Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in TBMM Genel Kurulunda "demokratik açılım" konusu üzerine yaptığı konuşmada "Dersim Katliamı" ile ilgili sarfetttiği sözlerinden dolayı tepki gösterdi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: * “Evlad-ı Kerbelayık, Bihatayık, Ayıptır, Zulümdür, Günahtır.” * Ülkenin iç sorunları, devletlerarası savaş usulleri ile çözülemez! * CHP demokrasinin mi? Yoksa katliamların mı? Yanındadır! Bilmek İstiyoruz! 10 Kasım 2009’da TBMM’de “Demokratik Açılım” konusu görüşülürken, CHP’yi temsilen söz alan ve meclis kürsüsünden konuşan Onur Öymen’in söyledikleri, CHP’nin demokrasiden ne kadar uzaklaştığını bizlere bir kez daha göstermiştir. Onur Öymen, bu konuşmasında Kürt sorununun; “Dersim sorunu” gibi çözümlenmesini öneriyor ve diyor ki; “Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait İsyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın mücadeleyi durduralım’ demedi” demekte ve dolaylı olarak ta Kürt sorunun 1938 deki gibi, Dersim’de yapıldığı gibi çözülmelidir. Önerisinde bulunmaktadır. 1937-1938’de Dersim’de yapılan katliamı, yaşanan vahşeti hala yaşayan canlarımız anlatmaktadır. Bellekler hala tazedir. Laç deresinin nasıl cesetlerle doldurulduğunu, Munzur suyunun günlerce kan kırmızı aktığını, kurşuna dizilenleri, kurşunla ölmeyenlerin süngülerle nasıl vahşice katledildiklerini anlatır dururlar. Dersim katliamının üzerinden 72 yıl geçmesine ve yaşanan acıların, sürgünlerin, trajedilerin varlığına rağmen, bu gün bu çağda dahi CHP’yi temsilen söz alan Onur Öymen’in; sanki başkaca hiçbir çözüm yokmuşçasına dolaylı olarak da olsa hala katliamı önermesi ve savunması tüylerimizi diken diken etmiştir. Ülkemizin doğusunda 25 yıldır yaşanan “düşük yoğunluklu savaş”ta; yitirdiklerimiz yetmedi mi? Ekmeğimize, aşımıza, kardeşliğimize göz koyanlar! Bunca acı yetmedi mi? Dersim katliamını “Demokratik Açılım”ın tartışıldığı bir ortamda, çözüm diye önerenler! Çözüm için emsal gösterenler! Size sesleniyoruz! Ülkemizin sınırları içinde yaşanan sorunları; Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz olan Kurtuluş Savaşı ile devletlerarası savaş konumunda olan Kıbrıs çıkartması ile kıyaslayanlar! Ey çağın gerisinde kalanlar! Size sesleniyoruz! Dersim’de bırakın bizim analarımızın ağlamasını, ölülerinin yasını tutmasını, çıplak bedenleri sarmalarına dahi izin verilmemiştir! Ey anaların ağlamasını normal görenler! Size sesleniyoruz! Alevilerin oylarıyla yıllardır o meclis kürsüsünde oturanlar! Dersim Piri Seyit Rıza’nın, ardılı olduğu Pir Sultan gibi idam sehpasında; “Evlad-ı Kerbelayık, Bihatayık, Ayıptır, Zulümdür, Günahtır.” dediği gibi CHP demokrasinin, hak ve özgürlüklerin mi? Yoksa katliamların mı? Yanındadır. Bilmek İstiyoruz! CHP sözcüsünün TBMM’de “Demokratik Açılım” konusu görüşülürken, 1938’de Dersimde yaşananları anımsatması, katliam önermekten başka bir şey değildir. 