4. Alevi Çalıştayı: İbadethane camidir!

Konu, 'Haberler ve Yorumlar' kısmında prkacin tarafından paylaşıldı.

  1. prkacin

    prkacin Super Moderator

    4. Alevi Çalıştayı'nda aynı nakarat: "Buyrun Camiye" [​IMG] Deneyimli Gazeteci Behzat MİSER, Swiss Otelde düzenlenen 4. Alevi Çalıştayı'nı sizin için izledi.

    - Çalıştay’da Alevilik İslam içi tartışma

    - Çalıştay’da bazı sivil toplum örgütleri, cemevlerinin ibadethane olmasına karşı çıktı

    - Devlet Bakanı Çelik’den Alevi örgütlerine “Bekleyin” mesajı

    - Çelik: Makbul vatandaşlığın değil, eşit vatandaşlığın takipçisiyiz

    4. Alevi Çalıştayı’nda, Aleviliğin İslam içinde olduğunu, bu nedenle de Alevilerin de camiye gelmesini gerektiğini savunan “İslami kuruluşlar ile sol kuruluşlar” arasında tartışma çıktı. Ensar Vakfı, MÜSİAD gibi sivil toplum örgütlerini temsilcileri, Alevilerin de camide ibadet etmesi gerektiğini savunarak, cemevlerinin ibadethane olmadığını savundular. Eğer illa cemevlerine yasal statü verilecekse, buraların Diyanet’e bağlanması gerektiğini savunan bu kişilere tepki geldi. Devlet Bakanı Faruk Çelik ise, 8 Kasım’da İstanbul’da mitinge hazırlanan Alevi örgütlerine sakin olun çağrısı yaparken, hükümetin kendilerine uygun bir vatandaşlık projesinin peşinde olmadığını söyledi. Çelik, “Makbul vatandaşlığın değil, eşit vatandaşlığın takipçisiyiz. Biz makbûliyete eşit vatandaşlık temelinde ulaşmak istiyoruz” dedi.

    4. Alevi Çalıştayı, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve Alevi sanatçıların katılımıyla yapıldı. Açılışta konuşan Çelik, hükümet olarak Alevi sorunlarına odaklandıklarını belirterek, “Yüzyılları aşan sorunların bırakın ortadan kaldırılmasını, gerçekte ne olduklarının belirlenmesi konusunda bile şimdiye değin gerçekleştirilmiş kayda değer bir girişimden söz etmek zordur” dedi. Bakan Çelik, özetle şunları söyledi:

    Alevi örgütlerine: Provoke etmeyin

    “Huzur ve refahımızı tesis etmek için bu sorunların üzerine kararlılıkla gitmek gerekir. Sorunları çözmek istiyoruz, anlamak ve üstesinden gelmek istiyoruz. İşi uzatmak, ipe un sermek, oyalamak ya da vatandaşlarımızı aldatmak gibi zaman zaman iyi niyetimizi provoke etmek isteyen değerlendirmelere de asla kulak asmıyoruz. Üzüm yemek isteyenlerle bağcıyı dövmek isteyenler arasındaki farkı biliyoruz. Vatandaşlarımızın sabırsızlık içindeki bekleyişlerini anlayışla karşılıyoruz.

    Baştan savma değil

    Ancak bin yılı aşan sorunların üstünkörü bir geçiştirmeyle, baştan savma bir ilgiyle ele alınmasına da razı olmamak gerekir. Bu kadar özenle ve üzerine titreyerek sürdürdüğümüz açılımları istismar edenleri, istismarda istikbal arayanları vatandaşlarımızın takdirlerine bırakıyorum.

    Makul vatandaşlık

    Biz kendimize uygun bir vatandaşlık projesinin peşinde değiliz. Makbul vatandaşlığın değil, eşit vatandaşlığın takipçisiyiz. Biz makbûliyete eşit vatandaşlık temelinde ulaşmak istiyoruz.”

    Çelik, Çalıştay’ın ilk 4 oturumunun kitapçık olarak kamuoyuna sunulacağını söyleyerek, çalışmaları şeffaflık içinde sürdürdüklerini vurguladı.

    Alevi köylerine zorla cami yapılmadı

    Eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın *İslam’da ibadet yeri bir tane olduğunu onun da cami olduğunu söylediği ifade edildi. “Özellikle 12 Eylül döneminde Alevi köylerine zorla cami yapıldığı söyleniyor. O dönem ben Diyanet İşleri Başkanıydım. Öyle bir şey yok” diye konuşan Altıkulaç, kendisine bir tane Alevi köyünün örnek olarak verilemeyeceğini söyledi.

