Kuran değiştirilmiş midir?

Konu, 'Sorularınız, Cevaplarınız ve Anketlerimiz' kısmında _melek_ tarafından paylaşıldı.

?

Kur'an deðiþtirilmiþ midir?

  1. Evet

    37,5%
  2. Hayır

    62,5%
Birden fazla oy kullanılabilir.
  1. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    Evet canlar alevilik Hz Aliden buyana var ancak Kuran'da sizlerle ilgili tek ayet dahi yok.Bu durumda Kuran değiştirilmiş midir?
     
  2. devran

    devran Yönetici

    Öncelikle şunu söylemek gerek kur'anda değiştirilemeyeceğine ve sade kalacağına ait bir ayet vardır. Bunu Biliyor olmalısınız.değişip değişmediğini şimdiki zaman da yaşayan kimse bilemez bu mümkün değil sadece iddaa dır ama eklenti yapılmamışmıdır yapılmış olabilir sonuçta Kur'an Arapçadır ve dünyada herşeyin tek karşığı olan dildir.Bununla ilgili ayette vardır.

    Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasına ilk kez Halife Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekleştirildi.

    Bir aktarma da "bunların tümünün peygamberin evinde, bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu" da açıklanır. Buhari'nin yer verdiği bir hadise göre; "dinden dönüş" (ridde) olayları ve bu olaylar nedeniyle savaş hali vardı. Kuran'ı ezber etmiş kişilerin bir bölüğü ölmüştü. Ölenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden Kuran'ın orada burada yazılı ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline getirilmeliydi. Hattaboğlu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir'e anlattı. Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü.


    "Peygamberin yapmadığı şeyi yapmak nasıl doğru olabilirdi?" diye düşünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. işin gerçekleşmesi için de Zeyd Ibn Sabit'e görev verildi. Zeyd "Ebubekir bana 'Sen akıllı bir gençsin. Peygambere vahiy yazdığın için senin başaracağına güveniyorum. Araştır ve topla Kuran ayetlerini' dedi, Tanrıya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yükleyip taşımayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelmeyecekti. Yani Kuran'ı derlemek kadar." diyor ama sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor:

    "Kuran (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarından, küçük taşlardan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim. işin sonunda, Tevbe (Beraat) suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu'l-Ensari'de buldum. Ki, başkasında bulamamıştım bu parçayı". Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresinin sonundaki ayetleri (128 ve 129.ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu

    Böylece Zeyd, Kuran ayetlerini derleme işini yaparken iki kaynağa başvurmaktaydı: Ayetlerin yazılı olduğu nesneler (ağaçlar, taşlar..) ve ezber bilenlerin bellekleri.

    Ebubekir döneminde yazılan Kuran için başvurulan ezbercilerin başka deyişle hafızların sayısı Müslümanlar arasında tartışmalıdır. O döneme ilişkin kaynaklardan Buhari'nin "e's-Sahihi"nde yer alan üç hadisten anlaşıldığı kadarıyla Kuran'ın tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 kişi olduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda, Peygamber dönemindeki "hafız"ların, yani Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı pek azdı. Buhari'nin "e's-Sahih"inde geçen hadis şöyle:

    Birinci hadis: Amr Ibnu'l-Ass anlatıyor: Peygamberin "Kuran'ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes'ud'dan, Salim'den, Muaz'dan ve Übeyy Ibn Ka'b'den" dedigini işittim. (Buhari, Fadailu'l-Kuran 8.) ?kinci hadis: Enes anlatıyor: "Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu'd-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd." (Buhari.)
    Üçüncü hadis: Katade'den aktarılıyor: "Malik oğlu Enes'e; 'Peygamber döneminde, Kuran'ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?' diye sordum. şu karşılığı verdi: 'Dört kişi. Tümü de Medine'li. Übeyy Ibn Ka'b, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari, aynı yer, Müslim 2465. Hadis.)

    Bu hadislerde adları yazılı olanları topladığımız zaman Peygamber döneminde Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı yedi idi demek gerekiyor: Ibn Mesud (Birinci hadiste), Salim (birinci hadiste), Muaz Ibn Cebel (birinci, ikinci ve üçüncü hadiste.)

    islam din bilirleri bu hadislerdeki açıklamaların "dinsizlerin işine yaradığını" ileri sürerler. Suyuti, El ?tkan, Mısır 1978, c.1, s.94, satır 13.)

    il itkan'da daha başkalarının da Kuran'ı ezberlemiş oldukları adları ile açıklanıyor. Ama aktarmayı yapan, bu adları sayılanlardan kimilerinin, Kuran'ın tümünü ezberleme işini Peygamberin ölümünden sonra bitirdiklerini açıklamaktadır. (El ıtkan, 95-9ö.)

    Zeyd Ibn Sabit, herhangi bir parçayı Kuran'a geçirmek için "iki tanık" koşulu koymuştu. Ancak bir tanıkla Kuran'ı alma gereği duyduğu ve geçirdiği parçalar da vardı. Örneğin, Ube Huzeyme'de bulduğu ve Tevbe Suresi'nin son iki ayetini oluşturan parça böyleydi.

    Kuran'ı derleme ve yazma işi bir yıl sürer. Bu işe girişildiğinde Ömer ile Zeyd, mescidin kapısına oturmuşlar, "herkesin Peygamberden ayet olarak elde ettiği ne varsa getirmesini" istemişlerdi. Başarılan iş, kaynaklarda şöyle tanımlanır: Kuran ayetlerinin, surelerinin bulunduğu iki kapaklı bir kitap. Derlenip yazılan sayfalar, ölene dek Ebubekir'in yanında kaldı, sonra Ömer'in (halife) yanında bulundu. O da ölünce, kızı Hafsa'ya verildi.

    [SIZE=+1]Kuran ikinci kez derleniyor:

    Buhari'de yer alan bir hadis şöyle: Ermeniyye ve Azerbaycan'ı ele geçirmek için savaşılıyordu. Huzeyfe, Ibnu'l-Yeman, Halife Osman'a geldi. Müslümanların okudukları Kuran'lardaki birbirini tutmazlıktan yakındı, "Emire'l-Mü'minin! Bu ümmet, kendisinden önceki Yahudiler ve Hıristiyanların içine düştükleri birbirini tutmazlılıklar gibi bir duruma düştü!" Bunun üzerine Osman, Hafsa'ya adam gönderdi, başka Kuran nüshaları yazıp almak için kendisinde bulunan sayfaları (yani Ebubekir döneminde yazılan kitabı) göndermesini istedi. "?ş bitince sana geri gönderirim" dedi. Hafsa da gönderdi o sayfaları Osman'a. Osman, hemen Zeyd Ibn Sabit'e, Abdullah Ibn Züyebr'e, Sa'd Ibnu'l-As'a ve Hişam oglu Haris oğlu Abdurrahman'a buyruğunu verdi. Onlar da Hafsa'dan getirilenden alıp Kuran nüshalarını oluşturdular. Osman, kuruldaki üç kişiye şunları söyledi: "(Medine'li) olan Zeyd ile, Kuran'dan herhangi bir kesimde ters düştüğünüz zaman, tartışma konusu olan parçayı Kureyş dili ile yazın. Çünkü Kuran sadece Kureyş dili ile inmiştir."

    Onlar da bu buyruğu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan Kuran nüshaları oluşturup işi bitince, Osman, söz konusu sayfaları (Hafsa'dan getirilenler) geri gönderdi. Alınan nüshaların da her bir kesime gönderilmesini buyurdu. Ve bunların dışında kalan her bir Kuran sayfasını ya da Mushafı buyurup yaktırdı.(Bkz. Buhari, e's- Sahih, Kitabu Fedaili'l-Kuran/3.)

    Buhari'nin kendisine anlatılan çabalardan ve "Kureyşli olanlarla olmayanlar arasında" belirecek anlaşmazlığın çözüm biçiminden anlaşıldığına göre, Kuran nüshalarını ortaya çıkarırken, Hafsa'daki Mushaf'tan aynen kopya etmek söz konusu değildi.

    ?leri sürüle gelen "aynen kopya edildiği" ileri sürülürken, neden kopya edildiğine de "ağız (şive) farklarından dolayı" diye gerekçe gösterilir. Ancak, Dr. Suphi e's-Salih, Mebahis Fi Ulumi'l-Kuran (Beyrut 1979) adlı eserinin 80, 84, 85 sayfalarında bu gerekçenin inandırıcı olmadığını belirtiyor. Dr. Suphi'ye göre, o zaman aynı metni, aynı sözcükleri değişik okunacak nitelikte yazıp yansıtabilmek için gerekli işaret ve noktalama yoktu. O zamanki yazı harflerinin dışında işaretsiz harfler de noktasızdı. Kısacası, halife Ebubekir döneminde oluşturulan "mushaf", istenseydi bile, çeşitli kabile ağızlarını (şiveleri) içerir nitelikte yazılır olamazdı.