1938 Dersim katliamının örnek gösterilmesi karşısında CHP’nin suskunluğu ne anlama gelmektedir. Demokrasiden, cumhuriyetten, hukuk devletinden yana olması gereken ana muhalefet partisinin, Alevilerin katledildiği bir katliamı örnek göstermesi, hatta önermesi kabul edilemez. Onur Öymen sözlerini geri almalı ve Alevi toplumundan derhal özür dilemelidir. Daha dört gün önce İstanbul Kadıköy Meydanında 500.000 kişinin “Ayırımcılığa Karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı” talep ettiği bir eylemlilik sürecinden sonra, CHP sözcüsünden gelen bu sözler manidardır. Alevi toplumu, kendisine yönelik hiçbir saldırıyı unutmamıştır, bunu da unutmayacaktır. Kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur. Ali BALKIZ Genel Başkan"
Daha dört gün önce İstanbul Kadıköy Meydanında 500.000 kişinin “Ayırımcılığa Karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı” talep ettiği bir eylemlilik sürecinden sonra, CHP sözcüsünden gelen bu sözler manidardır. *********** bazılarının eşit yurttaşlıktan ne anladıklarına bakmak lazım ki; bu kavram demekki anlaşıldığını sandığımız bi çok kişide henüz oluşmamaış..
chp nin geçmişi maraş olayları:Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise başbakan’dı.19 Aralık ile 26 Aralık 1978' tarihleri arasında 1 haftalık süre içerisinde .hükümette olan chp ne yapmıştır.olayların sonunda 105 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, 210 ev, 70 işyeri tahrip edildi. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500'e yakındır.olayların sorumluları daha sonra tbmm de milletvekili olacaklardır. çorum olayları 28 Mayıs 1980 :ABD’nin Türkiye Büyük Elçiliği’nde görevli Robert ALEXANDIR PECK (CIA görevlisi olarak tanınır) Çorum’a gider. Çorum’da MHP’li il yöneticileriyle, vali ve CHP’li Belediye Başkanı Turhan KILIÇOĞLU’yla görüşür, MHP’nin etkin olduğu köy ve ilçeler, ???Alevi-Sünni??? hakkında bilgi edinmeye çalışır. Çorum’dan sonra Amasya ve Tokat’a gider. Amasya’da Alevi-Sünni, sağ-sol çatışması üzerine sorular sorar, ne zaman ve hangi ölçüdebir çatışma çıkabileceği hakkında bilgi edinmeye çalışıyordu.CHP'den Çorum Belediye başkanı olan Turhan Kılıçcıoğlu bu ajanlarla yaptığı görüşmeleri "devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle yıllar yılı açıklamadığı yazıyordu[/B] sivas olayları 2temmuz 1993:SİVAS KATLİAMI Tarih 2 Temmuz 1993... Sivas’ta Madımak oteli yanıyor. Otelde insanlarımız yanıyor. Sıvas koca bir kent. Bu koca kentte onbinlerce polis, onbinlerce asker var... Bu koca kentte onlarca insan diri diri yakılıyor, herkesin gözleri önünde... Katliam hazırlığı... DEVLET “SEYREDIYOR!” 1 Temmuz’da Sivas’ta Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin 4. başlayacak... 1 Temmuz’dan önce gericilerin, özellikle Milli Gençlik Vakfı’nın denetimindeki çeşitli yurtlar, başta Konya ve Kayseri olmak üzere diğer şehirlerden getirilen gericilerle doldurulmuştur. Şenlikler başlamadan önceki gün, Madımak oteli yakınlarına belediye tarafından yeni kaldırım yapılacağı bahanesiyle kamyonlarca taş yığılmıştı. Alevi ve devrimci-demokrat halkın yaşadığı mahallelerde baskılar arttırılmıştı. Katliamdan birkaç ay önce, Sivas’ta Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı bir birim oluşturulmuştu. Bütün bunlar, “bir şeylere” hazırlanıldığının açık bir göstergesiydi. Sıvas katliamı, daha sonra iddia