    İbadethane camidir

    Edinilen bilgiye göre, Çalıştay’a katılan bazı sivil toplum örgütü temsilcileri, Aleviliğin İslam’ın içinde olduğunu ve İslam’da bir tane ibadet yeri bulunduğunu söyleyerek, “Aleviler de camide ibadet etmeliler. Cemevleri ibadethane olarak kabul edilemez” dediler. Bunun üzerine söz alan Sinema Emekçileri Sendikası Başkanı Sırrı Süreyya Önder, “Bazı sivil toplum kuruluşları, sivil bir ağızla konuşmuyor. Devlet bile bunlardan sivil” dedi.

    İki üç füze eksik olsun

    Önder, Madımak Oteli’nin toplumsal hafızayı canlı tutmak için müze yapılması gerektiğini ama bina sahibinin spekülatör olduğunu söyleyerek, “Kültür Bakanlığı ‘Bütçem yetersiz, alamam’ diyor. Öyleyse Milli Savunma Bakanlığı alsın, yeterli bütçesi var. İki üç tane füzemiz eksik olsun, ne olur” diye konuştu.

    Sorun Aleviler mi, devlet mi?

    Mülkiyeliler Birliği Başkanı Ali Çolak ise, dilden başlanılması gerektiğini belirtitği konuşmasında, özetle şunları söyledi:

    “Dilimizi temizlemek gerekiyor. Alevi sorunu olarak tanımlanıyor ama gerçekte sorun Aleviler veya Alevilik değil, devletin Alevilere bakışıdır. Bu nedenle önce önce devlet kendini değiştirmelidir. Bu sorun aslında Alevilik sorunu değil, devletin Alevilere bakışı sorunudur.

    Tepeden bakılıyor

    Laf açıldı mı, ‘hepimiz Müslümanız, devletin yüzde 99’u Müslümandır’ diyoruz. Bizi bir böyle bir homojen bir toplulukmuş gibi bir algılama çabası görülüyor bu da doğru değil. Bununla beraber, bir de biz ve ötekiler gibi bir yaklaşım söz konusu oluyor. ‘Biz Aleviler’i hoş görmeliyiz’ gibi bir yaklaşım söz konusudur. Alevileri hoş görme yaklaşımı hegemonik bir yaklaşımdır, tepeden bakan bir yaklaşımdır bu yaklaşım, sorunun temelini teşkil ediyor zaten. Eşit yurttaşlar mı, değiller mi? Sanırım buradan yola çıkarak bu soruya cevap verebiliriz. Buradan eşit yurttaşlık kavramına ulaşmanız mümkün değil.

    Cumhuriyetle hesaplaşma mı?

    Bazı konuşmacıların da Alevilerin 80-90 yıldır çözülemeyen sorunları gibi bir yaklaşımın olduğunu ve bunun da “Cumhuriyet’le hesaplaşma ve Osmanlı’ya asr-ı saadet” vurgusu olduğunu söyledikleri öğrenildi. Böyle bir asr-ı saadetin olmadığını dile getiren konuşmacılar, “O zaman Babai isyanı, Bedrettin isyanı, Alevi katliamlarını nereye koyacağız? 500 yıl önce Alevi katliamları yapılmıyor muydu?” diye sordular.

    Siyasiler bir inancın temsilcisi gibi

    Bazı konuşmacılar da, siyasilerin bir inancın temsilcisi gibi görüntü verdiğini ileri sürerek, “Başbakan, bakanlar, cumhurbaşkanı sürekli camide, şurada burada... Bürokratlar da aynı şekilde… Kamu kurumlarındaki mescitlerinde sıraya giriyorlar. Bu demokratik, laik bir devlet görüntüsü müdür? Bütün devlet adamları ve bürokratlar, inançlara eşit mesafede durmalıdır. Bana söyler misiniz, 7 yıldır yükselen ne kadar Alevi bürokrat var bir elin parmağını geçmez” diye konuştular.

    Gerçek çözümün yolu...

    Tunceli Dernekleri Federasyonu Başkanı Özkan Tacar ise, Çalıştay’a sunduğu raporda, “Aleviler, Süryaniler, Kürtler, Ermeniler, Türkler ve ülkemizde yaşayan diğer kesimler eşit haklara sahip olmadıkları müddetçe gerçek çözüm mümkün olmayacaktır” dedi. Tacar, devletin resmi görüşlerini ilahiyatçılar, diyanet görevlileri, akademisyenler, iş çevreleri ve farklı kesimler üzerinden dillendirerek, bunu da farklı fikirler olarak yansıttığını ileri sürdü.