    [FONT=Arial]Durum böyle olunca, şu sorular karşılıksız kalıyor: Ebubekir döneminde hazırlanan ve Hafsa'dan alıp getirilen "Mushaf" ile Osman döneminde meydana getirilen "nüshalar, mushaflar" arasındaki fark neydi? Yeni çalışma ile gerçekleştirilen nedir?

    [FONT=Arial]Yukarıda anlamı sunulan hadiste bu açıklanmamakta. Ancak, hadisin devamı niteliğindeki bir açıklamada, yapılan işin sadece "bir temel nüshadan alınıp, başka mushaflara aktarma" olmadığını anlatır niteliktedir Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, şöyle diyor: "Mushaf oluşturma işini yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim ('fakattu'). Ki, Peygamberin onu Kuran'dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olmuştum. Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari'de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta." (Itkan, Mısır, 1978, C1, s.79.)
    [FONT=Arial][SIZE=+1]Birinci derlemenin yakılmasındaki amaç:

    [FONT=Arial]Ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Bu koruyucu ölünce, Kuran'ın Tanrısı "Kuşkusuz Zikr'ı (Kuran'ı) biz indirdik; kuşkusuz koruyucuları da yine biziz" (Hicr, ayet:9) dese de koruyucusu kalmamıştı. Mervan Ibn Hakem, "sandıktan" aldırtıp getirmiş ve yaktırmıştı. Mervan'ın bu ilk derlemeyi yaktırmasındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor: "Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf'a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler." (Bkz. Dr. Subhi e's-Salih, Mebahis fi Ulumi'l-Kuran, s.83. Dayandığı kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu'l-Mesahif, s.24.) Oysa, asıl kuşkulara yol açan, esas alınmış olduğu belirtilen ilk derlemenin yakılması olmuştur. Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde oluşturulan ve imam adı verilen) "Mushaf" arasında fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir miydi? ?lk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kuran'dan çıkarmalar yapılmamış olsaydı, neden korkulmuştu?

    [FONT=Arial][SIZE=+1]Muhammed Döneminin Kuran'ı ile Bugünkü Kuran Aynı Değil:

    [FONT=Arial]Burada çok önemli bir tanıklığa başvuralım: Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çoğu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el ?tkan, 2/32.)


    [FONT=Arial]Bu tanıklık, bugün elimizdeki Kuran'la, Muhammed'in "vahiy katipleri"ne yazdırdığı bildirilen Kuran'ın aynı olmadığını çok açık biçimde anlatmıyor mu? Kaldı ki, Ibn Ömer, Osman dönemindeki derlemeden sonra bu sözü söylemiştir. Yani, Osman döneminde oluşturulan "Mushaf"ın da orijinali yok. O el yazması, Dünyanın hiç bir yerinde bulunmuyor...

    [FONT=Arial]Temel kaynaklarda sözü edilen, ama bugün bulunmayan "değişik mushaflar" da üzerinde durulmaya değer nitelikte. Suyuti'nin el ?tkan'ında, Buhari'nin eserlerinde bazı önemli mushaflardan ve bu mushafların içindeki surelerin listelerinden söz edilir. Örneğin, Muhammed'in en yakınlarından biri bilinen ve Peygamberin, Kuran için ezberine başvurulacak dört kişiden biri olarak belirttiği Ibn Mesud'un mushafı, yine Muhammed'in danışılması gereken dört kişiden biri olarak söz ettiği Übeyy Ibn Ka'b'ın mushafı, Abdullah Ibn Abbas'ın mushafı, Muhammed'in karılarından Aişe'nin mushafı, Ali'nin mushafı bunların başlıcaları. Ayrıca bugün Alevi'lerin, Ali'nin mushafı olarak söz ettikleri bir mushaf ve Hindistan'da saklanan ayrı bir mushaf daha var.


    [FONT=Arial]Suyuti'nin ve Buhari'nin kitaplarında belirtilen mushaflardan hiçbiri günümüze gelememiş. Ancak bunların içerik listeleri yazılmıştır.Ayrıca bazı din kitaplarında, bunlarda bulunduğu söylenen ayet ve surelerden parçalar günümüze kadar gelmiştir. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, Ibn Mesud'un "Mushaf"ında Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de..Ali'nin surelerinin sırası bugünküne uymuyor. Suyuti, kitabında, Bakara suresinin, Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Bkz. Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Oysa bugün, eldeki resmi Kuran'da, Bakara 285 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir.

    [FONT=Arial]Üçüncü halife Osman döneminde bir heyet tarafından yeniden derlenip yazılan Kuran'ların kaç adet olduğu ve şu anda nerede bulundukları tartışmalıdır.

    [FONT=Arial]Kimilerine göre dört, kimisine göre beş ya da yedi adet yazılmıştır. Dörttür diyenlere göre, Osman bir nüshasını kendisine alıkoymuş, diğerlerini Kufe'ye, Basra'ya ve ?am'a göndermiştir. Mekke'ye, Yemen'e ve Bahreyn'e gönderilenlerden de söz ediliyor.

    [FONT=Arial]Kimi kitaplardaki bilgilere göre, bu nüshalardan kopya edilip çoğaltılmasına izin verilmiş, kimi kişiler kendileri için "mushaflar" meydana getirmişlerdir. Ancak, o zaman bu mushaflarda bulunduğu söylenen ve örnekler aktarılan bazı Kuran parçalarının resmi Kuran'da bulunmamasına ne demeli?

    [FONT=Arial]Bazı ?slam kaynaklarında, Osman döneminde çoğaltılan nüshaların bir kısmının bugün elde olduğu iddia edilir. Örneğin, bir kopyanın Taşkent'te olduğundan söz eden çok sayıda kitap vardır. Yine bazı ?slami Türk kaynaklarında Topkapı Müzesi'ndeki Kuran'ın da Osman zamanından kaldığı söylenir. (Turan Dursun'un bu makalesinin üzerinden geçen sürede , 2000 yılına gelindiğinde, Yemen'deki Ulu Cami'de yapılan restorasyon çalışmaları sırasında dünyanın en eski Kuran'ının bulunduğu The Guardian gazetesinin haberlerinde açıklamıştır Bu Kuran üzerinde yapılan incelemeler, günümüzdeki kuranı tutmadığını göstermektedir[FONT=Arial]. )

    [FONT=Arial]Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi e's-Salih kitabında, "Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?" sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi'nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların islamiyet'in ilk yıllarında bulunmadığı bilinmektedir.

    [FONT=Arial]Ayrıca, Kuran'ın okunuşundaki farklar da, tek bir Kuran olmadığının göstergesidir. Nitekim, ?smail Cerraoğlu'nun, Ankara 1971 baskılı "Tefsir Usulu" adlı kitabının 90-110.sayfaları arasında, Islam kaynaklarından aktarılan bilgiler de şöyle:

    [FONT=Arial]"Kur'an'ın bir harfinin bile değişmediği" yalanı Tevbe suresinin 114.ayetindeki "iyyahu" sözcüğünü, Hammad ibn Zeberkan, "ebahu" diye okurdu. Sad suresinin 2. ayetindeki "izzettin sözcüğünü de "ğırratin" okumaktaydı. Buradaki değişiklikler harf değişiklikleri.Birincisinde "ya""ba" ya, öbüründe de "ayın" harfi, "ğayın" harfine dönüşmüş. Haydi bu tür harf değişikliklerini önemsemeyelim. Eldeki Kur'an'da görülen kimi sözcüklerin yerine, Abdullah ibn Abbas, "mürâdiflerini", yani "eş anlamlı olanları kullanırdı. Enes ibn Malik de Müezzemmil suresinin 6. Ayetindeki "akvamu" sözcüğünün yerine, "asvabu" sözcüğünü kullanmıştır. ibn Ömer, Cum'a suresinin 10. Ayetindeki "fes'av" sözcüğünün yerine, "femzû" sözcüğünü; ?bn Abbas Karia suresinin 5. Ayetindeki "kel'ıhni"yerine "k'essavfı"yı uygun görüp kullanırdı. Yine ?bn Abbas "sayhaten vahideten"lerdeki "sayhaten" yerine, "zeyfeten"i yeğlerdi.Enes ?bn Malik, ?nşirah suresinin 2. Ayetindeki "vada'nâ" yerine,"halelnâ" diye okurdu. (Bkz.Sf.95). Aynı kitapta, gösterilen kesimde başka örnekler de görülebilir.