edildiği gibi, anlık bir tepkinin, gericilerin o an “galeyana” gelmesinin bir sonucu değildir. Kontrgerilla ve gerici-faşistler tarafından önceden planlanmış, hazırlıkları yapılmış ve gerçekleştirilmiştir. AN AN KATLIAMA DOĞRU... Şenliğin ilk günü, gericiler, faşistler standlara saldırdılar, ancak bu saldırılar şenliğe gelen kitle tarafından püskürtüldü. Ikinci gün, “Bizim Sıvas” gibi gazeteler, “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar” gibi başlıklarla faşist ve gerici çevreleri Aziz Nesin’in konuşmalarına tepki göstermeye çağırdılar. Şehirde “Cihad” çağrıları yapan imzasız veya “Müslümanlar” imzalı kontra bildiriler dağıtıldı. Saat 13.30 civarı... Merkezpaşa Camisindeki Cuma namazından çıkan gerici-yobaz-faşist gruplar Hükümet Konağı önünde toplanıp, şenliğin yapılmasına izin veren Vali ve Aziz Nesin aleyhine sloganlar atmaya başladılar. 13.45... Vali Ahmet Karabilgin, Tugay Komutanı Ahmet Yücetürk’ten askeri birlik göndermesi için yardım istedi. 14.00... Hükümet Konağı önünde toplanan gerici-faşist güruh, Kültür Merkezi’nde toplanan kitleye saldırıyor. Kitle Kültür Merkezinde devrimcilerin önderliğinde barikatlar kurarak saldırıyı püskürtüyor. 14.15... Vali, Başbakan’a ve Içişleri Bakanı’na faks ve telefonla gelişmeler hakkında bilgi veriyor. 14.45... Içişleri Bakanlığı’ndan, Kayseri ve Tokat Valilerinden, Hafik, Yıldızeli, Kangal, Şarkışla ve Zara kaymakamlıklarından takviye güç isteniyor. Tugay Komutanlığı’na tekrar askeri birlik sevk etmesi talebi iletiliyor. 14.50... Gerici-faşist güruh Kültür Merkezi önünden Valilik önüne gelerek gösterilerini burada sürdürüyor. 15.00... Atatürk Caddesi’ndeki bir cafe gericiler tarafından taşlanıyor. 15.30... Hükümet Konağı önünden tekrar Kültür Merkezi’ne yönelen güruh, Kültür Merkezi’ni taşlamaya başlıyor. Vali Tugay Komutanı’na başvuruyor. 15.55... Polis göstermelik bir müdahaleyle saldırganları copla dağıtma girişiminde bulunuyor. Ama müdahale etkisiz... 16.30... Iyice toparlanan ve sayıları 5 bine ulaşan gerici-faşist güruh Madımak Oteli’ni sarıyor ve oteli taşlamaya başlıyor. Polis telsizinden bir anons duyuluyor: -Taş atıyorlar, saldırıyorlar ne yapalım? Cevap veriyor amirleri: -Anlaşıldı, müdahale etmeyin. “Müdahale etmeyin” emrini veren, Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner’dir. DEMIREL, INÖNÜ, BAKANLAR... “SEYREDIYOR!” Otelde bulunanlar tanıdıkları bütün milletvekillerini, bakanları arıyorlar. Ulaşabildikleri herkes “Merak etmeyin, gereken yapılacak” diyor. Saat 17.00 civarında koalisyon hükümetinin ortağı CHP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal Inönü, Madımak Oteli’ndeki Aziz Nesin’le telefonla görüşüyor. O da diğerleri gibi Aziz Nesin’e “En kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını” söylüyor. Saatler geçiyor... Takviye güç bir türlü “kurtarmaya” gelmiyor. 17.00... Valilik Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan kitleyi yatıştıracak bir konuşma yapmasını istiıyor. Ancak Temel Karamollaoğlu konuşmasına “Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Sonra şunların ruhuna el fatiha diyelim” diye başlıyor. Güruh “Mücahit Temel” sloganları atıyor. 