Ana Ali, Coban; Baba ve Ana Ali`den dunyaya gelen Coban Ali`dir (Cocuk) Bundan dolayidirki,ENEL-HAK deyimi gelmektedir, Ben Tanriyim, Tanri benim, Ben Tanridayim, Tanri Bendedir, Tanri ile kendisini butunlestirmesidir. VARLIGIN BIRLIGINDE; YARADILIS`a degilde, VAROLUS`a inancida buradan gelmektedir..... Saygi ve Insani Sevgilerimle.
Sanirim Hasan Harmanci Can "Hak Muhammed Ali" Birlemesi tahlilini en dogrusunu Pir Baskoylu Hasan Efendinin yaptiginin aciklamasidir. 1400 yildan beri suren asimile politikalarin yanismasindan yola cikarsak, Kendilerini Islamin gercek savunuculari, Arap Ehli-Beyitin takipcileri, Islamin bir kolu, yani Islamin asimile politikalarina alet olan ve Islamin izinden gidenler ve Alevi Yasam Felsefesine golge dusurenlerin 1400 yildan beri cabalarinin yogun oldugunu gorebiliyoruz. Birde Raya H** yolunda (Hak Yolunda) giden kadim yol var. Islamin kiskacina girmis, Alevi Yasam Felsefesinin Islamin bir kolu oldugunu savunanlar, yola golge dusurenlerin iddalari soyledir. Alevilikte Ucler: Hz. Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali´dir. Besler: Hz. Muhammed, Hz. Ali, H. Fatima, Hz. Hasan ve Hz. Huseyin´dir. Yediler: Bunlar yedi ulu asiklardir: Hatayi, Nesimi, Fuzuli, Kul Himmet, Virani, Yemini ve Pir Sultan Abdal´dir. Onikiler: Hz. Ali Kerramallahu Veche, İmamı-ı Hasan, İmamı-ı Hüseyin, Imam-ı Zeynel Abidin, İmam-ı Muhammed Bakır, İmam-ı Cafer Sadik, Imam-ı Musa Kazım, Imam-ı Ali Rıza, Imam-ı Muhammed Taki, Imam-ı Aliy´yul Naki, Imam-ı Hasan el-Askeri, Imam-ı Muhammed Mehdi. Kirklar: Bilinen Hz Ali etrafinda toplandigina dair anlatilan 40 kisilik meclis... Raya H** yolunda yani yolun dogruluguna baktigimizda Pir Baskoylu Hasan Efendi bize farkli ogretmektedir. 1- Üçler nedir? Üçler, vücut, can ve ruhtur. Can, kan demektir. İnsanın kan dolaşımını anlatmaktadır. Ruh ise irade demektir. Vücuda iyi bakılırsa, kan temiz olur. İyi gidalar alınırsa kan temiz olur. Bunun için irade, bilgi gereklidir. 2- Beşler nedir? Beşlerin dördü Dünya, biri insanla ilgilidir. Dört, ateş, rüzgar, su ve topraktır. Ateş ve rüzgar bir, su ve toprak birdir. Aslında dördü bir gömleğe girmektedir ve birdir. Beşincisi ise Can'dır. Can, Üçlerin toplamıdır. Vücut, kan ve iradenin toplamına Can denir, yani İnsan. 3- Yediler nedir? En önemlisi Yedilerdir. Yediler olmaz ise Kırklar olmaz. Yediler, Dünya'ya ait olan dört ile insana ait olan üçten meydana gelmektedir. Dört, ateş, rüzgar, su ve topraktır. Üç ise can, canan ve çobandır. Çoban çocuktur. Gelecektir. Can erkek, canan kadındır. Can ve canan bir gömleğe girerler, bir olurlar. Birleşmeden çoban, yani çocuk olur. Çoban olmaz ise soy sürmez. Meydan boş kalır. Altı olursa, insan soyu durur. Mürşüd olanın doğrudur özü Hakka doğru gider yolu izi Nur ile nurlanır Cemali, yüzü Zatsız, sıfatsız mürşüd olurmu ? Mürşüdün kalbi nur ile doludur Hakkın emri-rızasının oğlu, kuludur İnsanların açılan sevgili gülüdür Kara çalıdan açılan gül mürşüd olurmu ? Ben mürşüdüm diyen yalancı kezzap Caferiyim deme, mezhebin hangi mezhep ? Narı cehennemde çekecek azap Hakkın emrini tutmayan mürşüd olurmu ? İkrarsız kimin malı helaldır kime ? İnanmıyan baksın kitabı cime Hakkı görmiyen gözler gelsin avucuma Kendini görmiyen kör mürşüd olurmu ? ( 38) Taus-u Melek´te Alim-i ulema idi Benlik gururla silindi kaydı Hakkın divaninda ayağı kaydı Özünde gurur olan mürşüd olurmu ? Gönlü gözü var dünyalıkta Yolu zulüm kalmış aralıkta Can gözü ile görmiyen kalır karanlıkta Canan´a ermeyen mürşüd olurmu ? Mürşüd şeriatın şerrini atar Malını tarikatın varına katar Marifette kıymetli cevahir satar Hakikat damgası olmayan mürşüd olurmu ? Bir bakış ile dört köşeyi görmeli Hakkın gizli sırlarına ermeli Dost evine edep ile varmalı Güzelde gözü olan mürşüd olurmu ? Hasaniyem , mürşüdüm dükkânı cevahirdir Nüfusu dağları, taşları eritir Diriyi öldürür, ölüyü diriltir Böyle bir makamda olmayan mürşüd olurmu ? Can gözü ile görmiyen kalır karanlıkta Canan´a ermeyen mürşüd olurmu ? Can (ERKEK) Canan'a (KADIN RAHMINE) ermeden MURSUD (çoban "COCUK") olmaz... Damladaki sir; Can-canan-coban CAN (erkek-ali)-CANAN (kadin-ali) = COBAN (insan-ALI) Saygi ve Insani Sevgilerimle