    [FONT=Arial]Buralarda görülen de yalnızca harf değişikliği değil kelime değişikliğidir. Demek ki peygamberden bu yana bir harf bile değişmemiştir savı gerçek değildir.

    [FONT=Arial]?smail Cerrahoğlu'nun da kitabında yer verdiği (Bkz. aynı kitap, s.93-94) bir olay çok ilginçti bu konuda. Aktarıldığına göre, bir gün Hizam oğlu Hakim Oğlu Hişam, Furkan suresini okumaktadır. Ömer dinler, bakar ki, Hişam bu sureyi Muhammed'in kendisine öğretip okuttuğundan başka türlü okuyor. Ömer öfkelenmiştir:

    [FONT=Arial]"-Bu sureyi sana böyle kim belletip okuttu?"

    [FONT=Arial]"-Peygamber!"

    [FONT=Arial]"-Yalan söylüyorsun. Çünkü, Peygamber bu sureyi bana senin okuduğundan başka türlü okuttu."

    [FONT=Arial]Ömer bu tartışmayı yaparken, Hişam'ın yakasına sarılmıştır. Sonra, adamı alıp Peygamber'e götürür.

    [FONT=Arial]"-Bu adam, senin bana okuttuğundan başka türlü okuyor Furkan suresini."

    [FONT=Arial]"-Yakasını bırak da adamın okuduklarını ben de dinleyeyim."

    [FONT=Arial]Ömer yakasını bırakınca, Muhammed adama döner:

    [FONT=Arial]"-Hişam, haydi oku, bir de ben dinleyeyim, Furkan suresini nasıl okuyorsun?"

    [FONT=Arial]Hişam, Furkan suresini, kendisine öğretildiği gibi okur. Sonra, Muhammed, "-Bu sure bana böyle indi." der.

    [FONT=Arial]Muhammed, aynı sureyi bir de Ömer'e okutturur. Ömer'inki için de aynı şeyi söyler. Yani, ikisininkini de doğru bulmuştur. Sonra da şöyle der:

    [FONT=Arial]"- Kuran yedi harf (yedi türlü) indirildi. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse, Kur'an'ı ona göre okuyun. (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Husûmât 4; Tecrîd, hadis no: 1766; Müslim, e's-Sahih, Kitabu Salâti'l-Müsâfirîn/270, hadis no:818)

    [FONT=Arial]Bu hadis, Hişam'ın okuduğu Furkan suresi ile, Ömer'in okuduğu Furkan suresinin çok çok başka olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu hadise göre, Muhammed, kavgayı tatlıya bağlıyor, "Kur'an'ın yedi çeşit indirildiğini" ve herkesin başka türlü okuyabileceğini söylüyor. Yani Kur'an'ı türlü biçimlerde öğrenip okumayı serbest bırakıyor. "Başkalık"sa, hadisten de kolaylıkla anlaşılacağı gibi, "okunuş"ta değil, "okunanlar"dadır. Yoksa, Ömer'in o denli öfkesinden söz edilebilir mi?

    [FONT=Arial]Kaynaklar, ayrı ayrı mushaflar üzerinde durur. Aktarılan örneklere göre, kimi mushaftakiler bugün elimizdeki "resmi kuran" dakileri tutmamaktadır. Ayrıca ?bn Ömer'in şu sözü son derece ilginçtir:

    [FONT=Arial]-?çinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el ?tkan, 2/32)

    [FONT=Arial]Bütün bunlar karşısında, yine "kuran, Peygamberden bu yana olduğu gibi ve bir harfi bile değişmeden gelmiştir, denebilir mi?

    [FONT=Arial]Kur'an'ın birinci orijinali de, ikinci orijinali de yine müslümanlar eli ile yakılmıştır. Kuşkusuz gerçekleri örtmek için. Osman döneminde oluşturulup çoğaltıldıktan sonra belirli merkezlere gönderilen nüshaların orijinallerine de , dünyanın hiçbir yerinde raslanmamaktadır.

    [FONT=Arial]Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün ?slam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kuran, Peygamberin "vahiy katiplerine yazdırdığı" söylenen Kuran'ın aynı değil. Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor. [COLOR=#22229c]Mehmet Akif'in yaptığı kur'an tercümeside yakılmıştır.

    [FONT=Arial]Yararlanılan ?slami Kaynaklar: 1.Buhari E's-Sahih (Arapça); Kitabu'l Fedail-ül- Kuran Menakıbu'l Ensar, Sahihi Buhari Mustesari. Tecridi Sarih Tercümesi, 2.Dr. S. Suphi E's-Salih (?slam dünyasında son yüzyılın ıleri gelen ve birçok eserleri olan araştırmacı) Mebahis fi Ulum-il Kuran, 3.Celalettin Suyuti (Kuran yorumcusu, Hadis uzmanı olarak ?slam dünyasında en güvenilir din bilirlrinden birisi): El ?tkan Fi Ulumi-l,Kuran, 4.Müslim E's-Sahih (Arapça), 5.Ebu Davud Kaynak: 1) Turan Dursun, Din Bu, 1.cilt, Kaynak Yayınları, 10.baskı, sayfa 78-89.Kaynak yayınları 84.
    [FONT=Arial]2) Turan Dursun, Din Bu, 3.cilt, Kaynak Yayınları, 6.baskı, sayfa 187-189

    [FONT=Arial]Buralarda görülen de yalnızca harf değişikliği değil kelime değişikliğidir. Demek ki peygamberden bu yana bir harf bile değişmemiştir savı gerçek değildir.

    [FONT=Arial]?smail Cerrahoğlu'nun da kitabında yer verdiği (Bkz. aynı kitap, s.93-94) bir olay çok ilginçti bu konuda. Aktarıldığına göre, bir gün Hizam oğlu Hakim Oğlu Hişam, Furkan suresini okumaktadır. Ömer dinler, bakar ki, Hişam bu sureyi Muhammed'in kendisine öğretip okuttuğundan başka türlü okuyor. Ömer öfkelenmiştir:

    [FONT=Arial]"-Bu sureyi sana böyle kim belletip okuttu?"

    [FONT=Arial]"-Peygamber!"
    [FONT=Arial]"-Yalan söylüyorsun. Çünkü, Peygamber bu sureyi bana senin okuduğundan başka türlü okuttu."
    [FONT=Arial]Ömer bu tartışmayı yaparken, Hişam'ın yakasına sarılmıştır. Sonra, adamı alıp Peygamber'e götürür.
    [FONT=Arial]"-Bu adam, senin bana okuttuğundan başka türlü okuyor Furkan suresini."
    [FONT=Arial]"-Yakasını bırak da adamın okuduklarını ben de dinleyeyim."
    [FONT=Arial]Ömer yakasını bırakınca, Muhammed adama döner:
    [FONT=Arial]"-Hişam, haydi oku, bir de ben dinleyeyim, Furkan suresini nasıl okuyorsun?"
    [FONT=Arial]Hişam, Furkan suresini, kendisine öğretildiği gibi okur. Sonra, Muhammed, "-Bu sure bana böyle indi." der.
    [FONT=Arial]Muhammed, aynı sureyi bir de Ömer'e okutturur. Ömer'inki için de aynı şeyi söyler. Yani, ikisininkini de doğru bulmuştur. Sonra da şöyle der:
    [FONT=Arial]"- Kuran yedi harf (yedi türlü) indirildi. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse, Kur'an'ı ona göre okuyun. (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Husûmât 4; Tecrîd, hadis no: 1766; Müslim, e's-Sahih, Kitabu Salâti'l-Müsâfirîn/270, hadis no:818)
    [FONT=Arial]Bu hadis, Hişam'ın okuduğu Furkan suresi ile, Ömer'in okuduğu Furkan suresinin çok çok başka olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu hadise göre, Muhammed, kavgayı tatlıya bağlıyor, "Kur'an'ın yedi çeşit indirildiğini" ve herkesin başka türlü okuyabileceğini söylüyor. Yani Kur'an'ı türlü biçimlerde öğrenip okumayı serbest bırakıyor. "Başkalık"sa, hadisten de kolaylıkla anlaşılacağı gibi, "okunuş"ta değil, "okunanlar"dadır. Yoksa, Ömer'in o denli öfkesinden söz edilebilir mi?
    [FONT=Arial]Kaynaklar, ayrı ayrı mushaflar üzerinde durur. Aktarılan örneklere göre, kimi mushaftakiler bugün elimizdeki "resmi kuran" dakileri tutmamaktadır. Ayrıca ?bn Ömer'in şu sözü son derece ilginçtir:
    [FONT=Arial]-?çinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el ?tkan, 2/32)
    [FONT=Arial]Bütün bunlar karşısında, yine "kuran, Peygamberden bu yana olduğu gibi ve bir harfi bile değişmeden gelmiştir, denebilir mi?
    [FONT=Arial]Kur'an'ın birinci orijinali de, ikinci orijinali de yine müslümanlar eli ile yakılmıştır. Kuşkusuz gerçekleri örtmek için. Osman döneminde oluşturulup çoğaltıldıktan sonra belirli merkezlere gönderilen nüshaların orijinallerine de , dünyanın hiçbir yerinde raslanmamaktadır.