18.00... Temel Karamollaoğlu bu sefer, Kültür Merkezi önündeki Ozanlar Anıtı kaldırılırsa topluluğun yatışabileceğini ileri sürüyor. Içişleri Bakanı’yla yaptığı telefon görüşmesinde Pir Sultan Abdal heykelinin kaldırılmasını istiyor. 19.00... Vali Ahmet Karabilgin’in onayıyla, Pir Sultan Abdal Heykeli vinçle yerinden sökülüyor. Gerici-yobaz grup heykeli iplerle bağla***** cadde boyunca çığlıklar atarak sürüklüyor. INSANLAR DIRI DIRI YAKILIYOR, DEVLET HALA “SEYREDIYOR!” 19.45... Güruh, önce otelin önündeki araçları sonra oteli ateşe veriyor. Itfaiye bir türlü gelmek bilmiyor... Alevler bir katliama dönüşüyor... 20.30... Nihayet gelen itfaiye aracının merdivenleriyle Aziz Nesin ve içeridekilerin bir kısmı dışarı çıkarılıyor. Otelin önündeki gerici-yobaz-faşist katiller Aziz Nesin aleyhine sloganlar atıyorlar. Itfaiye görevlileri ve Refah Partili Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak itfaiye merdiveninden inen Aziz Nesin’e saldırıyorlar. Itfaiye aracının üzerine çıkan Erçakmak “O adamı kurtarmayın, o öldürülmeye müstahak adamdır” diye bağırıyor. Saldırıya polisler de katılıyor. Aziz Nesin başından ve çeşitli yerlerinden yaralanıyor. 20.55... Onlarca insan yakılarak katlediliyor... Artık havada yanık et kokusu var... Iş işten geçtikten sonra, Madımak ve yürekler yanıp kül olduktan sonra, polis ve asker havaya ateş açıp gerici-faşistleri “dağıtmaya”(!) başlıyorlar. 22.00... Ve herşey olup bittikten sonra takviye kuvvetler de geliyor(!) “SEYIR”IN BILANÇOSU! 3 Temmuz... Katliamın bilançosu çıkarılıyor: Saat 17.00’de yapılan tespitlere göre 36 ölü ve 8’i ağır olmak üzere 24 yaralı resmi kayıtlara geçiyor. Işte katliamın resmi belgelere göre an an gelişimi. Şimdi verin kararınızı; BU BIR DEVLET KATLIAMI DEĞIL MI? SIVAS KATLIAMI DAVASI Katliam sonrası göstermelik bir dava açıldı. Ama devlet, önceki örneklerde olduğu gibi hem yargılayan, hem kollayan durumundaydı. Dava, önce, bazı maşaların usulen cezalandırılması, 3-5 yıllık cezalarla olayın örtbas edilmesi şeklinde sonuçlandırıldı. “Bağımsız Yargı”, Aziz Nesin’i kışkırtıcı olarak gösterdi. Neredeyse katliamın tüm sorumluluğu ona yüklenecekti. Dava bu haliyle kapatılacakken... tam bu dönemde MGK “Irticaya karşı mücadele” başlatıp, laiklik havarisi kesilince dengeler değişti. MGK talimatıyla çark eden “bağımsız yargı”, daha önceki kararda aklayıp serbest bıraktığı kişileri idamla yargılamaya başladı. Tabii ki yine asıl sorumlulara dokunulmadı. Müebbet hapis cezası verilenler, yine olayda maşa olarak kullanılanlardı. 27 Kasım 1997’de sonuçlandırılan davada bu kez 33 sanığa idam, diğer sanıklara da değişik hapis cezaları verilir. Bu karar MGK’nın verdiği bir karardır. Bir yandan Islamcılara gözdağı verirken, diğer yandan kontrgerillanın, devletin katliamdaki rolü örtbas edilmiştir. ORDU, POLIS, VALI... HERKES GÖREVINI YAPMIŞ!.. Katliamdan sonra, yerel yetkililer suçu birbirlerinin üzerine attılar: Vali “Olayların büyümesinde askeri birliklerin ağır davranmasının payı olduğu” açıklamasını yaptı. Ordu, bu açıklamaya “Vali’nin kuvvet istemekte geç kaldığı” açıklamasıyla cevap verdi. 