    Hak İş Genel Başkanı Salim Uslu ise, “Devlet kendi yurttaşlarına din mezhep görüş dayatamaz” dedi. Uslu, zor ve karmaşık, yüzyıllardır devam eden bir sorunun bir çırpıda çözülmesini beklemenin doğru olmadığını söyledi.

    Deyişler yasaklandı

    Alevi ses sanatçısı Sabahat Akkiraz da, konuşmasında Alevi deyişlerinin yasaklandığını, bunun da kendi başına birçok kez geldiğini söyleyerek, “Alevilerin taleplerin konuşulup değerlendirilmesi önemlidir. Hak verilmediği hak verilmediği için Alevilerin eşit haklarını istiyorlar. ’’ dedi. Alevi bir sanatçı olarak halk kültürünün bazı eserlerine yasakların getirildiğini savunan Akkiraz, bunun kendisini rahatsız ettiğini ve bu yönde talepleri olduğunu söyledi. Akkiraz, ayrıca dergahların ve cemevleri konusunda Alevilerin yaşadığı sıkıntılarını aktardığını söyledi.

    Umutluyuz ama yetersiz

    Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür de, bu çalışmanın olumlu bir sonuç vermesi yönündeki umudunu dile getirerek, Alevilerin iç muhasebe yaparak kendi konumlarıyla ilgili daha somut bir yaklaşım içinde olmaları, taleplerini daha birliktelik içinde yerine getirmelerini beklediğini söyledi.

    Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman ise, çalıştayları olumlu karşıladığını, önemli gelişmeler olacağına inandığını söyledi. Şişman, Alevilerin din eğitimi konusundaki sorunlarının çözümü için anayasanın 24. maddesindeki din eğitimi kavramının içinin doldurularak okullarda uygulanmasını önerdiklerini dile getirdi.

    'AKP Aleviliği devlet eliyle biçimlendirecek'

    Alevi Çalıştayları’nın dördüncüsü bugün çeşitli örgütlerin temsilcileri ve sanatçıların katılımıyla gerçekleşiyor.

    Alevi Çalıştayları’nın dördüncüsü bugün çeşitli örgütlerin temsilcileri ve sanatçıların katılımıyla gerçekleşiyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Alevi Enstitüsü Bilim Kurulu Üyesi Ayhan Yalçınkaya ile Alevi Çalıştayı’nda gelinen durumu, AKP ve CHP’nin Alevilerin sorunlarına yaklaşımını konuştuk:

    * Hükümet in başlattığı ‘Alevi Çalıştayı’nın, Alevi örgütlerinden çok Diyanet İşleri ve İlahiyat fakülteleri öğretim görevlileriyle yapılan görüşmelere dönüştüğü eleştirileri var. Siz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Hükümetin çalıştaylar süreci içinde yaptığı görüşmelerin giderek yalnızca Diyanet İşleri ya da İlahiyat fakültelerinin ilgilileriyle sınırlandığı yolundaki sav yanlış. Bu süreçte Diyanet ve onun üzerinden İlahiyatçılar hep merkezde oldu. AKP’nin Alevi Açılımı bence belirli ve sınırlı bir anlamda, geleneksel “Kemalist” siyaset yapma tarzının açık bir örneği ya da bu geleneğin devamı. Şimdi AKP, Kemalizmin Sünni Müslümanlığa yaptığını Aleviliğe yapmak üzere yola çıkıyor, yani yarım kalmış bir projeyi tamamlıyor. Artık Alevilik de Sünni Müslümanlık gibi devlet eliyle biçimlendirilecek, denetim dışına kaçışına izin verilmeyecek, kendini, nasıl, nerede, hangi çerçevede kuracağına ve yeniden üreteceğine siyasal irade karar verecektir. Bu gereksinimin bir yandan Alevi hareketinin son 20 yılda katettiği yol, bir yandan da Aleviliğin ve Alevilerin karmaşık ama temel bazı sorunlarla ilgisi ve bunlara ilişkin müdahil olma girişimlerinde işlevsel kılınabilir özelliklerinin artık gözden kaçırılamaz ya da çıkarılamaz hale gelmesinden doğduğunu belirtmek gerekir. Ancak, AKP geleneksel Kemalist çizginin siyasal tarzının izini sürüyor olsa da, arada temelli bir farklılık var: Kemalist rejimin temel referansları sekülerdi. Kendi referansları gereği seküler (laik) bir dünyanın inşası için dini yeniden biçimlendiriyor ve denetliyordu. Şimdi ise AKP’nin Aleviliği denetlemek ve biçimlemek arzusunun arkasında, dünyayı belirli bir Sünni algının hakimiyetinde daha da dinselleştirmek arzusu var. Kemalizm, belirli bir dini algıyı devletin içinde biçimlendirerek hep kendi denetimi altında tutmak amacıyla bu çizgiyi izlemişti. Şimdi ise devletin bağrında yeşermiş, büyümüş, azmanlaşmış ve kendini devlet mantığından koparamayan, bütün dinsel özgürlük çığlıkları altında kendini zihniyet olarak devletten özgürleştirmeyi bile tahayyül edemeyen ve devlete hakim “devletlu” bir dinsel zihniyet, kendisinin “ötekisi”ni imha etmek üzere harekete geçiyor.