    [FONT=Arial]Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün ?slam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kuran, Peygamberin "vahiy katiplerine yazdırdığı" söylenen Kuran'ın aynı değil. Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor. [COLOR=#22229c][URL="http://www.islamiyetgercekleri.org/mehmetakif.html"]Mehmet Akif'in yapmış olduğu Türkçe Kuran tercümesi de yakılmıştır[/URL]

    [FONT=Arial]Yararlanılan ?slami Kaynaklar: 1.Buhari E's-Sahih (Arapça); Kitabu'l Fedail-ül- Kuran Menakıbu'l Ensar, Sahihi Buhari Mustesari. Tecridi Sarih Tercümesi, 2.Dr. S. Suphi E's-Salih (?slam dünyasında son yüzyılın ıleri gelen ve birçok eserleri olan araştırmacı) Mebahis fi Ulum-il Kuran, 3.Celalettin Suyuti (Kuran yorumcusu, Hadis uzmanı olarak ?slam dünyasında en güvenilir din bilirlrinden birisi): El ?tkan Fi Ulumi-l,Kuran, 4.Müslim E's-Sahih (Arapça), 5.Ebu Davud Kaynak: 1) Turan Dursun, Din Bu, 1.cilt, Kaynak Yayınları, 10.baskı, sayfa 78-89.Kaynak yayınları 84.
    [FONT=Arial]2) Turan Dursun, Din Bu, 3.cilt, Kaynak Yayınları, 6.baskı, sayfa 187-189

    [FONT=Arial](Alıntıdır.)[/FONT][/FONT][/FONT][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/COLOR][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT]
     
    berfine36, ünver55 ve YagmurYürekli bunu beğendi.
  3. kigi12

    kigi12 Daimi Üye

    yüregine saglik Deniz can-emege saygi. cok tesekkürler bu guzel biligileri bize sundugun icin.
    Babam tam bir Turan Dursun hastasidir. Bütün ciltleri okumustur.
    Melek tavsiye ederim sanada emin ol ki sende aydinlanacaksin. Din konusunun Tartisilmasi ne kadar dogrudur bilemiyorum tabi, yani su bahsettigin soru mesela.
    Iyi arastirmak gerek elbette, cok iyi arastirmak gerek hemde. Bizler daha yolun basindayiz, arastirmalarimizi yaptiktan sonra üzerine birde irademizi ekledikten sonra sanirim tartisabiliriz (kendi sahsima).
    Saygilar...
     
  4. devran

    devran Yönetici

    Kur'an ı tartışmak için birkaç farklı tercümesini okuyup iyi anlamak ve onun üzerine konuşmak gerek ben çoğu suresini hatırlamıyorum bile bıda ayet olarak kur anda vardır canlar nekadar uzak kalırsan unutursun romanokur gibi okursan anlayamassın!
     
    ünver55 bunu beğendi.
  5. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    Devran can yararlandığınız kaynaklardan Turan Dursunun kim olduğunu bilmiyor musunuz kendisi ateisttir yahudi olduğu hakkında da görüşler vardır.
    Kendi içinizde çelişmişsiniz.Değiştirilip değiştirilmediğini bilemeyiz demişsiniz fakat değişemeyeceğine dair ayet var demişsiniz.
    Bu ayetide sonradan eklemiş olamazlar mı mantığınıza göre.Madem eklenen kendisi için uydurulan değiştirilen ayetler varsa.
    Siz o zaman Kuranın her bir ayetine şüpheli yaklaşmış olmuyor musunuz?Kendi fikirlerinizi konu hakkında açıkça belirtir misiniz?
    Değişmiştir.Yada değiştirilmiş olabilir daha net beyan ederseniz fikirlerim de netleşecek.
    Kaynak göstermenize gerek yok bu konuda alevilerin genel fikrini merak ettiğim için soruyorum.
     
  6. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    Ben Turan dursun sitesine de üyeyim.Gayet iyi tanıyorum kendisini ama cidden onun destekçisi olmanıza hem üzüldüm hem şaşırdım aynı adamdan bahsediyoruz değil mi?
     
  7. devran

    devran Yönetici

    bu soruya yalnız başıma cevap vermem sizce doğru olurmu ben size kaynakları yazdım dilerseniz okuyabilirsiniz siz Alevilerin ne düşündüğünü soruyorsunuz
    bunun hakkında genelleme kesinlikle yapmam
    ben bir soru sorayım orjınal Kur an var mı varsa nerde kim okumuş ?
    bizim okuduklarımızın hepsi kopyadır aksini idda ediyorsanız kaynağını siz söyleyin birde Kur'an da bizden bahsedilmediğini yazmışşınız Kur anda helak edilen milletlerin dışında kimse yazmaz can yanılıyorsam düzeltin Kuran insanları doğru yola döndürmek için gelmedimi ?
    diğer dinlere destek olarak bizim inancımız Kur an ile başlamamıştır.
    bütün peygamberleri kabul ederiz ve kuran bizi anlatıyor desem yalan olmaz sanki aleviler kadar o nu uygulayan varmı önemli olan okumaksa yahudilerde okuyo ama inanmadılar ???
     
  8. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    İlk Kuran yurtdışında olduğu söyleniyor çoğaltılan ilk Kuranda İstanbulda diye biliyorum.Kopya derken ne demek istediniz çoğaltılmıştır ama tek bir ayeti dahi değişmeden.Bu konuya açıklık getiren ayeti inkar mı edersiniz?
    Kuranı en çok kim uyguluyor bu ayrı bir tartışma konusu ben size bu konu üzerinden şunu soruyum öyleyse başörtüsü hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Ben sadece sizin fikrinizi soruyum "belki" olarak seçiminizi yapmışsınız bu şüphe değil mi o zaman ayetlere bu kadar şüpheliseniz aklınıza yatanı uygulayıp yatmayanı inkar mı ediyorsunuz.Tam olarak uygulanmış yaşanmış oluyor mu o halde?
    Mesala sünnilerin net görüşü Kuran kesinlikle değişmemiştir.Şeksiz şüphesiz kabul edilir.Uygulamasıda buna göre gelişir.
    Sonra Kuran bizi (aleviliği) anlatıyor demişsiniz ben böyle bir ayete şu an için rastlamadım ayetin numarasını verebilir misinz?
     
  9. devran

    devran Yönetici

    Kur'an ı özüyle yaşıyoruz yaşamaya çalışıyoruz anlamında öyle bir ayet olsaydı yazardım inanın siz kendinize hiç sordunuz mu Ben Kur'an da yazılmış emirlerin ne kadarını tam uygulaya biliyorum diye
    "Kul beşer Düzde de şaşar"
    baş örtüsüyle bi alıp veremediğim yok sadece siyasi amaç için kullanılmasına karşyım yok böyle değil diyorsan çık resmi dairelerde biraz gez derim farkı hemen anlayabilirsin can
    ha Birde herkişi bizim için bir "Can"dır kadın erkek diye ayırmayız o sebepten üyelerimize can diye hitap ediyoruz sitede biraz gezin van öğreneceğin daha çok şey var sen bizi değil kur anı merak ediyorsun gibi onuda en iyi ilahiyattan öğrenebilirsin
    kur an değişmemiş evet ayetide var Korunacaktır diye ancak arapça bilmiyorsan Türkçe tercümesini okuman gerek ki çeviren hatalı çevirdiyse işte sana Kuran değişti gitti yanlış mı sence ?