6 bin askerin bulunduğu TUGAY KOMUTANLIĞI, Madımak oteli’nin hemen yakınındadır. Ama 8 saat boyunca birlikler “olay mahalline” sevkedilememiştir. Emniyet Müdürü emir ve talimatlar doğrultusunda hareket ettiğini söyler. Belediye Başkanı Karamollaoğlu da “yatıştırmak için elinden geleni yapmıştır”. Ama daha önemlisi, tüm bu sayılan SUÇLULAR, Türkiye Cumhuriyeti’nin ADALETI tarafından SUÇSUZ bulunmuştur. Aslında yetkililerin suçu “birbirine atmasına” gere yok. Çünkü devlete göre zaten yetkililerin bir suçu yok. Onlar görevlerini yapmışlardır. Görev, halkı birbirine düşürmektir. Bunun için katliama göz yummak, kontrgerillanın politikalarının hayata geçirilmesinin koşullarını yaratmaktır ve bu görevi layıkıyla yapmışlardır. Katliamın Baş Sorumluları: Cumhurbaşkanı Demirel:Olaylar başladığında Susurluk devletinin en tepesinde oturan Cumhurbaşkanı Demirel “Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin” talimatını verdi. Katliamın ardından yaptığı açıklamalarda da katilleri aklamaya devam etti: Işte Demirel’in hemen katliamdan sonra verdiği ilk demeç: “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” Başbakan Tansu Çiller: Katliam sırasındaki DYP-SHP hükümetinin Başbakanı olarak sorumludur. Katliamı ve gerici güruhu açıkça savunmuştur: Işte katliamdan sonra yaptığı ilk açıklama: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!.. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir.” Yine gazetecilerin bir sorusu üzerine şu sözleri eder: “Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi”. Içişleri Bakanı MEHMET GAZIOĞLU, herkesin gözü önünde gerçekleşen bir katliam karşısında “Oteli sahibi kundaklamıştır” diyecek kadar pervasızlaşmıştır. Başbakan Yardımcısı ERDAL INÖNÜ, katliamdan sonra timsah gözyaşları döktü. Güya elinden geleni yapmıştır, ancak ne yapsın yetkisi o kadardır! Ama kimseyi inandıramadı. Temel Karamollaoğlu; Katliamdan 1. Derecede Sorumlu Katliam sırasında Belediye Başkanıydı. Şu anda Fazilet Partisi milletvekili. Ahmet Yücetürk; Katliamı “Seyreden” General Katliam sırasında Sıvas’ta Tugay Komutanı olarak bulunuyordu. 2008 deki sivas anmasında chp yok.CHP yok. Neden biliyor musunuz? 50 bin kişinin katıldığı bu etkinlikten 2 saat önce CHP Sivas İl Başkanlığı'nın aldığı kararla CHP'liler "alternatif" anma etkinliği düzenlediler. CHP, ADD ve Cem Vakfı 300 kişilik bir grupla 2 saat önce Madımak Oteli önündeydiler. 50 bin kişinin katıldığı yukarıdaki anmaya "alternatif" düzenliyorlardı. Neyin alternatifi? Sivas anmasının alternatifi... Kime karşı? Hacı Bektaş Veli derneklerine karşı alternatif. Pir Sultan Abdal derneklerine karşı alternatif. Avrupa Alevi Federasyonu'na karşı alternatif.. Alevi derneklerinin düzenlediği anmalara karşı kendi "alternatif" anmasını düzenleyen CHP Sivas İl Başkanı mutlu mudur, yoksa üzgün müdür bilinmez. "alternatif" anma programını çoktan organize etmişti. "Küçük olsun benim olsun" diyerek yanındaki 300 kişiyle Madımak Oteli önünde 2 saat önce kendi anma programını düzenlemişti. Onbinlerce kişinin arasında bütün sol siyasal partiler vardı. Ama Alevilerin en çok oy verdiği siyasi parti yoktu...