    * CHP Alevilerin taleplerine yanıt verebilecek bir konumda mı?

    CHP, kendi referansları korunmak üzere, geleneksel Kemalist çizgiye sadakati yanlış anlıyor ya da anlamazlıktan geliyor. Bu bir ihtimal. Daha gerçekçi ihtimal ise şu: Temsil ettiği sınıf çıkarları dünyasında, bizzat temsil ettiği sınıfın “oportünist” doğasına aynı oportünizmle karşılık vererek ayakta kalabileceğini sanıyor. CHP, Kemalist referanslarına sadık olsaydı, bugün ilk saldıracağı hedef Diyanet, İmam-Hatipler, zorunlu din dersleri olurdu. Oysa CHP bugün tam da o referansları gereği karşısına alması gerekenin ürettiği politikalara teslim olmuş durumda. CHP Alevi sorununun madalyonun bir yüzü olduğunu, diğer yüzünün doğrudan Sünnilik sorunu olduğunu, bunun da dinsel bir sorun olmaktan öte, siyasal bir sorun olduğunu kabullenmeye, Sünnilik sorununun da bizatihi Kemalist yaklaşımın kendisinden kaynaklandığını kabule yanaşmıyor. Buna bağlı olarak da soruna ilişkin en küçük bir perspektifi yok. Alevilerin tam bu noktada CHP’ye atfettikleri anlam ile CHP’nin kendi taleplerini karşılayabilme potansiyeli arasındaki uçurumu görmeleri gerekiyor.

    * CHP’nin Kürtlerin taleplerini ‘Bölünme’ nedeni, gibi görme anlayışı Alevileri ve Alevi örgütlerinde bir endişe yaratıyor mu?

    Alevi örgütlerinin büyük bölümünde böyle bir endişenin hakim olduğunu düşünmüyorum. Kuşkusuz, çeşitlilik gösteren her örgütsel alanda olduğu gibi, Alevi örgütlülüğünde de “milliyetçi refleksleri” yüksek olanlar var. Eğer buna milliyetçilik diyeceksek, bunlar CHP’nin politikalarıyla bütünleşebilir de. Ama bu kesimlerin geçmişten bugüne bütünleştikleri yer de genelde CHP değil, başka partiler olmuştur. Alevi topluluğun kendisine gelince burada biraz daha karmaşık bir durum söz konusu: AKP Alevi açılımında istediği sonuçları elde ederse, Alevilerin, kendi sınırlarını AKP’den ayırmak üzere, hızla milliyetçiliğe kayacakları kanımca beklenmelidir. Bu yanıyla Alevi açılımı adıyla sürdürülen proje, kısa vadede AKP’ye oy getirmeyeceği gibi, Aleviliğin bütün yapılarını, geriye ne kaldıysa artık dağıtarak ve onu orta–uzun vadede yeniden, bambaşka bir teolojik zeminde inşa ederek milliyetçiliğe hizmet edecektir.

    ‘PAPA HEP SEZAR’IN EMRİNDE’

    Kemalizm yurttaşlığın yapı taşı olarak kullandığı Sünni Müslümanlık biçimini bir yandan veri sayarken, bir yandan da bu “yapı taşı”nın ne gibi tehditler içerdiğinin farkındaydı. Üstelik bu tehdidin potansiyel değil, fiili bir tehdit olduğunu da tecrübeyle biliyordu. Bu tehdidi nötralize edebilmek için, devraldığı geleneğe de uygun biçimde, çeşitli araçlarla Sünni Müslümanlığı siyasal örgütlenmenin bir parçası kıldı. Böylece ‘Papa’, hep ‘Sezar’ın gözü önünde ve elinin altında, daha da önemlisi onun gereksinimlerine göre hazır ve nazır olacaktı.

    Alevilerin ise Kemalist rejim için tehdit oluşturmadığı açıktı. Ufak tefek girişimler ise biçimlendirme gereksinimini genelleştirecek bir düzeye hiç varamadı.Öyleyse tehdit nereden geliyorsa, o öncelikle biçimlendirilecekti. Onun dışındakileri belirli bir denetim altında tutmak yetiyordu.
    Haber: Alevi Haber Ajansı
     

Sayfayı Paylaş