    Kuranı tartışmak Bizim işimiz değil onun dışında Hakka ulaşmak için birden fazla yol var kişi istediğini seçmekte özgür
    Tevrat Zebur İncil Kur'an bu kitapların dördüde haktır dördüde Allah tarafından gönderilmiş tir ancak Kur'an Hem hepsine destektir tamamlayıcıdır hemde diğerlereini kapsar
    o zaman dünyada yaşayan bütün insanların Müslüman olması gerekir böyle bir genelleme yapamassın Tercüman kim olur sa olsun en son basılan ve çoğalrılan Kur anı tercüme etti diyanet de dahil
    anket yapmışsınız yorumlarını almak için soru soruyorsunuz her konu için başka başlıklar açmayı deneyin
    BUraya Aleviliği ve Alevileri merak ettiğiniz için geldiğinizi söylediniz o halde önce cem nedir nsaıl yapılır duaları nelerdir cemde neden semah dönülür neden çerağı yakılır neden sakka suyu dağıtılır neden dem alınır yeşil kuşak bağlarlar sebebi nedir vs. gibi konuları sormanız gerekir diye düşünüyorum yoksa bunun sonunu diyanet bile bulamamışken biz de bulamayız
    sorulara sürekli sorularla cevap veriyorsunuz bizde aynnı şekilde olmamak için size soru yöneltmiyoruz isterseniz aklımızda kalan bir takım sorular vat onları bizde sizlere soralım madem imamhatip mezunusunuz epeyce bilgiye sahip olduğunuz kanaatindeyim.
    hak gördüğünüz dört meshepte abdest şu şu halklerden bozulur diyorsunuz ama hepiniz farklı sebepler gösteriyorsunuz Kur anda bunlar yok o halde sizde Kur an a uymuyorsunuz doğru hangisi söyleyebilirmisiniz
    yok hepsi doğruysa onlar kabul edilebiliyorsa
    farklı tercüme edşilmiş olabilecek Kur anı neden sade ve tek tir değişmememiştir demek yerine değişti mi değişmedi mi diye soruyorsunuz
    örnekleri çoğaltmak mümkün
    örnk : aynı kitabı yaş farkları olan iki kişi bir hikaye okutuyorsunuz yaşı genç olan onu sadece hikaye gibi okurken diğeri anlatılamk isteneni görüyor
    Kur anda da böyle bir ayet olduğunu hatırlıyorum siz okurken roman okur gibi okursanız onun özünü anlayamassınız diye yada o anlamda

    bir şey sormak istiyorum yardım alın ve cevabı yazın lütfen
    - Kur'an-ı Kerimdeki Surelerin genelde Başlarında Bulunan Elif Lâm Mîm, Elif Lâm Râ, Hâ Mîm, Hâ Mîm Ayn Sîn Kaaf gibi birkaç harften oluşan, bazen de Sâd, Kaaf, Nûn vs.harfler var ve bunların tam anlamını Allahtan başka bilen yoktur sır dır yani
    ohalde Kur'an Tam anlamıyla hala çözülememiş ve tam anlamını bilen yoktur peki çeviri yaparken anlatılmak istenen farklı birşey olamazmı ?
    bu sebepten dolayı çeviri yapan yada Arapça kopyasını yazan eksik yazmış -çevirmiş olmaz mı
    inkar etmiyoruz ama anlamıyla anlamına yakın yaşamaya çalışıyoruz bukadar açık ve net.
    saygılar
     
    kigi12 bunu beğendi.
  10. kigi12

    kigi12 Daimi Üye

    senin amacin biseyler ögrenmek degil ki senin amacin kuru gürültü yapip, tansiyoun yükseltmek.. senin gibilerden heryerde sayisiz var.
    actigin ankete oy dahi kullanmadim, cünki sen zaten ayri bir telden caliyorsun. As kendini, yik tabularini, gül, sev, güzel ol. Cünki bu tutumlarin basta sana sonra hic kimseye bir faydasi yok.
    Soru soruyorsun, soruna cevap veriliyor, onun icinde sorunun seklini degistirip yine ayni soruyu soruyorsun. Cevap yine ayni..
    Sitede acilmayan baslik yok, saldiracagina insanlara, faydalanmaya bak bence. Biz burda Alevi Canlar sitesini temsil ediyoruz, agzimizdan cikan her sözü cok iyi tartmaliyiz, ki saygimizi kaybetmeyelim ve lütfen sende bunun farkinda ol..
    Sevgiyle...

    AKIL GİBİ MAL, İYİ HUY GİBİ DOST, EDEP GİBİ MİRAS VE BİLGİ GİBİ ŞEREF YOKTUR. HZ.ALİ
     
    berfine36, YagmurYürekli ve devran bunu beğendi.
  11. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    Devran can,
    Sünnilere göre Kuran asla bozulmamış ve asla değişmemiştir.
    En-am 115;

    "Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı.Onun sözlerini(kuranı)değiştirebilecek hiç bir kuvvet yoktur."

    Hicr 9;

    "Şüphesiz o zikri kuranı biz indirdik biz:elbette onu biz koruyacağız."

    Kuran değişmiştir yada değişmiş olabilir demek yukarıda ki ayetleri inkar etmiş olmak demektir.
    Kuranı inkar Rasulü inkardır.
    İmanın sahih olmasının şartlarından biri şüphe hali ile imanı yok etmektir.
    Sorulan her soruya kaçamak cevaplar vermenize sebepte bu içinde bulunduğunuz şüpheden kaynaklanıyor.

    Yaklaşık 6 sene Arapça eğitimi aldım.Arapça her sözün türkçe karşılığı mevcut değil.Tefsir açık meal kısıtlıdır.
    Tabi ki ne meal nede tefsir tam olarak açıklayamaz o deryayı.

    Kuran okyanus gibi derine indikçe manası genişler.
    Tefsir bizzat Kuaran değil kişinin kudreti dahilinde ondan anladığı ve anlattığıdır.

    Mukatta harfleri hakkında bir ayette;

    Sna kitap indiren Odur.Onun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar kitabın esasıdır.Diğerleri de müteşabihtir.İşte kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak için ve onun te'viline yeltenmek için müteşabih ayetlere yapışıp onlarla uğraşır dururlar.Halbu ki onun te'vilin ancak Allah bilir.

    Bu ayetler hakkında bazı islam alimleri bir takım tahminlerde bulunmuş fakat bunun manası böyledir dememişlerdir.

    Kuran lafızlalrı bir manayı değil tüm kesim insanlara ayrı ayrı manaları ifade edecek bir usluba sahiptir.
    Kuran geniş kapsamlı ve küllidir.Bu sebeple tefsirde ki değişiklikler kesinlikle Kuran değişmiştir demek değil her tefsir edenin kendi anladığını yazması sebeiyledir.
    Tabi kesinlikle meal Kuranın yerini tutmaz.

    Şimdi siz konudan konuya atlamışsınız hangi birini değineceğimi bilemiyorum şu söyleminiz dikkatimi epey celbetti.

    "Hakka ulaşmak için birden fazla yol vardır deyip hristiyanlık ve yahudilik diye devam etmişsiniz.

    Evet tevrat ve incil o zamanlar için alı bozulmamış yada farklı yorumlanmamış haliyele hak kitaptı fakat şu an Kuran indikten sonra o dinlerin hiç bir geçerliliği kalmamıştır.
    Yani İslama göre o dinler birer hak yol sayılmıyorlar.Farklı yorumdan kasıt mesela Yahudiler Allha insan tasviri yapmış dinleniyor pişmanlık duyuyor gibi özellikler atfetmişler.Hristiyanlıkta ki Tanrı inancı ise başlı başına bir konu.

    Diğer bir konu söylermisiniz bana kim türbanı siyasi amaç için takabilir.Ne demek bu?
    Başörtüsü İslamda var mı farz mı Hz Fatıma takmış mı bunu soruyorum size işin siyasi boyutu ayrı bir konu.

    Bakın Aleviliği merak ettiğim için buradayım kötü niyelerle buraya gelmedim amacım alevilik hakkında bilgi almak.Bunu yaparkende tabi ki ilk olarak ibadet şekillerinizi sormuyorum çünkü Kurana bakışınız aramızda ki ayrılık ve sizi net kavrayabilmem açısından çok çok önemli.

    Diğer sorunuza gelince dilerseniz mezheplerde ki görüş ayrılığı neyi ifade ediyor bir başka başlıkta konuşuruz.Bir başlıkta konuya konu eklemek hoş olmuyor.
     
  12. _melek_

    _melek_ Daimi Üye



    Turan Dursun destekçisi olan bir canın Kuran hakkında ne düşündüğüde benim için pek önemli değil yani dilerseniz verir dilerseniz vermezsiniz.
    Yalnız size tek bir sorum var evrim teorisi hakkında ne düşünüyorsunuz?Cevabınız varsa sohbet odasına buyrun..
     
  13. devran

    devran Yönetici

    _melek_ can Kur ana bakışımız farklı değil değişti diye iddaa etmiyorum siz bana sorup bütün Alevilere yorumluyorsunuz bu doğru değil !
    Dini de Kur anıda Kitabından ögrendik Bunun dışında araştırmak istediğiniz konu varsa Alevi inanışı için Alevilik inceleyebilirsiniz
    birde evrim teorisi ile ne alaka anlamadım İnsanlar Maymundan Keçiden yada filden dönüşmedi Topraktan yaratıldık Hak emanet can verdi ölümle de emanetlerimizi geri alacaktır.Bedenimizi toprağa Canımız Hakka kavuşacaktır daha üzerine soru sorcakmısınız merak ediyorum
    Kur an sadece şeriat kapısında uymamız gerekenler birde
    tarikat kapısı
    marifet kapısı
    hakikat kapısı var bkz :http://www.alevicanlar.net/alevi-inanci-ve-ibadetleri/4569-alevilikte-4-kapi-40-makam-nedir.html?highlight=d%F6rt+kap%FD+k%FDrk+makam
    (Bunların Hepsi Kur'an-ı Kerimde var zaten eğer sıtk ile bağlanıp okuyabilirsen)
    Forum başlıklarını araştırırsanız inancımız yaşam tarzımız ve kültürümüz hakkında daha fazla bilgi öğrenebilirsiniz .​
     
  14. enelhak

    enelhak Super Moderator

    Değerli _melek_ Can siz aslında Aleviler ve Alevilik konusunda o kadar büyük bir yanılgı içindesiniz ve öryargı ile hareket ediyorsunuzki afedersiniz ama bir Alevi küfür etse siz tüm Alevileri küfürbaz ilan edecek derecede fanatik ve aynı zamanda farklı bir yorumla inancınızı pekiştiren bir Cansınız. İnancınıza asla itirazım yok ve herhangi bir Alevinin olduğunuda zannetmiyorum. Ama Aleviler konusundaki zihninize yüklediğiniz birikimleri imha etmeniz ve silbaştan tabiri caiz ise reset atmanızda yarar var. Aleviler o kadar insancıl ve sıradan bir yaşama biçimlerine sahiplerki hiçbir inancı hakir görmez, dörk hak din ve dört hak kitap ki şunuda bilmenizi isterim. Bana göre Kutsal kitaplar ve Peygamberler birer araçtan ibarettir. A sl olan Allah inancıdır ve İnsandır. İnsanlar Buna karşılık herne hikmetse siz ve sizin gibi düşünen Canlar Bizi ve inancımızı sorgulamayı kendinize nasıl hak olarak görüyorsunuz anlamak mümkün değil. Arkadaşım ben nasıl istiyorsam öyle inanır ve öyle ibadetimi yaparım yada yapmam. Yani yüzyıllardır Atalarınızın yaptığı hatayı siz yapmayın. Atalarınızın yaptığı hatalar nedeni ile bu insanlar hep aşağılandılar, hor görüldüler, katledildiler, yakıldılar öyle değilmi. Peki bunu yapan atalarınız (sizin yaptığınız yapıyorum bende şu an) din adına insanları katletmekten geri durmayıp ve hemde nasıl Müslüman olurlar bunu hiç sorguladınızmı.Yoksa cihat m ilan etmişlerdi bu insanlara karşı. Yapılan tüm bu zulümlere rağmen bu insanları yaşama biçimlerinden vazgeçirebildiler mi?, Hayır o halde vazgeçmelisiniz tek tip Müslüman yaratma çabanızdan insanlar kendilerini Müslüman olarak görüyor ve inanıyorlarsa bunu sorgulamak sizin işiniz değil, size düşmez. Günü geldiğinde Allaha hesabını verir bu insanlar, sizlerde verirsiniz tabii.


    Nesnel düşünürseniz aslında Alevilerin Ehlibeyt sevgisi ve onlar uğruna çektikleri azaplar, uğradıkları zulümler ve verdikleri kayıplar bile emsali görülmeye bir samimiyet ve bağlılık göstergesidir.

    Sonuç olarak siz aslında bir nevi bu yaptıklarınızla yani bizi inancımızla sorgulama cüretini göstermekle Allah´a ortak koştuğunuzun farkındamısınız bilmiyorum. Yani ben ölünce sana mı Allaha mı hesap vereceğim. Biz Aleviler genel olarak Allahın verdiği akıl ile her şeyi ama her şeyi sorgularız, sorgulamalıyız bu sizi şaşırtmasın.

    Turan Dursun değdiniz zat hiç şüphesiz din konusunda sizden de benden de kat kat bilgi birikimine sahip. Üye olduğunuzu yazmışsınız (ben değilim) o halde yaşamı hakkında ayrıntılı bilgiye sahipsinizdir.Size O´nun hayatını tekrar buraya yazacak değilim. Ama sırf bir insan doğruları farklı diye öldürülmesi mi gerekirdi. Eğer bir amaca insan ömrünün son bulması ile ulaşılacak ise bunda bir anormallik yokmu sizce. Kalın sağlıcakla.
     
    devran bunu beğendi.
  15. enelhak

    enelhak Super Moderator

    Kuran'ın toplanması ve sonrası

    Kuran üzerine tartışmalar, İslamiyet'in Arap yarımadasının dışına çıkması ve farklı halkların İslamiyet'i kabulüyle başladı

    İslam'ı konu alan değerlendirmeleri çeşitli köşelerde birbiri ardına okuyoruz. Ne var ki, kendi bakış açılarından İslam'a eleştirel bir yorum getirdiğine inanılan yorumlarda, olayın sadece bilimsel endişelerden kaynaklanan eleştirel bir bakış açısı oluşturmak ve konu etrafında kapsamlı bir tartışma platformu oluşturmaktan uzak bir anlayış eşliğinde ele alındığı görülüyor. Bu uzak kalışın temelinde de İslam ve onunla ilgili hemen her konuda oluşmuş bulunan önyargılardan ve oryantalist bakış açısından kurtulamamak bulunuyor.



    İşte bu bağlamda Mine Kırıkkanat'ın bir müddettir Radikal gazetesindeki köşesinde J. C. Barreau adındaki Fransız bir teologa dayanarak dile getirdiği iddialar da bu tartışmalar zincirinin önemli halkalarından birisini oluşturuyor. Kırıkkanat'ın Barreau'dan naklettiğine göre, Halife Osman kendi döneminde Zeyd B. Sabit başkanlığında hazırlanan Kuran metnini esas alıp, öncekileri yani Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla gelmiş olan asıl metni yok etmiş ve dolayısıyla da Kuran'ın özgün metninin değişerek bozulmasına yol açmıştı. Bu gelişmenin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak da, Kuran'a atfen bugün dile getirilen birçok hükmün gerçekliği ve geçerliliği de tartışmalı hale gelmişti.



    Ne varki, J. C. Barreau ve ondan naklen Mine Kırıkkanat yaptıkları yorum ve değerlendirmelerde bu kadarıyla da yetinmeyip, Kuran'ın Arapça olmasının, dinsel açıdan metin çözümleme çalışmaları ile tartışmaların dışında kalmasına neden olduğu, Kuran'ın çağdaşlaştırılması (tam olarak ne kastedildiği belli değil) çalışmalarını engellediği tespitini yapıyor ve sonunda da demokrasi ile İslam'ın taban tabana zıt olduğu kanaatini beyan ederek olaya noktayı koyuyorlar.

    Kuran'ın toplanması
    Kuran'ın Hz. Muhammed hayatta iken toplanarak kitap haline getirildiğine dair bir bilgi bulunmuyor. Çoğunlukla parşömen, papirüs yaprağı, kemik ve tahta parçalarına yazılan ayetler kitap haline getirilmese de, Peygamber'e gelişi sırasında tertibi belirlenip bu şekliyle sahabeler tarafından ezberlenir. Böylece Kuran'ın yazılmasına doğru giden süreçteki ilk format da bu dönemde oluşturulur. Ancak Yemame savaşında Kuran'ı ezbere bilen birçok sahabenin ölmesi Hz. Ömer'i telaşlandırır ve Kuran'ın yazılı hale getirilmesini teklif eder. Dönemin halifesi Hz. Ebubekir'in de bu fikre sıcak bakılması üzerine Zeyd B. Sabit bu konuda görevlendirilir.



    Zeyd. B. Sabit başkanlığındaki komite yaptığı duyuru ile elinde yazılı Kuran parçaları olanları kendilerine başvuruda bulunmaya çağırır. İki kişinin şahitliği eşliğinde komiteye teslim edilen ayetler, Hz. Muhammed'in ölümünden hemen önce yaptığı son okuma esas alınarak kontrol edilir ve kayıt altına alınır. Sadece en son gelen ayetler olduğu için Tevbe suresinin son iki ayeti ile Ahzab suresinin 23. ayeti Huzeyme b. Sabit El-Ensari'nin tek başına şahitliğiyle kabul edilir.
    Mushaf olarak adlandırılan bu metin, Hz. Ebubekir'den Hz. Ömer'e ondan Hz. Muhammed'in eşi Hafsa'ya intikal eder. Dolayısıyla Hz. Ebubekir döneminde toplanan bu Kuran metni, iddia edildiği gibi başta Hz. Ali olmak üzere herhangi bir kimsenin ve kesimin itirazı ile karşılaşmaz. Şianın radikal bazı kolları hariç o günden bu yana da, ne Sünni kesimde ne de Şiiler arasında Kuran'ın toplanan nüshasının aslından farklı olduğuna dair bir yorum dile getirilmedi.

    Tartışmanın kaynağı
    Peki öyleyse bu iddialara temel oluşturan itirazlar nereden kaynaklanıyor?
    İslamiyet'in Arap yarımadasının dışına çıkması ve Arap olmayan halkların da İslamiyet'i kabulü ile bu konudaki tartışmaların başladığı görülüyor. Çünkü yeni Müslüman olan halkların Kuran'ın henüz komite tarafından toplanmış metni yaygınlık kazanmadığından ötürü bölgelerinde tanınan sahabelere ait Mushafları kullanarak onların lehçeleri ile okuma biçimlerini (kıraat) benimsedikleri görülür. Arap dilinin özelliklerine ve yapısına bağlı olarak ortaya çıkan bazı okuma farklılıkları daha sonraları ihtilaf olarak değerlendirilmeye başlanır. Bu tarz yorumlar ile buna paralel olarak ortaya çıkan endişe ve itirazların artması üzerine de Hz. Osman döneminde Zeyd B. Sabit'in başkanlığında yeni bir komite toplanmasına karar verilir. Komite yazılı metinlerde ihtilafa düşülmemesi için Kuran'ın indirilmiş olduğu "Kureyş" lehçesinin esas alınarak yazılmasını ve Arapça'nın farklı lehçeleri ile yazılmış metinlere itibar edilmemesini kararlaştırır. Ve böylece belki de, İslam bilginlerinin daha sonra bir zamanlar Hıristiyan din adamlarının yapmak zorunda kaldığı gibi konsül toplayıp yüzlerce İncil metni arasından bazılarını seçmelerine benzer bir durumun önüne de geçilmiş olur. Daha sonraki yüzyıllarda Arapça bilmeyenlerin Kuran'ı okuyabilmeleri için çeşitli işaretlerden oluşan ve adına "hareke" denilen bir noktalama sistemi geliştirilerek, Kuran'ın okunması da kolaylaştırılır.



    İşte Kuran'ın toplanması ve kitaplaştırılması ile Kureyş lehçesinde yazılması ve okunmasının kısa tarihçesine baktığımızda görünen, yeni bir dinin daha yolun başında iken kendisini dağılmaktan, bozulmaktan ve geleceğe aktarılamaz hale gelmekten korumayı amaçladığıdır. Tarihi gerçekler iddia edildiği gibi yapılan bu çalışmalar ile bir Arap tahakkümü kurmak ya da düşünceyi zapt ü rapt altına almak şeklindeki bir olguya yöneldiğini de göstermez. Nitekim birlik sağlamak kaygısıyla ibadet dilinin Arapça olarak kalması bir vakıa ise de (bu aynı zamanda bambaşka bir tartışmanın da konusu), Kuran'ın hem de çeşitli itirazlar gelmesine rağmen hemen her dile çevrilmesi, Kuran'ın taşıdığı mesajın Arap olmayan halklara da ulaştırılması konusundaki esnekliğini ve açıklığını göstermesi açısından önemlidir. Tıpkı İslam'ın yorumlanmasında ve yaşanmasında Anadolu'dan Endonezya'ya kadar çok geniş bir coğrafyada yerel değerlerle kaynaşarak yaşanmasında görüldüğü gibi. Son olarak da, eğer bu konularda tartışma yoluyla bir orta yol bulmak konusunda samimi isek, naçizane önerimiz, sadece bilimsellik ve nesnellikten uzak olan J.C. Barreau gibi önyargılı teologların görüşleriyle yetinilmemesi ve konunun hemen her kesimden araştırmacının görüş ve değerlendirmeleri alınarak gerçekleştirilmesi gerektiği şeklinde olacak.

    Kaynak : Radikal-çevrimiçi / Radikal2 / Kuran'ın toplanması ve sonrası
     
  16. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    Bakın Devran can tabi ki bir alevinin yaptığı söyledikleriyle tüm aleviliği yargılamak aptallık olur.Ama bu farklı bir durum.Kurandan bahsediyoruz.Ortada tabu gibi ayet var değişemeyeceğine dair.
    Siz "belki" diyerek cevaplarsanız bu işte bir teslik vardır.
    Ben aleviliğin net görüşünü istiyorum çok şey mi bu özeliklede Alevi Kaptan cevaplarsa ne düşündüğünüzü net fikriniz aleviliğin genel düşüncesini soruyorum.Size soruyorum bunu.
    Sizi başkasına değil size soruyorum art niyet mi ön yargı mı bu şimdi.
    Israrla inatla soruyorum ısrarla inatla cevap vermiyorsunuz.
     
  17. _melek_

    _melek_ Daimi Üye

    İnancınızı yargılamak mı kesinlikle hayır.İnancınızı araştırıyorum sadece.Bana hristiyanlığı Yahudiliği Ateistliği hatta budizmi anlat deseler rahatlıkla anlatabilirken neden alevilik hakkında hiç bir şey söyliyemiyorum.
    Hep böyle yuvarlak konuştuğunuz için.Hadislere inanıyormusun kimi der evet kimi der hayır.
    Kuuran değişmişmidir biri der hayır diğeri belki.
    Namaz ibadeti varmıdır.Bi arkadaş namaz yoktur bizde diyerek dalga geçer öbürü evet kesinlikle vardır der.
    Kafam zaten sizlerle ilgili karışıktı iyice çorba oldu.
    Ya lütfen hak verin biraz.
    İnancınızı ben eleştirmedim neye inandığınızı bilmiyorum ki çünkü.Siz sürekli beni eleştiriyorsunuz.Yok art niyetli yok fesat yok riyakar hepsine dikkat ederseniz sessiz kaldım.Sorun değil ama gerçekten ortaklığı kızıştırmak veya tartışma yaratmak gibi bir düşüncem yok.
    Ama öyle konulara değiniyorsunuz ki fikrimi beyan etmem üzerime farz oluyor şu Turan Dursun Allahın ateistinide gelmiş karşımda savunuyorsunuz onun hayatı hakkında geniş kapsamlı araştırma yapttım Allah için söyleyin hangi hareketi namı diğer hangi davranışı takdire şayan.
    Din düşmanı bir adamdan bahsediyoruz biliyormuş bilgisi fazlaymış ne önemi var yaşamadıktan sonra.Niçin bilgi sahibi oldukları belli değil mi?
    İnamaka ve ya inanmakta yaşamak veya yaşamamakta tabi ki serbestsiniz dinde zorlama yoktur kim neye inanırsa inanır ben buna karışmıyorum sorduğum sorular tanımak amacı güdüyor aksini algılıyorsanız sizi rahaysız ediyorsa girmem bir daha bu forma Cevabınızı verin öyle devam edelim aksi halde bu şekilde burada bulunmak istemiyorum.
     
  18. devran

    devran Yönetici

    sizinde söylediğiniz gibi Herkese herkesime hoş görülü bakıyor herkesi can kabul ediyor kimseyi inancı için yargılamıyor Kapımızı herkese herkesime açıyoruz
    Buyüzden Aleviyiz buyüzden Alevilik Hoşgörülü olmayı gerektiriyor.
    Müslümanız diyoruz sanki başka dinimiz varmış gibi kur anı kabul ediyormusunuz diye soruyorsunuz Müslümanların başka kitabı varda bizim haberimiz mi yok ?
    Aleviliği öğrenmek istiyorsanız dha öncede belirttiğim gibi Forumda bulunan başlıkları bi okuyun derim
    Foruma girmeme kararı size ait tabi kimseyi zorla tutmuyoruz istemeyen girmez
    _melek_ Can
     
    kigi12 bunu beğendi.
  19. enelhak

    enelhak Super Moderator

    Değerli _melek_ Can;
    Bak değerli Can eğer Aleviliği bir kalıba sığdırmaya çalışırsan hata edersin. Size bir konuda hak verebilirim. Oda eğer ki siz bu ülkede yaşayan Aleviler, Aleviliği tam olarak bilmiyor ve yaşamıyorlar derseniz size hak veririm ve bunun temel nedeni ise Aleviler tarih boyunca hiçbir zaman Aleviliği serbestçe yaşayabilme şansına sahip olamadılar. Yani hep gizli kapaklı Aleviliği yaşamaya ve yaşatmaya çalıştılar. Tüm inkar, asimile politikaları, zulümler, aşağılamalar, iftiralara karşın Aleviler Aleviliği tabiî ki zaman içinde unutulan, eriyen ve şartların zorlukların getirdikleri ile birlikte bütün eksik, değişime uğrayan, unutulan değerleri ile Aleviliği bu güne kadar taşıdılar.

    Sizin niyetinize gelince; İyi niyet, kötü niyet beni ilgilendirmiyor, niyetiniz sizi bağlar. Siz bir provakatör olabilirsiniz, bir misyoner olabilirsiniz, bir ajan, bir diyanet görevlisi, hatta bir Alevi dedesi bile olabilirsiniz. Kim olursanız olun sorulan tüm sorulara karşı bir cevap verme zorunluluğu yok buradaki insanların. Tüm insanlar dilediği gibi yaşar, dilediği gibi ibadetini yapar yada yapmaz bu kimseyi ilgilendirmez. Neden siz insanları birey olarak kendilerini ifade ettikleri şekli ile kabul etmiyorsunuz da, sizin zihninizde Sunilikten kalma alışkanlık ile yaşattığınız ulemaya mahküm, tek tip Alevi aramaktasınız. Bence önce bundan vazgeçin.Aleviliği; insanlar Anadolunun Kardenizinde farklı yaşar, orta Anadoluda farklı, Egede farklı, Doğuanadoluda farklı, Marmarada farklı, Kafkaslarda farklı, Avrupada farklı, Orta Asyada farklı yaşar insanlar. Biz Aleviler farklılıklarımızdan ürkerek Sunnilerde olduğu gibi asimile etmeye çalışmak yerine, onları değiştirmek, kendimize uydurmak yerine onları zenginliklerimiz olarak görürüz. Bakın siz sürekli Aleviliği ve Alevileri, inançlarını sorguluyorsunuz ama şöyle birde tersini düşünün Türkiyenin dörtbir taarfında yaşayan Suni, Hanefi, Hanbeli , maliki veya başka herhangi bir inanç sahiplerinin aynı şekilde dinini yaşadıkların söyleyemezsiniz. Çünkü insanların yaşama biçimleri, yaşadığı coğrafya inançlarınıda, inançlarını yaşama biçimlerinide şekillendiriyor.

    Ne ararsın Tanrı ile aramda

    Sen kimsin ki orucumu sorarsın?

    Hakikaten gözün yoksa haramda,

    Başı açığa niye türban sorarsın

    Rakı, şarap içiyorsam sana ne.

    Yoksa sana bir zararım içerim.

    İkimiz de gelsek kıldan köprüye

    Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

    Velhasıl ben şimdi dilim döndüğünce sorduklarınıza cevap vermeye çalışayım;

    1. Bizler Aleviliği şartların el verdiği ölçüde sessiz, sakin, bir şekilde yaşamaya çalışan ve yaşatmaya çalışan, farklı yaşayanlara ilişmeyen, karışmayan, tek tip insan yaratma çabası olmayan, farklılıkları eritmek kaygısı ve çabası yerine onları zenginlik kabul edip içine kabul eden, kucaklayan, Her bireyin yaşama biçimini seçme şansı olduğunu göz ardı etmeyen, tabuları olmayan, aklı rehber edinen, Allah inancını esas alan, Allah´ı unutup daha çok araçlara tapmayan, sıradan her gür sokakta gördüğün 10 kişiden biriyiz.

    Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,
    Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti!

    2.Bizim şekilcilikten uzak olduğumuzu anmış olmanız lazım artık. Birimiz hadislere inanma özgürlüğüne sahip iken bir diğerimiz ise aynı şekilde inanmama özgürlüğünede sahibiz. Birimiz Kuranı Kerim değişmiştir fikrine katılırken bir diğerimiz hayır değişmemiştir. Hatta bu konuda ayette mevcuttur diyebiriz.Birimiz namaz vardır derken bir diğerimiz hayır yokturda dilebiliriz.Aslında tüm Aleviler namaz kılar ama sizden farklı kıldıkları için siz şekilcilikten yana olduğunuz için bunu görmezden gelirsiniz.Kıyam, Rüku , Secde işte Kuranı Kerimde geçen namaz bu her üç kavramı da eğer Cem İbadetini izlediyseniz Alevilerce yerine geterilmektedir.

    Kâbe'den maksat varmaktır yâra,
    Kör gibi tapınma kuru duvara.

    3.”Şu Turan Dursun Allah´ın Ateistinide” Sizinde yazdığınız gibi işte sonuçta ateistse bile Allah´ın ateisti. Bu Allah´ın ateistine dil uzatmak yada onu reddetmek Allah dururken sizin haddinize mi düşmüş J Hangi eser demişsiniz ben okuyamadım ama yanılmıyorsam “Kur'an Ansiklopedisi” diye bir çalışması var. Hatta bir çok kitabı var.

    4.Biz ne yazıkki “Dinde zorlama yoktur”u yaşamadık, görmedik bu ülkede.Biz ramazan orucu 30 gün tutmuyoruz diye, Biz sizin gibi namaz kılmıyoruz diye, biz dövüldük, dövülüyoruz, horlandık, horlanıyoruz, aşağılandık, aşağılanıyoruz,iftiraya uğradık, uğruyoruz, dışlandık dışlanıyoruz bunu aslında tüm bu ülke insanlaır biliyor ama her ne hikmetse ey Alevi kardeşlerim biz bu güne kadar sizlere yaptıklarımızdan dolayı sizlerden özür diliyoruz diyemiyorsunuz . Sanki tüm bu yaptıklarınızı biz yaşamamışız gibi hala bizleri sorguluyorsunuz ve bizleri tanımlamaya çalışıyorsunuz asım acı olanda bu zaten. Elbetteki her türlü soruyu sormak hakkına sahipsin. Ey Can vargit yoluna vaz geç beni tamlamaktan.

    Mey'de Bektâşi göründüm, Ney'de oldum Mevlevî,
    Meşrebim Mollâ-yi Rûmî, mezhebim Bektâşidir

    Sürçü lisan etilsek affola. Ettiğim bir söz sizi incitirse affet. Kasıt yoktur asla. Hakkını helal et değerli Can benden yana helal olsun. Kal sağlıcakla.
     
    kigi12, devran ve MUHAMMEDALİ bunu beğendi.
  20. MUHAMMEDALİ

    MUHAMMEDALİ Daimi Üye

    soruyu ben algılayamadım canlar. biz diyoruz ki hakiki islam dini ve müslümanlıktan kasıt üstün insan (kendini, eşyaı ve yaratıcıı bilen) yaratmaktır. müslümanlık yoldan sapmış insanları yola getirmek için, yaratıcı tarafından yüzünün nuru üzerine kainatı var ettiği o elçi aracılığıla insanlara tebliğ edilmiştir. bizler tarafından da bu son nebinin dinine ikrar getirilmiştir. ama bir anlaşmazlık var ortada; acaba insanların tümü muhammet nebiden evvel sapkın mıdır? biz anadolu alevileri öyle bir coğrafyada var edildik ki - şükürler olsun- 4 kitabın hepsine iman ettik. bu topraklarda ibrahime su verdik, isaya gözyaşı döktük... Allah'ın, Rab'ın, Yehova'nın... o tek Yaratıcı'nın gönderdiği asıl mesajları alarak, görmek istediği insan modelini oluşturduk. Müslüman, İslam yoluyla irşada erendir aslında. Biz İslam'dan önce de ehl-i mürşittik. Kuran'ın amacı insanları ışığa erdirmek. Yeryüzünün iman tarihinden bahsetmek değil. Hem o yüce kitap, hemen her yerinde bizden bahsediyor okumasını bilirsen. Onların yüzü nurdur, yolu doğrudur, onlar kurtulan ve mahşer günü hidayete erenlerdir diyor. O bizi tanımlamaya çalışmıyor sizler gibi. Biz de madem kavramlardan ibaret bir dünyadayız, o zaman kendimize Anadolu Alevileri diyelim dedik :) hatta bunu bile elimize yüzümüze bulaştırdık, haydari de olabilir aslında, bektaşi de diye düşündük işin içinden çıkamadık. çünki isim ve kavramlardan münezzehtik, hak gibi, hak olmuştuk biz de onun gibi çünki... şahımızı soracak olursan melek, o işte bahsettiğim b kemalatın sembol oldu bizde, sırrı ilahiyi çünki o, son nebiden almıştı. sır ehli biz hak erenler ehl-i sıırı tanırız yüzüne bakınca. onn aşkı da ordan gelir. bunun için deriz ali ismi 4 kitapta okunur la ilahe illallahtır yazılır diye...
    neyse ben yine çok konştum :)
    nur hak erenleriyle olsun.
    dem ve devrana hüüü
     
    kigi12, devran ve enelhak bunu beğendi.

Sayfayı Paylaş